Kendi formülümüzü yaratabiliriz

HELSİNKİ
FİNLANDİYA’daki Avrupa Komisyonu Temsilciliği’nin bulunduğu bina geçen yüzyıl Sibelius gibi ünlü sanatçıların sürekli gittiği lokantaya evsahipliği yapıyormuş. Bugün ise tamamen yenilenip, Brüksel ile Helsinki hükümeti arasındaki eşgüdüm merkezi olarak çalışıyor.

Finlandiya, Türkiye’ye adaylık statüsü verilen dönemde de başkanlık yapıyordu. Kıbrıs konusunun Türkiye-AB ilişkilerini tıkamayacağı sözünü o vermişti.

Şimdi, yine sorunu çözmeye çalıştı ama yapamadı.

Dün Helsinki’de Avrupa Merkezi’nde, "sorunlu bir ülkeyi almakla hata ettik" dendiğini duydum. Aynı görüşü önceki gün Brüksel’de de işittim.

Şimdilik bir şey fark etmiyor. Kıbrıs’ın arkasına saklanıp Türkiye’yi uzakta tutmak isteyenler istediklerine yine ulaşıyorlar.

* * *

KIBRIS
girişiminin başarısızlığa uğramasından sonra, Olli Rehn’in Türkiye ile müzakerelere ilişkin açıkladığı Komisyonun tavsiye kararı, beklenenden farklı çıkmadı.

Kıbrıs konusunda ilerleme sağlanamadı diye Türkiye ile tüm müzakere sürecinin askıya alınmasını isteyen zaten yoktu.

Kıbrıs’ın doğrudan etkileneceği fasıllarda müzakerelerin dondurulması, diğerlerinde ise devamı öngörülüyordu.

Türkiye’ye karşı hiçbir şey olmamış gibi davranılamayacağını söyleyen bürokratlar, buna karşılık Türkiye’yi masadan kaçırtmak da istemediklerini açıkça belli ettiler.

Tartışma, askıya alınacak fasılların sayısında yoğunlaştı. İngiltere’nin önerdiği üç ile Fransa’nın önerisi olan 17 madde arasında, 8 maddede müzakerelerin dondurulmasında Komisyon anlaştı.

Bu kadarla kalsa ve diğer 22 fasılda müzakerelerin açılacağını, bu sürecin Kıbrıs ipoteğinden etkilenmeyeceğini garanti eden bir cümlecik olsaydı, o zaman "Brüksel sonunda uyandı, Kıbrıs sorunu ile AB-Türkiye ilişkilerini birbirinden ayırmaya karar verdi" diyebilirdik.

Ama öyle olmadı. Müzakerelerin kapanması da Türkiye havaalanları ve limanlarının Rumlara açılması koşuluna bağlandı.

Yine başladığımız yere geldik.

* * *

OLLI REHN’e
göre tam da öyle değil. Tavsiye kararının beşinci paragrarafında Türkiye için de bir şey var.

Teknik hazırlıkların tamamlandığı fasıllarda müzakerelerin açılması çağrısı yapılıyor.

Çünkü Avrupa ile ilişkiler zaten 12 Haziran’dan beri donmuş durumda. Bilim faslında müzakerelerin açılıp geçici olarak kapanmasından sonra süreç durdu. Eğitim, rekabet, kamu alımları fasıllarında işler tıkandı. Blokajın ardında sadece Rumlar değil, Brüksel kulislerinde Fransızların da olduğu söyleniyor. Fransa seçimlerinden önce Türkiye ile müzakerelerde hareketlenme olmaması için bürokratlara talimatlar gittiği iddialarını dinledim önceki gün Brüksel’de.

Ama bu paragraf, tıkanmış olan süreci başlatmaya yetecek kesinlikte değil. Muğlak. Hatta bütün içinde ele alındığında, bir temenniden öteye gitmiyor.

* * *

ÖNÜMÜZDE
daha iki hafta var. Diplomatik takvime göre çok uzun bir süreç. Yine de büyük bir değişiklik beklemiyorum. Yüzeysel düzeltmeler ise sonucu fazla etkilemeyecek.

Zaten tıkanık olan müzakere süreci, giderek tavsayacak.

Kıbrıslı Rumlar, Türkiye’yi Avrupa Birliği şantajı ile yola getiremeyeceklerini anlayacaklar.

Avrupa, Gümrük Birliği anlaşmasının bazı maddelerinin Türkiye tarafından yerine getirilmemesiyle yaşadığı sorunları, bu kez kendi kararıyla aşılamaz hale getirecek.

Biz ise iki yoldan birini seçmek durumunda kalacağız. Ya yan gelip yatarak zaman kaybedeceğiz, ya da kendimiz için Avrupa müktesebatını uyarlama çalışmalarına, standartlarımızı yükseltecek reformlara devam edip, demokratikleşme adımlarını kararlı biçimde atarak işimize bakacağız. Seçim bizim.
Yazarın Tüm Yazıları