Paylaş
Tatiller geldi geçti… Ameliyatlar, nekahat dönemleri de tamamlandı.
Hadi bakalım, kolları sıvadık. Dünden bu yana iş başı yapıldı. Hem de her anlamda iş başı. Siyaseti, ekonomisi, uluslararası çekişmeleriyle, dünya tam hızla yola çıktı. Hiç ara vermeden, Ağustos’a kadar 6-7 aylık bir maraton yaşayacağız.
Aylardan beri felaket tellallığı yapıyoruz.
Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimleri gösterip, ülkenin derin bir siyasi krizden geçeceğini anlatıyoruz. Kendimizi bir rejim kavgasına hazırlıyoruz. Üstelik bunun öylesine derin bir kavga olacağına inandık ki, sonucunda ya darbe veya ekonomik deprem bekler duruma girdik.
Ben inanmıyorum.
2007’nin, sandığımız gibi depremli bir yıl olacağına inanmıyorum.
Her şeyin başında, bu kadar tartışılan, üstünde bu kadar tahminler yürütülen, hiç değilse kafaca hazırlıkları yapılan bir kriz, beklentileri boşa çıkarır. Toplumun kendini tüm olasılıklara hazırladığı kriz, gerçekleşse dahi, sanıldığı gibi etki yapmaz. Açacağı yaralar derin olmaz.
Asıl korkulacak olan, beklenmedik krizlerdir. Hazırlıksız yakalanılanlardır.
Göreceksiniz, kriz çıkaracak diye beklediğimiz gelişmeler farklı gerçekleşecek. Kendi kendimize “abartmışız” diyeceğiz.
Bu ülkede çok farklı düşünen insanların varlığı oratada. Ancak bu insanların tümünün de cahil ve kör olduğunu düşünemeyiz. Siyasetçisi, askeri, sivil toplum örgütü, gazetecisi ve işadamıyla birlikte hepimiz çılgın olamayız.
Kimsenin rejim değiştirmeye gücü ve niyetinin bulunmadığı tekrar görülecek… Ülkenin yeni bir darbe macerasını kaldıramayacağı anlaşılacak… Sırf Köşk’e çıkmak için her şeyin dağıtılamayacağı; Köşk’e istemediğimiz biri çıksa dahi, sırf bundan dolayı ülkenin parçalanamayacağı görülecek
Bağırtılı çağırışlı geçse dahi, 2007 felaket senaryocularını utandıracak.
* * *
Lefkoşe’de Türk ve Rum bölgelerini ayıran yeşil hattın üstündeki Lokmacı Üst Geçidi, gazetelerden okuduğum kadarıyla Genelkurmay Başkanlığı ile KKTC Cumhurbaşkanlığı arasında tam bir yetki savaşına dönüşmüş durumda.
Talat, -gazetelerden ve Cumhurbaşkanlığı sözcüsünden öğrendiğimize göre- geçen haftalarda bu üst geçidin yıkılması kararını, Ada’daki Barış Gücü komutanının da katıldığı ve itiraz etmediği bir toplantıda almış. Hatta, ardından geçide gidip, yine askeri yetkililerle, neyin nasıl değişeceğini yerinde tartışmış. Askerden habersiz hareket etmediği gibi, bu süreçte yine bir itirazla karşılaşmamış. Sonucu da ilgililere bildirmiş.
Bu kararın nedeni de tamamen siyasi. Yani, Talat’ın Papadopulos’u köşeye sıkıştırmak için attığı bir adım. Güvenlik açısından bir sorun yaratmıyor.
Ancak gelin görün ki, bu defa Genelkurmay Başkanlığı itiraz etmiş. Gerekçe olarak da, “KKTC Anayasası’nın 10’uncu maddesine göre, Yeşil Hat üstündeki kararların yetkilisi Türk Silahlı Kuvvetleri olduğu” belirtilmiş.
Talat ”KKTC Cumhurbaşkanı olarak, gerekli organlarda tartışıp kararımı verdim, bundan sonra geri dönmem” diyor.
Genelkurmay Başkanlığı da “ Hayır bu konudaki kararı vermek bana aitolmalıdır. Üstelik attığınız bu adım, siyasi yönden de sakıncalıdır. Papadopulos’a, karşılıksız ödün veriyorsunuz.”diyor.
Birkaç aydır süren bu tartışma, sonunda Ankara’ya taşındı.
Talat bizzat gelip, Gül’ü de yanına alarak, Genelkurmay Başkanı’nı ziyaret etti.
Basına yansıdığı ve sözcüsünün açıklamasına göre, Talat görüşme çıkışında gerilimi hafifletmek için yuvarlak cümleler kullandı. Kriz olmadığını, üst geçit konusunun pek tartışılmadığını, Genelkurmay ile farkı baktıklarını ancak bir görüş ayrılığı bulunmadığını söyledi.
Konu tam bu noktada kapanacakken, bu açıklamadan rahatsız olan Genelkurmay, hiç beklenmedik ve doğrusu talihsiz bir karşıaçıklama ile, tam aksine krizden söz etti. Geçit sorununun toplantıda tartışıldığını söyledi ve hala bu karara karşı olduklarını belirtti.
Yani krizin boyutları büyüdü.
Şekil olarak, doğrusunu söyliyelim, hiç yakışmayan bir durumla karşı karşıyayız.
Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklaması, KKTC Cumhurbaşkanı’nıyalancı durumuna koyuyor. Nezaket sınırlarının çok aşıldığı bir durum yaratılıyor.
Bu yetmiyormuş gibi, Genelkurmay Başkanlığı, KKTC Cumhurbaşkanı’nın kararına hala karşı çıktığını vurguluyor. Yani “Siz yetkili değilsiniz. Yeşil Hat üstündeki kararları ben veririm” diyor. Israr ediyor.
Kavgada henüz sesi sedası çıkmayan tek taraf, hükümet. Gül’ün ne tutum aldığı bilinmiyor. Oysa asıl söz sahibi olması, böylesine tatsız durumlarla karşılaşılmasını engellemesi gereken hükümettir. Acaba seçimler sürecinde asker ile ters düşmemek kaygısı mı, yoksa başka bir görüşü mü var, bilinmiyor.
Peki şimdi ne olacak ?
Talat, üst geçidin yıkılmasında ısrar eder ve Lefkoşa Belediyesi’ne bunu yıktırırsa, Genelkurmay Başkanlığı ve Ada’dakiBarış Gücü Komutanlığı’nın durumu ne olacak ?
Aksi olur da, Ada’daki Barış Gücü Komutanlığı, Talat’ın bu kararını engelleyip üst geçidi yıktırtmazsa, KKTC Cumhurbaşkanı uluslararası kamuoyu önünde küçük düşmeyecek mi?
Neresinden baksanız son derece gereksiz bir itişmeyle karşı karşıyayız. Zarar verdirici bir yetki kavgası ile karşı karşıyayız.
Genelkurmay, bundan önce hükümetin Kıbrıs’ta bir kapının Rumlar’a açılması önerisinde olduğu gibi, şimdi de son derece sert bir tepki gösteriyor. Bu gelişmeleri dışardan okuyanlar, TSK’nın Kıbrıs konusunda hükümete yetki kaptırmama yarışına girdiği sonucuna varırlar. Eğer gerçekten böyle bir mücadele varsa, Türkiye’ye ve özellikle de Kıbrıs davasına büyük yaralar verdirmeye başlamıştır.
En doğru tutum, üst geçit tartışmasına bu aşamada hemen nokta konması, yıkımına hemen girişilmesi ve KKTC Cumhurbaşkanı’nın güç duruma düşürülmemesidir.
Paylaş