Telaş...

EĞER bu krize "Bir komutan, bir savcı, bir iddianame" gözüyle bakarsanız yanılırsınız.

Bu bir rejim sorunudur.

Okullarda, ders kitaplarında, camilerde, sermaye kesiminde, yerel yönetimlerde, sokaklardaki afişlerde, içki yasağında, üniversitelerde, türbanda, kamu kadrolarında, toplumun yaşam biçiminde...

Kısacası dört bir yanda süregelen sinsi karşı devrimin bir başka ucudur bu...

İşin içinde "Paşa" olduğu için önemsendi.

O kadar...

*

Diyelim ki dünyanın gözünde Türkiye’nin kimliğinin "laik cumhuriyet" olmaktan çıkartılıp "ılımlı İslam"a dönüştürülmesi sizce daha mı az sakıncalıydı?

Hukukun üstünlüğü yerine "ulemanın" gösterilmesi rejime karşı daha mı az tuzaktı?

Okul kitaplarında Atatürk resimlerinin çıkartılıp, yerine türbanlı kadınlarla resmini koymak... Milli Eğitim Bakanı’nın emri ile biyoloji kitaplarına "Yaratılış teorisini" monte etmek...

TRT’den medrese yayını yapmak...

İmamları vali-kaymakam kılmak için sinsi ve hileli kararnameler çıkartmak...

Türbandan, dergah eğitimine kadar bir bir dayatma...

Tüm bunlar cumhuriyet rejimi için daha mı az tehlikeydi?.. Rejime karşı daha mı az suçtu ki sesi çıkmadı kimsenin?

Niçin şimdi bu telaş?..

*

Çünkü bu sefer işin içinde "Paşa" olması çok şey anlatıyor.

Eğer sıra Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en tepesindeki sevilen, saygın, Atatürk Türkiyesi’nin bir yürekli kuvvet komutanı orgeneraline gelmişse...

Saldırı; cumhuriyet devrimlerinin sağlam tek güvencesi Ordu’ya kadar ulaşmışsa...

Dinci bu kadar korkusuz ve kararlıysa...

Korktu ağam.

Cumhuriyetin kazanımları bir bir yok edilirken, yalakalığından, ahmaklığından ya da çıkarından dolayı sesini çıkartmayanlar, şimdi telaşlandılar.

Açıldı dilleri.

Ondandır bu sesler.

Bu telaş...

Yazarın Tüm Yazıları