Çığlık...

HİÇBİR çığlık bu kadar haklı değil.

Hiçbir çığlık bu kadar keskin olamaz.

Hiçbir çığlık bize gerçeğimizi bu kadar net ve açık anlatamadı...

(.....)

Bir anne ile kızının el ele tutuşup sokakta yürümeleri bize güven ve sevgiyi ne kadar anlatırsa, sonrasında olanlar da o kadar bizleri bir güvensizliğin ve acımasızlığın çukuruna itiverdi.

Dört tinerci, anne ile öğretmen kızını ormana kaçırdılar.

Önce Serpil öğretmene tecavüz edip tam yüz bıçak darbesiyle öldürdüler. Annesi bu olanları izledi.

Sonra anneye döndüler.

Hanım Yeşilyurt’a defalarca tecavüz ettikten sonra onu da tam 58 kez bıçakladılar.

Bu olay yedi yıl önce oldu, katiller yakalandılar, suçlarını itiraf ettiler ve 78 yıl hapisle cezalandırıldılar.

Bundan birkaç gün önce ise tahliye edildiler, suçlular artık aramızdalar.

Çünkü önce Rahşan Ecevit affı, peşinden gelen aflar, katillerin cezasını sıfıra indirdi.

*

Bu, son yıllarda yaşadığımız, sıradan insanların başına gelen ve fazla ilgi görmeyen, on binlerce hukuk skandalından sadece bir tanesidir.

Ömür boyu vücudundaki bıçak izlerine, yüreğindeki asla acısı dinmeyen yaralara ve kábus dolu günlere ebediyen mahkûm anne şimdi kapı kapı dolaşıyor,

Yanıt yok...

Çünkü bu utancın yanıtı olmaz...

*

Kimse Türkiye için ‘hukuk devleti’ sıfatını kullanmamalı.

Afrika kabilelerinde dahi ‘hukuk’ daha iyi işlerken, böyle bir ülkeye nasıl ‘hukuk devleti’ dersiniz?..

Kirli yaşamları ve arsız kimlikleri ile çocuklara örnek olan politikacılar, hukuku tümden yok ettiler, tamam...

İyi ama hukukçular niçin sessizler?..

Kendi işlevleri sıfıra inerken...

Saygınlıkları yok olurken...

Kutsal meslekleri toplumun gözünde anlamını yitirirken, bu sessizlik nasıl olur?..

Yargıçlar, savcılar niçin sessiz?..

Asıl çığlık atması gereken hukuk adamları niçin ‘hukuku’ geri istemiyorlar?..

Niçin?..
Yazarın Tüm Yazıları