Altına siz de imza atın

DÜN itibarıyla önümüzdeki ekonomik tablo şudur.Türkiye yüzde 7.6 büyüme kaydetmiştir.

Fert başına düşen gelirimiz 5 bin doları geçmiştir.

Şimdi bu yazacaklarımı işte bu yeni gerçeğin ışığında okuyup, karar vermenizi istiyorum.

* * *

Herkesin oturup kendi kendine şunu sorması lazım:

"Bugün başbakanlık koltuğunda ben otursaydım ne yapardım?"

Herkesin cevabı farklı olabilir.

Çünkü, o koltukta oturmadan, sanki orada oturuyormuş gibi cevap vermek kolay değil.

Kolay olsa bile gerçekçi değil.

Dolayısıyla bu soruya vereceğimiz cevap, basit bir "kıraathane sohbetinden" fazla anlam taşımaz.

Ama...

* * *

Bugün öyle bir gündeyiz ki, hepimiz gerçekten bir başbakanın tarihi sorumluluğunu içimizde, vicdanımızda hissetmeye çalışarak cevap vermeliyiz.

İpleri koparmak, her şeyi yeniden başlatmak çok kolay.

Zor olanı, geçmişten dersler çıkararak, geldiğimiz yerden geriye gitmeden, büyük çoğunluğu oluşturan Türk vatandaşlarımızın gururunu ve güvenini sarsmadan, teröre bulaşmamış Kürt vatandaşlarımızı kenara itmeden ileriye doğru gitmektir.

Biz bunu yapmaya çalışmalıyız.

* * *

Geride bıraktığımız bir gerçek var.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kahraman ordusu, PKK denen illeti dağlarda yenmiştir.

Yani iş kahramanlık meydanına kalmışsa, oradan muzaffer çıkmıştır.

Ya kalleşlik meydanı?

Yani okul önlerine C 4’ler koyma, çarşılara uzaktan kumandalı bomba yerleştirme, askerin geçeceği yere mayın döşeme gibi alçaklıklar?

Hepimiz biliyoruz ki, kalleşlik meydanının kazananı yoktur.

Her taraf kaybeder.

Tabii kaybedecek şeyi daha az olanlar kendini, galip sayılır bu yolda mağlup olan gibi aptalca gerekçelerle aldatabilir.

* * *

Türkiye son 5-6 yılda insan hakları alanında bütün dünyayı şaşırtan reformları gerçekleştirdi.

Bugün isteyen Kürtçe konuşuyor, Kürtçe öğrenebiliyor.

Kimsenin şarkısına, türküsüne karışılmıyor.

Belediyelerin maroken koltuklu lüks binaları, "Kürt etiketli" partilerden seçilen başkanların emrine verilmiş.

İnsan bundan başka ne ister?

Dağdakine af...

Bırakın bir güven ortamı oluşsun, bakarsınız bir gün sıra ona da gelir.

Dünyanın bu köşesinde zaman, başka köşelerine göre daha hızla akar.

Önceki günün acıları, öfkeleri, kinleri, bir bakarsınız daha dünden unutulmuş.

Yeter ki insanlara, devlete, güven gelsin.

Ya daha ötesi?

Daha ötesi, şımarıklık olur.

Daha ötesi, "Türk’e verdiğinden fazlasını Kürt’e ver" olur.

Onu da vermezler.

* * *

Çözüm yolu önümüzde.

Bugün ulaştığımız demokratik çerçeveden asla uzaklaşmamak.

Kana kan, dişe diş ilkelliğine düşmeden.

Teröre bulaşmamış Kürt vatandaşımıza haksızlık etmeden.

Ama, sokaktaki çapulcuya asla ve asla taviz vermeden.

Ağzından çıkanı duymayan veya taammüden söyleyen belediye başkanına da, "Kardeşim senin suç işleme imtiyazın yok" dersini, son bir defa uyandıktan sonra, vererek.

Başbakan Tayyip Erdoğan iki gündür bunları söylüyor.

Ben de altına imzamı atıyorum.

Siz de atın...
Yazarın Tüm Yazıları