Avrupa, Türkiye’den özür dilemelidir…

AB ülkeleri, Türkiye’nin tam üyelik girişimini kaldıramadılar.İşin başındayken, Ankara’yı kırmamak için itiraz edemeyince, şimdi Kıbrıs sorunun arkasına saklandı ve Tam Üyelik müzakerelerini kısmen askıya aldı, vites küçülttü. Bundan sonra işler çok daha yavaş ve tatsız devam edecek.

Haberin Devamı

Avrupa Komisyonu sürpriz yaptı. Daha doğrusu, üye ülkelerin baskılarına direnemedi ve 8 müzakere başlığını askıya aldı. Beklenen, Komisyon’un 3, en çok 5 başlığın askıya alınmasını önermesiydi. Komisyon çevrelerinden gelen haberler, Olli Rehn’in kahramanlar gibi mücadele edeceği ve Türkiye’yi dışlama anlamına gelecek bir kararı engelleyeceği şeklindeydi. Gerçekleşmedi. Fransa, Almanya, Avusturya ve Hollanda’nın anlaşması sonunda karar ağırlaştırıldı.

          

Bu, henüz bir öneri.

          

11-12 Aralık günleri Brüksel’de bir araya gelecek olan AB Dışişleri Bakanları gözden geçirecekler ve az bir olasılıkla başlık sayısı 8’den 10’a çıkarılacak. Doğrusunu söylemek gerekirse, ha 8 olmuş, ha 10. Hiçbir şey değişmez. İşin daha da dramatik yanı, geri kalan başlıkların kapanması da, yine limanların açılmasına bağlanıyor. Başka bir anlatımla, Türkiye diğer başlıklarda başarılı bir müzakere yapsa dahi, limanlarını açmadığı sürece başlığı kapatamayacak.

Haberin Devamı

          

Özetlememiz gerekirse, AB Komisyonunun aldığı tavsiye kararını şöyle yorumlayabiliriz:

 

1)                        Türkiye- AB ilişkilerinde beklenen tren kazası gerçekleşmemiş, Rumların istedikleri gibi müzakerelerin tümü askıya alınmamış, bütün mekanizmalar durdurulmamış, tam aksine müzakere sürecinin hem sürdürülmesine, hem de hızlandırılmasına karar verilmiştir.

2)                        8 Başlığın müzakeresi gibi, diğer tüm başlıkların kapatılması da Türk limanlarının açılmasına bağlanmıştır. Bu şekilde, müzakerelerin bundan sonraki süreci yavaşlatılmış, vites küçültülmüş olmaktadır. Müzakereler artık çok daha zora girmiş ve Kıbrıs gerekçesiyle, Papadopulos’un iki dudağının arasına bırakılmıştır.

3)                        Avrupa Komisyonu’nun önerisi, geri kalan diğer başlıkların Rumlar tarafından veto edilmeden sürdürülmesini de kapsamaktadır. EğerAB Dışişleri ve Devlet Başkanları toplantılarında da onaylanırsa, bu öneri Rumların elindeki veto hakkına kısıtlama anlamını taşıyacaktır.

Haberin Devamı

4)                        AB Komisyonu’nun açıklaması, yine Kıbrıs Rumlarının istemedikleri bir öneriyi kapsıyor. Buna göre, 2007 içinde Kıbrıs sorununa -Türkiye’nin arzuladığı şekilde- Birleşmiş Milletler çerçevesinde kapsamlı bir çözüm bulunmasının gereği vurgulanmaktadır.

 

AVRUPA, TÜRKİYE ‘NİN TAM ÜYELİĞİNİ KIBRIS’A BAĞLADI.

          

Gelinilen bu noktanın fazla bir yoruma ihtiyacı yoktur.

          

Avrupa Birliğine üye 25ülke, ne demeç verirlerse versinler, Türkiye ile ilgili müzakerelerin yavaşlatılmasını istiyorlardı. Komisyona baskı yaptılar ve istediklerini elde ettiler.                                                                  

Haberin Devamı

          

Türkiye’ye kesilen fatura çok ağırdır.

          

Daha da önemlisi, Türkiye’nin Rum gemilerine limanlarını açmaması karşısında verilen ceza son derece orantısızdır. Zaten böylesine orantısız ve ağır bir yaklaşım, Avrupa Birliğinin Kıbrıs konusunu bir bahane olarak kullandığı izlenimini güçlendirmektedir. Karar, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerin bundan böyle tümüyle Kıbrıs sorununa bağlanmakta, sorun çözülmedikçe müzakerelerde bir sonuç alınamayacağını göstermektedir.

          

Kıbrıs konusuna bir cankurtaran simidi gibi sarılan AB, elde etmek istediği hedefe vardı.

          

Avrupa Birliği yetkililerinden bir ricamız var :

Haberin Devamı

          

Türk halkının zekasıyla alay etmemeli,  Ahde vefa gibi büyük sözler etmekten vazgeçmeli ve Kıbrıs konusunun çok ucuz bir bahane olduğunu kabullenmelidir. Bizlere de açıkça şunu söylemeli:

          

“…Türkiye ile müzakerelerin yavaşlaması gerekmekteydi. Zira Müslüman ve böylesine büyük bir Türkiye’yi hazmetmeye hazır olmadığımızı anladık. Sizlerden özür dileriz. Kıbrıs bahanesinin arkasına saklanmak zorundaydık. Ancak emin olur, uzun vadeli hedefimizden vaz geçmedik…”

                                                         

 *                               *                               *

 

TÜRKİYE SERT DEĞİL, AKILCITEPKİ GÖSTERMELİ

Haberin Devamı

 

Avrupa Birliği ile ilişkilerimizin kopmasını isteyenler sevinç içindeler. Ellerine harika bir fırsat geçti. Şimdiden, bu sabah büroya gittiğimde “Ne oldu ? AB’nin niyetinin olmadığını hep söylüyorduk, sizde aksini ileri sürüyordunuz. Şapa oturdunuz mu ?” şeklinde mail’ler alacağımdan eminim. Hiç rahatsız olmasınlar, yaşananlar çok normal. Uluslararası ilişkilerde bu tip pazarlıklar hep yapılır. Önemli olan trenin durmamasıdır Nitekim süreç devam edecektir.

 

Ben, Türkiye’nin AB’ye doğru yürümesi gerektiğine, Tam Üyeliğin Türkiye’nin hakkı olduğuna ve hakkını alması gerektiğini inanıyorum. Türkiye mücadelesini sürdürmelidir.

 

Şimdi önemli olan, Başbakan-Gül-Babacan üçlüsünün tepkisidir.

 

Başbakan bazen aceleyle tepki veriyor ve ondan sonra geri adım atması güçleşiyor. Türkiye bu gelişmeye mutlaka bir tepki verecektir. Vermelidir, ancak tepkinin oranı ve ağırlığının iyi ayarlanması gereklidir. Zira unutulmaması gerekir ki, bu çok uzun bir süreçtir. İnce ve uzun bir yoldur. Büyük tepkiyle çıkılırsa, yarın işler zorlaşabilir.

 

Bakalım Ankara hangisini tercih edecek:

 

Tepkisi, Kanlı mı olacak, kansız mıolacak ?

Yazarın Tüm Yazıları