Afganistan ve Pakistan

GEÇEN hafta Princeton Üniversitesi’nin Viyana’da tertiplediği bir kolokyumda Afganistan’ın bugün karşılaştığı sorunlar hakkında çok yönlü bir değerlendirme yapıldı.

Afganistan’ın şu sırada uluslararası gündemin sıcak konuları arasına girmesinin çeşitli nedenleri var. Bunların başında Taliban’ın Güney Afganistan’da yeniden saldırılara başlaması geliyor.

11 Eylül 2001’den sonra girişilen operasyonlarla Taliban’ın safdışı edilmesi, Afganistan’da sürdürülebilir bir istikrar sağlanabileceği umudunu doğurmuştu. Nitekim uluslararası toplum, uzun vadeli olarak 27 milyar dolarlık kaynak tahsis etmiş, başkanlık ve daha sonra parlamento seçimleri başarı ile sonuçlanmış, milli bir Afgan ordusu kurulabilmişti.

Ne var ki devlet mekanizmasının yapılandırılmasında aynı başarı gösterilemedi. Bugün Afganistan’da polis ve yargının kötü işleyişinden ve yolsuzluklarından şikáyet etmeyen yok. Afyon üretimine bir türlü son verilemeyişinde bile polisin uyuşturucu kaçakçılığından sağladığı rantın rolü var.

Fakat asıl endişe, Taliban’ın güneye tekrar sızmasından ve bazı bölgelerde kontrolünü tesis etmesinden kaynaklanıyor. Kábil hükümeti bu durumdan Pakistan’ı sorumlu tuttuğu için iki ülke ilişkilerinde ciddi bir gerginlik mevcut.

***

Afganistan’a göre Taliban’a melce sağlayan, onu silahlandıran ve yönlendiren Pakistan’dır. Pakistan’ın ayrıca Veziristan bölgesinde güvenlik sorumluluğunu bir süre önce aşiret liderlerine devretmesi, Afganistan’daki intihar saldırılarını artırmıştır. Pakistan ise bu iddiaları reddediyor. Taliban’ın Afganistan toplumunun ürünü olduğunu ve Afganistan’da yuvalandığını iddia ediyor.

Batılı gözlemciler arasında da tam bir görüş birliği yok. Bazıları Afganistan’da halkın bir kısmının Taliban’a hálá destek verdiğini zannediyor. Çoğu ise açıkça Pakistan Başkanı Pervez Müşerref’i suçluyor, onun köktendincilere gittikçe daha bağımlı hale geldiğini ileri sürüyor. Müşerref’in siyaset sahnesinden ayrılmasının sonuçları hakkında da birbirine zıt görüşler ifade ediliyor.

Müşerref’in arkasında bırakacağı boşluğu süratle köktendincilerin dolduracağı kanaatini taşıyanlar olduğu gibi, aksine Pakistan’da yapılacak seçimlerde köktendinci partilerin en fazla yüzde 8 oranında oy alabileceğine inanlar var. Afganistan’daki durumu değerlendirirken Irak’taki açmaz da gözden kaçmamalıdır. ABD, Irak’ı kendi kaderine terk etmekten başka çare bulamazsa Afganistan’ı da gözden çıkarabilir.

***

Afganistan’da tarihinin en çetin sınavından geçmekte olan NATO, güneyde Taliban’a karşı giriştiği operasyonlar için ek kuvvete ihtiyaç duymaktadır. Şimdiki halde Türkiye dahil, bazı ittifak üyelerinin birlikleri ise Kábil’de konuşlandırılmış bulunuyor. Bilindiği kadarıyla NATO komutanları Kábil’de bu kadar kuvvete ihtiyaç duyulmadığını, bunların bir kısmının kuzey ve batı bölgelerine kaydırılması gerektiğini düşünüyorlar.

Ayrıca bu ülkelerin Amerikan, İngiliz, Hollandalı ve Kanadalı birliklere destek vermek üzere güneye bir miktar ek kuvvet göndermelerini istiyorlar. Örneğin, Türkiye’den beklenen muhtemelen tam teşkilatlı bir özel kuvvet bölüğü. Ankara şimdilik bu taleplere anlaşılan pek sıcak bakmıyor.

Ancak NATO’nun Afganistan’daki sınavında başarıya ulaşamamasının Türkiye’nin Irak ve İran’daki olası gelişmeler dolayısıyla karşılaşabileceği güvenlik sorunlarını daha da ağırlaştıracağını düşünmek mümkün.

Zannediyorum ki, meseleyi, önümüzdeki aylarda ve yıllarda Türkiye’nin politikasını ve güvenliğini etkileyecek olan çok karmaşık denklemin prizmasından değerlendirmek yararlı olacaktır.
Yazarın Tüm Yazıları