27 Nisan Muhtırası millete hayırlı olsun!

İKİ ay ileriye, bir gün geriye farkla; adı yine ilan edildiği tarihle anılacak yeni bir muhtıramız oldu: 27 Nisan Muhtırası!

On yıllık seri sıralaması 1997’de bozulmuştu, ama 2007’de tekrar yakalandı. Bu ülkede hiçbir şey, ama hiçbir şey değişmiyor. Yeni olan; muhtıra duyurulurken kullanılan teknolojik donanımın 2000’li yılların şartlarına uygun olmasıdır: İnternet Muhtırası!

Post-postmodern muhtıra!

Samimi duygum, çok ama çok üzgün olduğumdur.

Bu ülke öğrenmemekte çok ama çok ısrarlı.

"Muasır medeniyet"e en çok, ona sarılanlar darbe vuruyor.

* * *

İktidar, muktedir olamamıştır. Muhalefet yüz karasıdır.

TBMM, 27 Nisan günü kendi kendini rezil etmiştir. Türkiye bir salondaki insan sayısını sayamayacak kadar zavallı duruma düşürülmüştür.

Mehmet Ağar, üç milletvekilini dahi güdememiştir.

Ama, ne olursa olsun, ortada bir bildiri değil, muhtıra vardır.

"27 Nisan Muhtırası", milletin iradesine müdahale eden, demokrasiyi bir kez daha yırtan açık bir girişimdir.

Gerekçesi ne olursa olsun, tarihimizde "darbeli bir sayfa" olarak yer alacaktır.

* * *

Şimdi ne yapmalı?

(Bu satırlar siyasiler herhangi bir açıklama yapmadan önce yazılıyor ve ne açıklama yaparlarsa yapsınlar, aynen bu şekilde kalacak.)

Recep Tayyip Erdoğan’da tanklara tırmanacak "Yeltsin yüreği" olmadığına göre, TBMM derhal toplanmalı ve erken seçim kararı almalıdır.

Demokraside açılan yaranın tek panzehiri yine demokrasidir!

Milli irade
tek seçicidir!

Şu andan itibaren bugünkü durumu uzatacak her tavır, demokrasinin, dolayısıyla ülkenin daha beter yara almasına neden olacaktır.

Kıvırmanın, yüzsüzleşmenin, vurdumduymazlığı Alicengiz oyunu saymanın, arazi olmanın, "ama"lı cümleler kurmanın, duvarın ardında ötüp bu tarafında hazırola geçmenin bu ülkeye vereceği tek şey, yaranın derinleştirilmesidir.

Muhtıranın ardından cumhurbaşkanlığı seçiminin de her şart ve koşul altında meşruiyeti sona ermiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin şu veya bu şekilde alacağı kararın hiçbir anlamı kalmamıştır.

Bu konuda zerre kadar ısrar etmek, önce Abdullah Gül’e, sonra AKP’ye, ama en çok da millete zarar verir.

Milli iradenin bir kez daha hakemlik etmesiyle toplanacak yeni Meclis, pekálá Abdullah Gül’ü yeniden cumhurbaşkanı adayı seçer ve o da yaralanmadan berelenmeden cumhura başkan olur.

* * *

Üzgünüm, zaten mehter adımıyla ilerleyen ülke bir kez daha binlerce adım geri gitti.

Üzgünüm, demokrasiyi emanet ettiklerimiz bir kez daha onu taşıyamadılar.

Üzgünüm, bu ülkenin kahramanları yok.

Üzgünüm, birileri bu ülke için neyin iyi olduğunu milletten daha iyi bildiklerini yine gösterdiler.

Üzgünüm, bu ülke hálá "vatandaş" ve "ahali"den oluşan iki zümre arasında sıkışıp kalıyor.

Üzgünüm, son söz bir türlü milletin olamıyor!
Yazarın Tüm Yazıları