Bankacılık sektörü dışarıdan iş yapmaya başladı

GEÇEN perşembe günkü yazıda bankacılık sektörünün son beş yılda küçümsenmeyecek bir mesafe aldığını vurgulamıştım. Alınan mesafe önemlidir, ama yeterli değildir. Daha gidilecek çok yol vardır.

Gidilecek yollardan en önemlilerinden biri hiç kuşkusuz bankacılık sektöründe risk yönetimini sağlam temeller üzerine oturtmaktır. Risk yönetimi, yalnızca riskleri doğru ölçmek değil, aynı zamanda ölçülen riskleri karar mekanizması içinde kullanabilmektir. Bu yolda da adımlar atılmıştır, atılmaktadır, ama atılacak daha çok adım vardır.

Bankacılıkta atılacak bir başka adım sektörün yurt içindeki faaliyetlerinin üzerindeki vergi yüklerini azaltıp bankacılık sektörünün büyümesinin önünün açmak ve bankacılık işlemlerinin yurt dışına kaymasını önlemektir.

REKABET

Bankacılık, mali tasarrufları değerlendiren bir aracılık hizmeti sektörüdür
. Aracılık hizmetlerini üretirken, sektörün kullandığı en önemli girdi insan kaynağı ve paradır. Sektörün ürünü de paradır. Dolayısıyla, normal şartlarda, girdisi de çıktısı da para olan bankacılık sektörü nakit zengini bir iş koludur. Ama, bankaların nakit zengini olmaları çok kár ettikleri anlamına gelmez. Kár başka, nakit başkadır.

Çoğu zaman, nakit zengini olmakla kár etmek birbirine karıştırılır. Bankacılık sektörü dışındaki kişilerce de, bu iki konu çok karıştırıldığından, ne zaman bir yere para lazım olsa, ihtiyaç duyulan para bankalardan istenir. Devlet ne zaman ek gelir elde etme ihtiyacında olsa ilk baş vurduğu kaynaklardan biri bankacılık sektörüdür.

Bankacılık aracılık faaliyeti üzerine doğrudan ve dolaylı yükler getirmek mali aracılık hizmetleri üretimini pahalılaştırmaktadır. Bir noktada, aynı bankacılık hizmetini yurt dışından vermek göreli olarak ucuz kalmakta ve bankacılık işlemleri yurt dışından yapılır hale gelmektedir. Yüksek vergilerle, devlet vergi matrahının yurt dışında oluşmasını teşvik etmektedir.

Küreselleşen ekonomik ilişkiler yumağında, sermaye hareketlerinin tamamen serbest olduğu bir ortamda, devletin bankacılık sektörü üzerine yükleyeceği vergi ve benzeri yüklerin doğal bir sınırı olmaktadır. Bu doğal sınır aşıldığında, aracılık hizmeti göreli olarak daha ucuz yerlere kaymaktadır. Bankacılıkta aracılık hizmetlerinin bir ülkeden diğerine gitmesi tekstil üretiminin bir ülkeden diğerine kaydırılmasından çok daha çabuk ve kolay olmaktadır. Sınır aşıldığında, Türkiye’deki bankalar rekabetçi olmaktan çıkmaktadırlar.

PARA TORBASI

Yurt içindeki işlemlerde giderek rekabetçi olmaktan çıkan Türkiye’deki bankalar yurt dışı şubeleri, yurt dışındaki iştirakleri ya da yurt dışındaki hissedarları yoluyla Türkiye’de iş yapmaya başlamışlardır
. İlk kez bu yıl, Türkiye’deki bankaların yurt dışındaki şubeleri kanalıyla Türkiye’deki kurumsal müşterilerine açtıkları döviz kredileri Türkiye’deki mevduat bankalarının Türkiye’deki kurumsal müşterilerine açtıkları döviz kredilerini geçmiştir.

Bir başka ifadeyle, Türkiye’deki şirketlerin kullandıkları döviz kredilerinin yarısı Türkiye’deki bankaların yurt dışındaki şubeleri kanalıyla açılmaktadır. Bu eğilimin bir bölümü döviz kredileri konusundaki mevzuatın arkasından dolaşma güdüsünden geliyor. Ama, önemli bir bölümü de işlemlerin yurt dışına taşınmasıyla aracılık maliyetlerinin ucuzlatılması çabasından kaynaklanıyor.

Devlet artık bankacılık sektörünü her elini attığında para alabileceği para torbası olarak görmekten vazgeçmelidir. Aksi taktirde, bankacılık hizmetlerinin önemli bir ayağı giderek daha fazla yurt dışına taşınacaktır. Bununla mücadele bankaların yurt dışı şubelerindeki işlemleri de vergilendirmeye çalışmak değildir.
Yazarın Tüm Yazıları