Bir Fenerbahçeli'nin hisleri

GAZETECİLİKTE hisler önemli midir?Bu soruya en uygun mesleki cevabın şu olması gerekir:

"Hayır, önemli olmamalıdır."

Evet olmamalıdır ama, bir gazete yöneticisi olarak şunu da itiraf edeyim.

Zaman zaman "hisler" benim hayatımda rol oynar.

Mesela Babuna olayı.

Birçok insan Babuna’yı kahraman ilan ederken, benim içimde bir ses "Burada yanlış bir şey var" diyordu.

Yıllar o hissimi haklı çıkardı.

Tabii bu his, bu haberleri vermemize mani olmadı.

Hürriyet de Babuna ile ilgili olayları yakından izledi.

* * *

Dün sabah saat 03.00’e kadar Cihan Oskay’ın Star TV’de, Fenerbahçe hakkındaki iddialarını izledim.

Samimi söyleyeyim, izlerken aynı Babuna olayındakine benzer bir hisse kapıldım.

Dediğim gibi, "tamamen his".

Star TV spor servisindeki arkadaşlar, bu iddiaları yayından önce bize gönderdiler.

Bunun üzerine Aziz Yıldırım’la temas kurduk.

Arkadaşlarımız önceki gün dört saate yakın Aziz Yıldırım’la birlikteydi.

Yıldırım’ın yanında Fenerbahçe’nin hukukçuları da vardı.

Bütün iddialar tek tek soruldu.

Onlar da cevabını verdi.

* * *

Diyeceksiniz ki: "Senin görüşün ne?"

Benim görüşüm yok, hislerim var.

Peki bu hislerinin temeli neye dayanıyor?

Dört saate yakın Cihan Oskay’ı izledim.

Veren de inkár ediyor, alan da.

Sadece aracı olduğunu iddia eden kişi konuşuyor.

Onun da bende bıraktığı izlenim pek parlak değil.

Özellikle mazisi ve "CV"si.

Yani özgeçmişi.

Bir kere başarılı bir işadamı olamamış.

Girdiği işleri batırmış.

Çocuğunun başına gelen kazadan, bazı insanları sorumlu tutuyor.

Neymiş, kazaya neden olan kişi Fenerbahçe’nin bir yöneticisinin yakınıymış.

Bu arada girdiği bazı işlerden kendisini tanıyanlar şunu söylüyor:

"Bize de kazık atmaya çalıştı."

Böyle bir adamın sözlerine güvenilir mi?

* * *

Tabii bu son soruya bir başka soruyla da cevap verilebilir.

"Kirli bir iş yaptırılacaksa, bundan iyisi bulunur mu?"

Normal bir insan rüşvet verebilir mi?

Bunu yapabilmek için ruhunda bazı yamuklukların bulunması gerekir.

Yine de aynı şeyde ısrar edeceğim.

Hislerim...

İddia sahibi bu kişide beni rahatsız eden bir şeyler var...

Bir de konuştuğu kişileri telefonda tuzağa düşürmesi.

İşin en iğrenç yanı.

Konuşan kişinin bu karakteri, tabii ki hislerim üzerinde etkili oldu.

* * *

Yazdığı senaryoya gelince...

İtiraf edelim ki, bir James Bond filmi senaryosu kadar başarılı.

Ayrıntılar inci gibi işlenmiş.

Telefon numaraları, oda numaraları, giriş çıkış planları, telefon tuzakları, araba plakaları, uçak biletleri, uçuş tarihi ve numaraları...

Her şey planlanmış.

Veya korkunç koleksiyoncu, daha ilk günden bu işe "taammüden" girmiş.

* * *

Aziz Yıldırım bu "komplonun" arkasında Federasyon’un bulunduğunu söylüyor.

Olabilir mi?

Niye olmasın.

Federasyon seçimlerinde nelerin döndüğünü bilmeyen mi var?

Birtakım mafya babalarının ona buna telefon ettiğini ne çabuk unuttuk.

Yine de bu olay, futbol dediğimiz ve hayatımızda giderek daha da önemli hale gelen bu eğlence ve ekonomi alanını daha dikkatli gözlemeye başlamamız gerektiğini gösteriyor.

Tabii bir de şu var.

Hisleri insanı yanıltmaz mı?

Elbette yanıltabilir...

Kasımpaşa ruhu

SAMİMİ olarak söylüyorum, Başbakan Tayyip Erdoğan’dan bu jesti bekliyordum.

Daha doğrusu onun siyasi cesaretine, Kasımpaşa ruhuna güveniyordum.

Beklediğimden de ötesini yaptı.

Papa’yla sadece görüşmedi.

İstanbul’daki Saadet mitingcilerine inat, merdivenin ayağına kadar gitti.

Saadet mitingcileri ne kadar geri bir Türkiye’ye aitse, Erdoğan da o kadar ileri bir Türkiye’yi temsil ediyor.

Yani gerçek Türkiye’yi.

Yine aynı şeyi söylüyorum.

İyi ki 28 Şubat süreci olmuş.

İyi ki Başbakan ve partisi o cemaatten kopmuş...
Yazarın Tüm Yazıları