Yahudi okurlara içten bir sesleniş

BU yazıyı, "İsrail’i eleştirdim" diye artık beni okumayacağını söyleyen bazı Yahudi okurlarım için yazıyorum.

Önce basit ve yalın gerçeğin altını çizmeliyim:

Benim için "lanetli ırk" yoktur.

"Lanetli din" de yoktur.

İşte açıkça yazıyorum:

Kim sizi, "bir ırka mensup olduğunuz" ya da "bir dinin inananı olduğunuz" için "lanetli" sayar; bilin ki sizden önce karşısında beni bulur.

Öyle uzun boylu analizlere falan gerek yok.

Olay benim açımdan nettir:

Bir kişiyi "doğuştan lanetli" saymayı, tek kelimeyle "ahlaksızlık" sayarım.

Herhangi biri "lanetli ırk" imasında mı bulunuyor?

Benim için ortada tartışılacak bir şey yoktur; o imada bulunan adam, "ahlaksızın teki"dir.

Herhangi biri "lanetli din" saptaması mı yapıyor?

Benim için yine tartışılacak bir şey yoktur; o adam "rezilce" bir yol tutturmuştur.

Hepsi bu kadardır...

Ve ötesi yoktur.

***

Peki "ilkesel duruş"um budur diye...

İsrail’i eleştiremeyecek miyim?

"İsrail’in politikaları"nı, Yahudilik dininin temel esasları mı belirlemektedir ki, ben İsrail’i eleştirince Yahudiliği eleştirmiş oluyorum?

Eğer İsrail’i eleştirmek, adamı "Yahudi düşmanı" yapıyor ise; İsrail hükümetinin uyguladığı şiddet politikalarına karşı çıkan Yahudiler için ne denilecek?

Beyrut’a düşen bombalardan söz ettiğimde...

Ya da vücudu İsrail’in attığı bombayla paramparça olmuş dört yaşındaki kız çocuğuna ağıt yaktığımda...

Sizden gelecek tepki, "Senin ne olduğun zaten belli! Biraz da ölen Yahudi çocuklarından söz etsene" mi olmalı?

Ne yani?

Oturup karşılıklı "parçalanmış çocuk cesetleri"ni mi yarıştıracağız?

Ben Filistinli çocukların cesetlerini göstereceğim, siz de buna karşılık Yahudi çocuklarının cesetlerini ortaya çıkaracaksınız...

Ve bu yaptığımızın adı da "politik tartışma" olacak, öyle mi?

İşte buradan yazıyorum:

Ben böyle bir yarışta yokum!

***

Gelin, sizinle bir pazarlık yapalım:

Ben Hayfa’da öldürülen Yahudi çocukları için yas tutayım; siz de Filistin’de ya da Beyrut’ta öldürülen Müslüman çocuklar için yas tutun.

Ne benimle Filistin arasındaki gönül bağı, ne de sizinle İsrail arasındaki gönül bağı, çocuk cesetleri karşısında taraf olmaya zorlamasın bizi!

Parçalanmış çocuk cesetleri karşısında, dinlerimizi, ırklarımızı, ideolojilerimizi, emellerimizi, gönül bağlarımızı falan unutalım.

Ne dersiniz?

Bir uyumsuzun tatil notları (2)

ALAÇATI: Ne kadar da "çıtkırıldım" bir yer burası. Dokunsanız bozulacak. Sanki Bodrum’dan kaçanların Bodrum’a benzetmeye ahdettikleri yerlerden birindeyiz. Tam bir fırtına öncesi sessizlik hali ya da dejenerasyon öncesi son güzel ve huzurlu günler. Bir de şu var: Buraya gelenlerde tipik Haşmet Babaoğlu okuruymuş gibi bir eda ve tavır. Yerlilerin gözünde ise "Kıymetlendiği varsayılan araziyi en pahalısından satma arzusu" okunuyor. Yani masumiyetin tükenişindeyiz. Ege’nin kendi halindeki mavi beyaz kasabası, büyük şehir insanlarına uygun hale getirilerek otantikliğini kaybetmiş. Dahası otel haline getirilmiş özgün Alaçatı evlerinin sebze-meyve ihtiyacı bile İzmir’den karşılanıyor birader, daha ne olsun! Dikkat: Burası daha da bozulacak, bu yaz bir uğramakta yarar var.
Yazarın Tüm Yazıları