Ne derlerse desinler Türkiye zirvesiydi

BAZI cümleciklere artık kesinlikle kulaklarımı tıkadığımı cuma günü fark ettim.

O kadar çok kulak vermişim, ciddiye almışım ve her seferinde aksiyle karşılaşmışım ki, benim için hiçbir şey ifade etmiyorlar.

Hayal kırıklığı mı?

Hayır, sözlerin arkasındaki niyeti görmenin getirdiği umursamazlık

Avrupa Birliği Liderler Zirvesi’nin sonunda, toplantıdan çıkan herkes gibi Komisyon Başkanı Barroso da, "Türkiye’ye kapı açık" dediğinde aynı şey oldu. Yani benim için hiç bir şey söylenmemiş gibi oldu.

Bu cümlecik bana o kadar bir anlam ifade etmiyor ki, evden çıkarken bile "kapı açık" deseler dönüp arkamı bakmayacağım.

O hale geldim.

Hangi kapı açık Türkiye’ye? Diğer fasıllarda müzakerelerin süreceği, KKTC’ye izolasyonların kalkacağı, Kıbrıslı Rumlardan herkesin sıkıldığı, Avrupalı liderlerin Papadopulos’u görünce yollarını değiştirdiği söylentilerine de kulak asmıyorum pek.

***

KULAK
asmıyorum çünkü, sonuç bildirisinde Türkiye’den sadece bir cümle ile söz edilmiş olsa da, onlar istedikleri kadar Türkiye zirvesi değildi deseler de, bu zirve Türkiye zirvesiydi.

Avrupa’nın, içerisini yola sokana kadar Türkiye’yi eşikte tutma kararı alınan tarihi bir dönemeçti.

Kapıların açık mı kapalı mı olacağını bu süreçte Avrupa’nın geçireceği evreler belirleyecek.

Almanya’nın dönem başkanı olarak iddialı bir biçimde ele almaya hazırlandığı Avrupa anayasası bu süreci etkileyecek.

Ayrıca, diğer fasıllarda müzakerelerin açılıp açılmayacağı konusunda hiçbir garanti verilmedi Türkiye’ye.

İşin başında, kendi iradesinin belirleyici olduğunu söyleyen Kıbrıs’ın etkisi nerede öne çıkartılacak, hangi noktada aşılabilecek belli değil.

KKTC üzerindeki izolasyonlar konusunda, "Zaten ne üretiyorlar" diyen Papadopulos’un "Bizim limanları kullansınlar" önerisinin geri çevrilmesi de kolay değil. Yani şu sıralarda, Avrupa bu meseleyle uğraşacak durumda değil.

Mesela dün Tony Blair, "Hukuki engel yoksa Ercan’a uçak indirmek isteriz" diyor. Biz de "İngiltere dostumuz, destek oluyor" yorumları yapıyoruz.

Mesele zaten hukuki engel. Azerbaycan bile bu yüzden durdurmak zorunda kalmadı mı uçuşları?

***

MÜZAKERE
sürecinin Brüksel tarafından askıya alınmasının bugünden öngörülemeyen ciddi riskleri var.

Türkiye’de reform sürecinin daha da yavaşlamasından endişe etmiyorum. Çünkü Türkiye’nin iç dinamiklerine inanıyorum. Hatta, Avrupa vesayetinden kurtulmak daha da atak ve aktif hale getirebilir sivil toplumu.

Ancak Kıbrıs’tan endişe ediyorum. Kıbrıs sorunu çözümsüzlüğe mahkum edilerek dayatmalarla karşı karşıya bırakılırsa ciddi kriz riskini tetikler.

Evet, Avrupa Birliği ektiğini biçer ama Kıbrıs nedeniyle yaşanacak her kriz Türkiye’de demokratik süreci de olumsuz etkiler.

Avrupalılara, bunu biz mi anlatacağız? Hayır. Bir yıldan beri "Avrupa üslubu böyle" diyerek siyaset yapmayı bırakan ve AB’nin teknik dilini öne çıkartmayı tercih eden Kıbrıslı Türklerin seslerini çıkartması daha etkili olmaz mı?
Yazarın Tüm Yazıları