AKP’li Dengir Bey’in sine-i millet bombası

GEÇEN akşam AKP Genel Başkan Vekili Dengir Mir Mehmet Fırat ile "Tarafsız Bölge"nin kulisinde "sine-i millet geyiği" çeviriyorduk.

Bir ara kendisine şunu sordum:

"CHP’liler istifa edip sine-i millete dönerlerse, kurala göre istifaların Meclis’te oylanması gerekecek. Herhalde istifaları kabul etmeyeceksinizdir."

Yanıtı vermeden önce gülümsedi.

Bir "hinlik" yapacağının işareti gibiydi bu gülümseme.

Ve çok geçmeden de yanıtı verdi:

"Bazı CHP’lilerin istifasını kabul ederiz, bazılarının istifasını kabul etmeyiz."

Bu durumda soruyu sorup konuyu ilerletmek farz olmuştu:

"Mesela kimlerin istifasını kabul edip, kimlerin istifasını reddedersiniz?"

İşte tam bu noktada Fırat, bombanın fitilini çekti:

"Mesela Deniz Baykal’ın istifasını kabul edebiliriz. Diğer CHP’lilerin istifalarını ise kabul etmeyebiliriz."

Bu epey "afili" ve "elektrik yaratacak" yanıtın ardından muhabbete diğer konuklar da katıldı.

İçlerinden biri espriyi patlattı:

"Böylece belki CHP de Baykal’dan kurtulmuş olur."

Tabii "takılma" bununla sınırlı kalmadı.

Bir başka konuk, Fırat’ı şöyle uyardı:

"Dikkat edin! Eğer Baykal giderse sizin işiniz de zorlaşabilir."

Fırat’ın yanıtı ise epey politikti:

"Olsun, olsun. Bizim işimize yaramasa da bunu yaparız. Çünkü bizim için önemli olan memleket."

DYP’ye dikkat

MEHMET Ağar ve DYP, bir süredir "ince politika" uyguluyor.

Son zamanlarda halk arasında epey etkili olduğunu gözlemlediğim bu yaklaşımın çerçevesini şöyle çizebiliriz:

BİR: Tayyip Erdoğan’ı mağdur duruma sokacak denli bir yüklenme içine girmekten özenle kaçınıyorlar.

İKİ: "Erdoğan cumhurbaşkanı olursa indiririz" şeklinde bir yaklaşıma prim vermiyorlar.

ÜÇ: Erdoğan üzerinden bir meşruiyet tartışması yapmıyorlar. En etkili sözcüleri, "Başbakan olan bir kişinin cumhurbaşkanı olmasında ne sakınca var?" sorusunu soruyor.

DÖRT: Eleştirilerini daha çok "Büyük bir imkan elde ettiler ama başaramadılar" cümlesinden hareketle yapıyorlar.

BEŞ: İktidar olup muktedir olamamak meselesini gündemde tutarak, başörtüsü, imam hatip gibi sorunların çözülememesi üzerinde duruyorlar.

ALTI: Kürt sorununda kendilerinden beklenmeyen açılımları göstererek şehirli kesimlere açılıyorlar.

Ayşecik sınavda

SABAH yazarı Ayşe Özyılmazel, muhterem pederi Neco Bey’in gazetecilere yönelik küfürlü saldırısını ele alan "muhteşem" makalesine "Olmadı Peder Bey" başlığını atmış.

Diyor ki:

"Küfür kıyamet sana yakışmadı baba! Bu sefer pek ileri gittin baba."

Ne yalan söyleyeyim...

Ayşe Hanım’ın sergilediği "Yanlışı yapan babam bile olsa ben sözümü söylerim arkadaş" yiğitliği, acayip hoşuma gitti.

Ancak...

Düşünmeden de edemedim:

Acaba Ayşe Hanım, "Peder Bey" karşısında sergilediği bu yiğit tutumu, neden "Manita Bey" karşısında da sergilemedi?

Neden "Sıcak savaş günleri"nde mesela "Olmadı Manita Bey" başlıklı bir makale patlatmadı?

Yoksa, yoksa...

"Peder Bey"in yaptığını onaylamayan Ayşe Hanım, "Manita Bey"in yaptığından gizli bir kıvanç mı duydu?

Kamu alanında "Haşmet’im" diye seslendiği "manitası"nın yaptığı magandalığı, "Aslanım, civanım, esmer James Bond’um, Ustura Kemal’im! Ne güzel küfürler etmişsin öyle" falan diyerek takdis mi etti?

İnsan ister istemez merak ediyor.
Yazarın Tüm Yazıları