O sabah nasıl uyanacaksınız

TÜRKİYE Büyük Millet Meclisi’ndeki dünkü oylamayı nasıl değerlendireceğiz?

367 milletvekili bulunamadığı ve iş mahkemeye gideceği için bu "CHP ve onun gibi hareket edenlerin" zaferi midir?

"Laik cephenin başarısı" mıdır?

Yoksa, 7 CHP’linin salona girdiğini tespit ettiği için, TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın "taktik zaferi" midir?

Bana göre, bunların ikisi de "faso fiso"dur.

Bu ülkede "Atatürk’ün kurduğu modern cumhuriyete, laik hayat tarzına", çağdaş Türkiye’ye inananların, bu taktik zafer veya hezimetlerle değil, kalıcı zaferlerle ilgilenmesi gerekir.

Türkiye bu küçük ayak oyunlarına mahkûm değildir.

* * *

Şahsi görüşüm aynen şöyledir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’indeki oylamada 367 milletvekilliği şartı aramak, vicdanlara sığmayan bir "zorlamadır".

Bu görüşüme katılınır veya katılınmaz.

Başka seçimlerde aranmayan şartın, AKP için aranması da benim hakkaniyet duyguma uygun düşmüyor.

Kesin hükmünüzü vermeden önce, kendime ait bir sicil dökümü yapmak istiyorum.

CHP Genel Başkanı, "zina kanununa" yeşil ışık yakarken, bütün Türkiye’de buna ilk karşı çıkan insan bendim.

İmam hatip okullarının derhal kapatılması gerektiğini savunanların başında geliyorum.

Kuran kurslarının zararlarına her fırsatta değinen bir insanım.

Bu ülkede kadın özgürlüğünün en cesur teşvikçilerinden biriyim.

Şarap kültürünün bu ülkeye yerleşmesi için en büyük çabayı sarf eden belki de ilk üç dört kişi arasında ben varım.

* * *

Ben de cumhurbaşkanının uzlaşma ile seçilmesinden yanayım.

Evet ben de Türkiye’nin ortalama makulünü temsil edecek bir insanın Çankaya’ya çıkmasını isterim.

Ama Abdulah Gül, bu şartlara uygun bir insandır.

Ama benim asıl muhatabım, doğduğumdan beri içinde yer aldığım, kendine "laik" diyen çevrelerdir.

Onlara sesleniyorum.

Lütfen kendi kendinize şu soruyu sorun:

14 Nisan günü Tandoğan Meydanı’na 1.5 milyon insanın toplandığını söylüyorsunuz.

"Madem bu kadar çoğuz, niye biz iktidarda değiliz, niye bu kadar korkuyoruz?"

Bu soruyu sorup, samimi cevabını bulmadıkça, kendimizi, kazanılması mümkün olmayan bir savaşın içinde bulacaksınız, bulacağız.

Böyle küçük taktik ayak oyunlarını, günlük zaferler olarak görüp, geleceği kaçıracaksınız, kaçıracağız.

* * *

Bakın bu ülkede bir parti, oyların yüzde 34’ü ile, Meclis’teki sandalyelerin yüzde 70’ini ele geçiriyor.

Geriye kalan yüzde 65 de, buna itiraz ediyor.

Size bir şey hatırlatmak istiyorum.

Sandığa gitmeyen insan sayısı, neredeyse AKP’nin aldığı oy kadardır.

Öyleyse niye sandığa gitmiyorsunuz?

Gidiyorsanız oylarınızı niye bölüyorsunuz?

Ben bu soruyu soruyorum ve bula bula iki cevap buluyorum.

Ya ilgisizsiniz, ilgisiziz.

Ya bizi temsil ettiğini iddia eden partiler, gerçekte bizi temsil etmiyor ve onları beğenmiyoruz.

Veya... Evet geliyorum en vahim ihtimale.

Veya siz, biz bu ülkede bu kadar çoğunlukta değiliz.

O nedenle günlerdir bana e-mail atan insanlara samimi olarak seslenmek istiyorum.

E-mail atmak çok güzel bir demokratik davranış biçimidir.

Emin olun bizim üzerimizde de çok etkili oluyor.

Ama, e-mail atmaktan daha etkili bir siyasi araç var.

Oy atmak.

Lütfen desteklediğiniz partiye oy atın.

Bu işin tek ve tek çözüm yeri Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.

Günlük taktik zaferleri değil, önümüzdeki genel seçimin ertesi gününü düşünün.

O sabah nasıl bir duyguyla uyanacaksınız?

Daha umutlu mu, yoksa daha umutsuz mu?

Meselemiz 367’yi bulmak değil, bu olmalıdır.
Yazarın Tüm Yazıları