Sonun başlangıcı

BİR hükümetin inişe geçtiği, sonun başlangıcına gelindiği iki aşamada belli olur.

1- Vatandaş tepkileri çığ gibi büyümeye başlar.

2- Devleti ve hükümeti yönetenlerin siniri bozulur, argo konuşmaya, azarlamaya, hazımsızlığa başlarlar.

Recep
Bey dün Mersin’de. Çiftçi vatandaş Kemal Özcan kendisine hitaben "Çiftçinin hali ne olacak, hangi yüzle geliyor buraya" diye yüksek sesle soruyor. Recep Bey’in zaten gergin olan sinir sistemi bir anda boşalıyor. Aralarında geçen konuşma:

"Gel buraya, artistlik yapma.

"Artistlik yapmıyorum, lütfen hakaret etmeyin."

"Böyle bağırılmaz... Lan bana anayasayı öğretme. Terbiyesizlik yapma lan."

"Lan mı?"

"Evet."

"Canın sağolsun."

"Şu anda çiftçiye ne verildiğinin farkına mısın?"

"Benim mahsulüm öldükten sonra mı? İki senedir anamız ağladı."

"Haydi, anan ağlasın, baban ağlasın. Ananı al git buradan."

Vatandaş, korumalar tarafından götürülürken haykırıyor:

"Lan diye hitap etme. Ayıp be! Sayın Başbakan diye hitap ettim, ’lan’ diye hitap etti."

Biz bunca yıllık Cumhuriyet tarihinde bir başbakanın böylesine argo konuştuğuna, insanları böyle azarladığına hiç tanık olmamıştık.

* * *

Kendisinden başlayarak ağızları iyice bozuldu. Recep Bey zor durumda. Kötüye gidiş karşısında sinir sistemi çöktü. Yukarıdaki sözler ne ilkti, ne de son olacak. İşte kendi ağzından birkaç örnek daha:

Baykal’a: "Adam okusa, nelerin pazarlanacağını bilir."

"Bunların dünyadan haberi yok. Bekára karı boşamak kolay."

"Milliyetçilik havasında gezip afra tafra atıyorsunuz."

"Bunlara sorun, hayatında bir koyun güttün mü?"

Avusturya’nın Ankara Büyükelçisi’ne: "Senin başbakanınla görüştüm, haberin var mı? Bir daha böyle siyaset yaparsanız yanarsınız! (Yanıt almayınca): Fazla içmedin değil mi?"

YÖK Başkanı’na, kafasını göstererek: "Burası basmıyor. Hayatta iki koyun gütmediği için bunu kavrayamıyor."

Erzurum’da çiftçinin durumu ne olacak diye soran vatandaşa: "Yahu bu millet yatıp kalkıp size mi çalışacak?"

Muhalefet partilerine: "Dur dinle be! 9 ay 10 gün be."

"Akılları basmaz. Bana da frikik attırıyorlar. İyi frikik atarım."

Son günlerdeki konuşmalarından:

"Ben halkımın dilini konuşuyorum. Halkımın dili argoysa ben argo konuşurum. Beni gaza getirmeye çalışıyorlar."

"Kıbrıs elden gidiyor diyorlar. Ne gidiyor be?"

"Sanki meslek liselilerin hepsi imam hatipli anasını satayım."

(İyi ki S harfiyle başlayan son sözcükte bir dil sürçmesine uğrayıp yine S harfiyle başlayan bir sözcük çıkmamış ağzından!)

* * *

Bu konuda kendisini izleyen, aynı argo ağızlarla konuşan bir de Maliye Bakanı var. Onun da sinir sistemi bozuk. Onun da ağzı iyice bozuldu.

Birkaç gün önce Kayseri’de Deniz Baykal’a hitaben mikrofonlara konuştu:

"Lan oğlum, Maliye Bakanı’ndan niye bu kadar korkuyorsun? Niye korkuyorsunuz oğlum?"

Beyefendi birkaç gün önce Hacettepe Üniversitesi’ne gitmişti. Yanına bir delikanlı yanaştı. Önce bakan beyin elini sıktı. Genç sonra derdini anlattı:

"Durum çok kötü, bir şeyler yapın. İş yok. Açız. Zor durumdayız."

Devreye anında korumalar girdi. Genç oradan uzaklaştırılırken son bir şey daha söyledi:

"Sayın bakanım hep kendinize cukkalıyorsunuz, hiç halkı düşünmüyorsunuz."

Son cümle çok önemliydi: "Hep kendinize cukkalıyorsunuz."

(Kimbilir, belki de marketten aldığı Unakıtan ürünlerinin bayat çıkmasına kızmıştı!)

* * *

Sevgili okuyucularım, bunların inişi her geçen gün biraz daha hızlanıyor. Eğer bir iktidarın en tepesine ve öteki yöneticilerine vatandaş tepkileri böylesine artıyorsa, cukkalar, devlette ve belediyelerde ihale ve alım vurgunları, özelleştirme peşkeşleri, partili yandaşları zengin etmeler böyle havalarda uçuşuyor ve onlar da bunun karşılığında ağızlarını bozmak zorunda kalıyorsa, piyesin sonu yaklaşıyor demektir.

Türkiye’de sonun başlangıcı hep böyle gelir.

Üç yıl boyunca övülmeye, yağlanmaya, pohpohlanmaya, çizilen ve kendileri tarafından çizdirilen yapay pembe tablolara fena alıştılar. İnsanlar ses vermeye başlayınca şaşkına döndüler. Sinir sistemleri boşaldı. Gerçek kişilikleri ve bilinçaltları yüzeye fırladı!
Yazarın Tüm Yazıları