Timsahlar ağlıyor...

DOĞRUSU bu ya... Dünkü gazeteleri okuyunca bizi iki mesaj çok etkiledi! Biri ABD’nin Ankara Büyükelçisi Bay Ross Wilson’un ağzından çıkmıştı.

Sayın Büyükelçi, Diyarbakır’da PKK ve Türkiye Cumhuriyeti devletinden maaşlı yandaşlarının direktif ve tahrikleriyle meydana gelen olayları değerlendirirken, durumu yakından izlediklerini belirterek, "Bunlar belki de Güneydoğu’da yıllardan beri ortaya çıkan en ciddi olaylar. Hem bölgedeki halka hem de yetkililere itidal telkin ediyoruz" demişti.

İkincisi Avrupa Birliği’nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn’in sözcüsüne aitti. Sözcü aynı konuda Olli Rehn’in daha önce dile getirdiği kaygıları tekrarlamış ve Güneydoğu’da artan olaylardan "özellikle PKK’nın sorumlu olduğunu" söylemişti.

Söyler misiniz lütfen... Bu sözler karşısında nasıl duygulanmazsınız, gözleriniz yaşarmadan nasıl durabilirsiniz?

Şakası yok. Bu sözler "stratejik ortağımız" (!) yani iki ülkenin temel çıkarlarını savunma söz konusu olunca birbirimize destek verme vaadiyle bağlı olduğumuz Amerika Birleşik Devletleri ile ulusumuzun geleceğini nikahladığımız Avrupa Birliği adına söyleniyor.

Ne var ki bu sözlerle onu söyleyenlerin patronlarının yaptığı birbirini tutmuyor.

Örneğin olayların açık teşvikçisi olduğu saklanamaz hale gelen Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, bu iki gözü yaşlı dostumuzun bağlı olduğu merkezlerde baş tacı ediliyor. Örnek verelim:

Avrupa Birliği’nden kopan yetkili, soluğu Diyarbakır’da alıp Osman Baydemir’in emir(?) ve isteklerini Brüksel’e götürmüyor mu?

Türkiye’nin sorunlarını çözememiş tek belediyesi Diyarbakır’dakiymiş gibi davranan ve elinde avucunda ne kadar mali kaynak varsa Osman Baydemir’in emrine aktaran Avrupa Birliği değil mi?

Osman Baydemir’i Washington’a çağıran -sonra bunu inkár eden- orada "Resmi makamda değil de otel lobisinde görüştük" gibi bahanelerle Ankara’yı rahatsız etmeme numarası yapan ABD yönetimi değil mi?

Baydemir önce Brüksel’de sonra Washington’da ağırlanınca bu sütunda yazdıklarımızı anımsıyoruz:

Bir tarihte Mihail Gorbaçov’a da böyle yaptıklarını anımsatmıştık. Gerçekten Gorbaçov henüz Sovyetler Birliği’nde Tarım Bakanı iken, rüyasında bir komünist görse yataktan fırladığından emin olduğumuz İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher, Batı dünyası adına onu Londra’ya davet etmiş ve "Sovyetler’i yıkmak için bu adam ne kadar işe yarar?" sorusuna yanıt aramıştı.

Gorbaçov bilindiği gibi o sınavdan geçtikten sonra birden baş tacı edildi. Washington’a gidince eller üstünde taşındı.

Ve amaç hasıl olduktan sonra yüzüstü bırakıldı ama, o arada Sovyetler Birliği de -bize sorarsanız iyi ki- yıkılmış oldu.

Yazıyı bitirmeden soralım:

ABD’nin Ankara Büyükelçisi Güneydoğu’daki olayları çok ciddi buluyorsa, patronlarına, "Bütün bunların arkasında bizim terör örgütü dediğimiz ve tasfiye etme sözü verdiğimiz PKK var. O nedenle Türkler artık samimiyetimize inanmıyor" diyemez mi?
Yazarın Tüm Yazıları