Ketene, öncesi ve sonrası

SEVGİLİ okuyucularım, geçtiğimiz pazar günkü "Kahraman" başlıklı yazımda sizlere gerçek bir kahramandan söz etmiş ve ismini de vermiştim.

Sabah Ketene. Kendisinden daha önce "Şu Benim Gazetecilik. Yaşadıklarım" isimli kitabımda söz etmiş, ancak ismini vermemiştim... Çünkü o kitap yazıldığında, nerede olduğunu bilmediğim Ketene herhalde yaşıyordu.

Geçtiğimiz nisan ayında Kerkük’te taranarak öldürüldüğünü bizi tanıştıran kişiden haber aldım.

Pazar günkü yazımdan sonra bizim entel-liboş-şeriatçı kesimi yazılar döktürdü! Özetle şöyleydi:

"Kahraman değil katildi... Ketene meğer MİT görevlisiymiş..."

Evet, ülke çıkarları uğruna kelle koltukta görev yapan Sabah Ketene, bu kesimler tarafından bir anda "katil" ilan edildi, fotoğrafları yayınlandı.

Şimdi bir an gözlerinizi kapayın ve 1980’li yılların sonuna, 1990’lı yılların başına dönün. Ülkede PKK terörü azmış, her gün köyler basılıyor, insanlarımız öldürülüyor, kentlerde bombalar patlıyor. Güneydoğu elden çıktı çıkıyor.

Can ve mal güvenliği tümüyle yok olmuş. Yollar kesiliyor, 33 silahsız askerimiz şehit ediliyor, askeri birlikler bile basılıyor.

Abdullah Öcalan, Suriye’den esip gürlüyor. PKK bazı Avrupa ülkelerinde kamplar kurmuş, eğitilen militanlar Türkiye’ye girip eylem yapıyor.

Vuruşlar çoğu zaman belden aşağı. Siviller, öğretmenler, kadınlar, yaşlılar, bebekler bile amansızca öldürülüyor, ormanlarımız yakılıyor.

Günümüze kadar bilanço: Toplam 35 bin can kaybı. Generaller dahil binlerce subay, astsubay, uzman çavuş, er ve korucu şehit... Ve sakat kalan binlerce ana baba kuzusu askerimiz.

Biz bu pislikle nasıl başedecektik? Karşımızda Avrupa vardı, bazı Ortadoğu ülkeleri vardı. PKK yayınlarını oralardan yapıyor, zehrini oralardan saçıyor, militanlarını oralarda yetiştiriyordu.

İşte o aşamada Sabah Ketene gibi kahramanlar devreye girdi. Belli ülkelerde bire bir eylem koydular. Böylece karşı tarafı epeyce caydırdılar. Sadece Ketene değil, daha nice asker ve siviller... Ve her biri isimsiz kahramanlarımız.

Öldüler, sakat kaldılar, bir tek maaşa talim ettiler.

Şimdi 1980’li yıllara bir kez daha dönelim ve ASALA Ermeni terör örgütü olayını anımsayalım. ABD, Avrupa ve Ortadoğu ülkelerinde 34 diplomatımızı ve aile bireylerini şehit ettiler. Ankara’da Esenboğa Havalimanı’nı basıp nice masum insanımıza kıydılar, İstanbul’da bombalar patlattılar.

Karşımızdaki düşmanın yeri yurdu belli değildi. Aynen PKK olayında olduğu gibi. Peki Türkiye Cumhuriyeti bunlarla nasıl mücadele verecekti? Daha ne kadar insanımızın öldürülmesini bekleyecekti? Ne yapılmalıydı?

İşte o aşamada yine kahramanlar devreye girdi. Pek çoğu devletin görevlisiydi. Bunlar çeşitli ülkelerde ASALA liderlerini buldular ve yok ettiler.

ASALA öyle bitirildi.

* * *

Ülkemizde bazı kesimlerde devlet ve asker düşmanlığı doruk noktasında. Bunların medyada yazarları, yorumcuları var! Her fırsatta kin kusuyorlar. İlginçtir, bazı Marksist geçinenlerle şeriatçılar, bu konuda yanlarına entel kesimi de alıp birleşiveriyorlar!.. Ve kin kusuyorlar.

Onların bugüne kadar ASALA veya PKK katillerini kınadığına pek tanık olmadık! Ama ne zaman ki savunmadaki devlet bir iş yapar, görevliler hep bir ağızdan "katil" ilan edilir ve sindirilmek istenir!

Onların gözünde MİT katildir, dağ başında vuruşan asker katildir, teröristle mücadele veren polis de katildir.

Dünyanın hiçbir ülkesinde ihanet böylesine, bizim tanık olduğumuz ölçüde yoğun olmadı. Türkiye bu ihanet yarışına rağmen mücadele verdi.

İnancım odur ki, içimizdeki hainler dışarıdaki yabancı hainlerle kıyaslandığında, bin kat tehlikeli olmuştur.

İhanet korosu şimdi arkasına AB desteğini aldı, sesi daha gür çıkıyor!

Evet, Kerkük’te öldürülen Sabah Ketene gerçek bir kahramandı.

Kendisine şimdi katil diyenler gibi İstanbul’un entel barlarında, sosyete meyhanelerinde, gay barlarında eğlenip muhabbet etmeyi seçse herhalde daha mutlu olur, daha güzel yaşardı. Ama vatan görevinde zor yolu seçmişti.

Unutmayalım, Sabah Ketene gibiler ülkemizde nice insanın canını kurtardı. Onlar olmasaydı, bu yazıyı okuyan sizler dahil belki pek çoğumuz hayatta olmayacaktık.

Onlara "katil" demek ayıptır, utanmazlıktır.

İsimsiz kahraman Ketene’ye bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Onu ve vatan kavgasında can veren bütün şehitlerimizi burada bir kez daha saygıyla anıyorum. Nur içinde yatsınlar.
Yazarın Tüm Yazıları