Almanya’nın başkanlık hedefleri ve Türkiye

BERLİN
HÜKÜMETİN birinci yıl dönümünde gazetelere tam sayfa ilanlar vererek, ne kadar başarılı olduklarını duyuran Merkel Hükümeti, Ocak ayında Avrupa Birliği dönem başkanlığını devralmaya hazırlanıyor.

Muhalefet, ekonomide büyüme hızının yüzde 2.3’e ulaşmasını, daha önceki yıllarda yapılan ihracata bağlasa da, işsizlik oranının 2002’den bu yana ilk kez yüzde 10’un altına düşmesini küçümser gibi yapsa da Merkel kamuoyu yoklamalarında başarılı bulunuyor.

Bu sonuç ocak ayında Almanya’nın devr alacağı AB dönem başkanlığına nasıl yansıyacak henüz belli değil. Ama Merkel Hükümeti iddialı.

Avrupa Anayasası’nın canlandırılması, enerji sorununun çözümü, küresel ısınma meselesinin ele alınması ve Afrika ile ilişkileri Almanya dönem başkanlığı gündeminin en önemli konuları olacak.

Yine de herkesin görüş birliğine vardığı başka bir gündem maddesi var. Türkiye.

Türkiye, Almanya’nın dönem başkanlığında da bir "Avrupa sorunu" olarak gündeme damgasını vuracak.

***

ALMANYA
, Avrupa Birliği’nin Türkiye ile en yakın ilişkileri olan tek ülkesi.

Tarihi ortaklığı, sadece iki ülkenin hafızalarının derinliklerinde kalan anılardan ibaret değil.

Türkiye ile Almanya’nın kader ortaklığı bugün de devam ediyor.

Soykırım iddialarına hukuki gerçeklik arayan ABD’deki Ermeni lobisinin Almanya’nın iki önemli bankası, Deutsche Bank ve Dresdner Bank aleyhinde açtıkları dava ufacık bir örnek.

Ne Almanya ne de Türkiye kamuoyu bu gerçeğin pek farkında ama Almanya bizim Avrupalı akrabamız.

"Dönem başkanlığımızın gündemini Türkiye meselesine ipotek edemeyiz" dense de Merkel Hükümeti bu konuda bir şeyler yapmak zorunda hissedecek kendisini.

Yapabilecek mi? İşte şimdiden bu sorunun yanıtını vermek kolay değil.

Burada değişik görüşler var. "Mutlaka yapmalı, yapacaktır" diyenler kadar, "Yapmalı ama fazla bir şey yapamaz, dışarıya verilen başarı imajına karşın koalisyon hükümetinin hiçbir konuda hareket yeteneği yok" diyenlerle de konuştum.

***

MERKEL, "katılım müzakerelerinin seyri Türkiye’nin tutumuna bağlı olacak"
sözleriyle baştan tavrını koydu.

Buna şaşmıyorum. Türkiye’nin Kıbrıs’a liman ve havaalanlarını açması gerektiğini, hiç bir şüpheye düşmeden tekrarlayan Avrupalılardan biri de Merkel.

Ama yine de bir ayrıntıya dikkat çekmek istiyorum.

İktidara gelmeden önce Türkiye için imtiyazlı ortaklık istediğini açıklayan ama iktidara geldiğinde, "devlet politikalarının devamlılığı çerçevesinde Türkiye’ye verilmiş sözleri tutmak zorundayız" diyen Merkel’in, dönem başkanlığında hangi yolu takip edeceğini iki şey belirleyecek.

Biri, onun da belirttiği gibi Türkiye’nin tavrı, Avrupa ile entegrasyon isteği, diğeri ise Avrupa’nın Türkiye’nin üyeliği konusundaki siyasi iradesi.

2006 sonu itibariyle hem Ankara, hem de Berlin’den bakıldığında iki taraf da isteksiz görünüyor.
Yazarın Tüm Yazıları