Milletler layık oldukları idarelere kavuşurlar

ŞAHSİ kanaatime göre siyaset biliminde söylenmiş en özlü sözlerden birisi budur:

"Milletler layık oldukları idarelere kavuşurlar." (Maurice Duverger)

Sanırım, Yüce Peygamberimizin de benzer bir sözü var, mealen aktarıyorum:

"Neysen öyle yönetilirsin!"

Bu hafta Cumurbaşkanlığı seçimiyle ilgili iki yazı yazdım:

Birinde demokrasinin gereği olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi için hiçbir engelin olmadığını belirttim; diğerinde kanaatime göre Erdoğan’ın şahsi özelliklerinin bu makamı doldurmaya yetmediğini söyledim.

Bu tavrımın da "böl ve yönet ilkesi" için ideal bir ülke olan Türkiye’de halihazırda kaba deyimlerle "laikçiler" ve "İslamcılar" olarak bölünmüşlüğün arasında "iki arada bir deredecilik" olarak adlandırılması gerektiğini vurguladım.

* * *

İki gündür yazılarımla ilgili bir sürü e-posta alıyorum.

Benim tutumuma destek veren ama azınlıkta olan istisna mesajlar dışında mektuplar ya birinci yazımı övüp ikinci yazımı kınıyorlar, ya da tamamen tersini yapıyorlar.

Ancak, yine de ortak bir özellikleri var:

Okurlar parlamenter demokrasinin kurallarını istedikleri yöne yontuyorlar.

Mektuplar Cumhurbaşkanı’nın kim olacağı konusunda karpuz gibi ortadan bölünmüşken, koyu bir taassupta birleşiyorlar:

Biz demokrasiyi işimize geldiği gibi anlarız!

* * *

Ülkede e-posta kullananlar genel nüfusun yüzde 5’ini bile bulmayan elitleri oluştururken, isimlerinin önüne nedense "Doç. Dr." ibaresi koyma ihtiyacı duyanlar dahi mektuplarının "ama..." sözcüğüyle başlayan bölümlerinde demokraside işlerine gelen gedikler açmaya bayılıyorlar.

Hele hele bir "Doç. Dr."nin, rahmetli Menderes’in, milletvekillerine hitaben zamanında söylemiş olduğu "Siz isterseniz hilafeti dahi getirebilirsiniz" sözlerine atıfta bulunarak parlamentonun aldığı kararlara uyma mecburiyetimizi sorgulaması, tüylerimi diken diken etti. "Doç. Dr.", parlamentoda çoğunluğun, azınlığın temel haklarını reddeden kararlar alamayacağını, alamayacağı kararların zaten Anayasa’da açıkça belirtildiğini, Cumhurbaşkanı seçme yetkisinin ise sadece ve sadece parlamentodaki çoğunlukta olduğunu unutmuştu!

* * *

Mektuplar sayesinde bir kez daha gördüm ki, "Ölürüz de biteriz de Tayyip Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı yaptırmayız!"cılar ile "Çatlasan da patlasan da Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı olacak"çılar esasında aynı hamurun değişik versiyonlarıdırlar.

Onlar gerçekte hep beraber "işimize geldiği kadar demokrasi"cilerdir.

* * *

Mektuplarda, her zaman olduğu gibi ağır kelam etmeyi hüner sayanlar ise mektuplarına adlarını yazamayacak kadar korkak insanlardan oluşuyor.

Benim iki yazımda ifade ettiğim; "şahsiyet yoksunu" insanları en kolay yönetmenin yolu onları bölmek ve kalıplar arasına saklamaktır, tezimi bu okurlar fazlasıyla doğruladılar.

Şahsiyeti gelişmemiş insanlara en kolay kimlik, onları bir güruhun arkasına takarak verilir.

* * *

Siyasilerin kürsülerde esip gürleme oyununun esasında çok tuttuğunu, safları pekiştirmek için insanlara sadece gaz vermek gerektiğini bu mektuplar bana bir kez daha gösterdi.

Korkarım, 2007’de yaşanacak kayıkçı kavgaları bizi bir kez daha ortadan ikiye bölecek. Zira baştan söyledim, milletler layık oldukları idarelere kavuşurlar.
Yazarın Tüm Yazıları