Kısa kısa Türkiye...

EMEKLİ Korgeneral Nevzat Bölügiray’dan mektup aldım. Pek çok konuya değiniyor ama biri özellikle önemli. Askerin endişesini dile getirirken soruyor:

"Tayyip Erdoğan veya aynı kafada bir yandaşının -hiç fark etmez- cumhurbaşkanı olması durumunda, laik rejimin güvencesi olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta katının, onların istediği gibi biçimlendirilmesi nasıl önlenecek? Bu biçimlendirme Milli Savunma Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı imzalarıyla yapılıyor.

Şimdi düşünelim, kararnamede Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Başbakan Abdullah Gül ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzaları olacak ve TSK komuta kademesiyle bile istedikleri gibi oynama olanağını bulacaklar..."

Gerekirse TSK’nın kurallarını bile çiğnemeyi göze alacaklar. Bölügiray Paşa çok duyarlı bir konuyu gündeme getiriyor. Bu üçlü eliyle önümüzdeki 30 Ağustos’tan başlayarak ciddi sıkıntılar olabilir. Türkiye bu sıkıntıları göğüsler ve boyun eğer mi? Hayır. Önümüzdeki süreç çok zorlu ve gergin geçecek.

* * *

Eğitimde "millilik" kavramını yok ettiler, eğitimi hurafelere ve kendi seçmece kadrolarına teslim ettiler. Birkaç gün önce Ankara’da Eğitim Şûrası topladılar. Çağrılanların büyük bölümü kendi adamlarından ve elemanlarından oluşuyordu. Kendin pişir kendin ye yöntemiyle kararlar aldılar, oyladılar, kabul ettiler!

Hüseyin Çelik isimli şahsın getirdiği önerilere hangi bürokrat, hangi öğretmen, hangi müdür karşı çıkabilirdi? Karşı çıkan, başına neler geleceğini elbette bilirdi.

Bağımsız kişi ve kuruluşlar ise komedinin bu kadarına dayanamayıp şûra toplantılarını terk ettiler.


Göstermelik şûranın neredeyse tek amacı, üniversiteye girişte imam hatip okullarına eşit katsayı uygulanması idi. Göstermelik oylamalarla, yaptırımı olmayan kararları kabul ettiler. Şimdi Hüseyin Çelik isimli Eğitim Bakanı ve ekibi, bu kararlara dayalı olarak demeçler verecekler, YÖK’ü suçlayacaklar.

Demek ki ülkemizde eğitimin tek sorunu imam hatiplilerin üniversiteye girişi imiş ve şûra bunun için toplanmış.

Seçime az kaldı! Türban sorununu bilerek çözmediler. Ellerindeki sömürü oyuncağını bırakmadılar. Şimdi aynı numarayı imam hatipler için yapıyorlar. Bunu da çözmeyecekler ama topluma "biz elimizden geleni yaptık" diye masal okuyacaklar. Bu kez imam hatip sömürüsüyle oy avcılığına çıkacaklar.

* * *

Meclis, kaçakçılık yasa tasarısını görüşüyor. Hayali ihracatçılara af geliyor. Niçin geliyor?.. Çünkü Maliye Bakanı Kemal Unakıtan da Al Baraka’daki yöneticiliği döneminde hayali ihracat olaylarına karıştı. Ancak milletvekili dokunulmazlığı nedeniyle yargılanamıyor.

AKP iktidarı şimdi hayali ihracat yapıp devleti soyanlara af getiriyor.

Radikal Gazetesi’nin dünkü manşeti her şeyi açıklıyordu: "Yedinci kez af girişimi. Kurtarın Kemal Abi’yi, bitsin bu komedi!"

* * *

Devlete, Hazine’ye ve BOTAŞ’a katrilyonlarca lira, yüz milyonlarca dolar borçlu olan ve bunları ödemeyen, parası olduğu halde ödemeyeceğini açıklayan bir Ankara Büyükşehir Belediyesi ile ona bağlı EGO isimli kuruluşu düşünün!


Doğalgaz parasını halktan peşin alıp cebe atanlar, BOTAŞ’a para ödemiyor! Peki bu paralar nereye gidiyor? Durum öyle ki, BOTAŞ, EGO’nun banka hesaplarına haciz koydurdu. Borcun bir bölümü ödenince haciz kaldırıldı.

Kamu kuruluşları arasında laçkalaşan katrilyonluk para hikáyeleri.

Bu tablo karşısında Enerji Bakanı açıkladı: "EGO’yu özelleştireceğiz."

Peki özelleştirme öncesinde, bu olanların sorumlularından hesap sorulmayacak mı? Onların tamamının AKP’li olması, hesap sorulmasına engel mi?

Dahası da var. Katrilyonluk borcu olan bir kuruluşu kime, nasıl ve hangi koşullarla, kaça satacaksınız? Kötü yönetilen bir kamu kuruluşunun elden çıkarılmasına neden olanlara bir yaptırım uygulamayacak mısınız?

Bunların yaptığının ceremesini halkın çektiğini, bunların yüzünden doğalgaza bu yıl yüzde 27 zam yaptığınızı unuttunuz mu?

Bu devletin Başbakan’ı, bakanları, teftiş kurulları nerede? Bunlar araştırılmazsa Türkiye’de ne araştırılır? Particilik bu boyuta mı vardı?

Sevgili okuyucularım, sizlere Türkiye gündeminden birkaç olayı kısaca sundum. Devlet Bakanı Ali Babacan’ın Danimarka’ya girerken yarım saat havaalanında bekletilip üzerinin aranmak istenmesine, Türkiye’nin saygınlığının bu iktidarın elinde ne duruma düştüğüne değinecek yer kalmadı!

Kısaca yazdığım bu konular, ülkemizin nerelere sürüklendiğinin göstergesidir.

İster gülün, ister ağlayın, ister kara kara düşünün! Karar sizindir.
Yazarın Tüm Yazıları