Türban konusunda Türkiye ne yapmalı?

AİHM Yüksek Mahkeme’nin aldığı karar, Türkiye için çok önemlidir. Konunun üzerinde daha önce de durmuştum. Yine birkaç yazı ile alınan kararı tartışacağım.

Ancak, önce, siyasilerin işlerine geldiği şekilde amaçlı olarak bulandırmaya çalıştıkları birkaç konuya açıklık getirelim.

1) AİHM’nin kararı ‘örtünme’ ile ilgili değildir. Hele hele genel anlamda ‘başörtüsü’ ile hiç ilgili değildir. Örtünmenin sadece bir şekli olan (‘İslami başörtüsü’) ‘türban’ ile ilgilidir. Kimse kelimelerle oynamasın.

2) Kararın sadece Leyla Şahin’i kapsadığını iddia etmek ya kendini ebleh ilan etmek, ya da milleti ebleh görmek demektir. Bu karar bir içtihattır. Herkes için geçerlidir. Karar Leyla Şahin’in lehine çıksa idi, üniversiteye türban takarak gitme hakkını bir tek Şahin mi kazanacaktı?

3) Kararın özü; toplumda bazılarının türbanı ‘tehdit algılaması’ olarak görmeleri nedeniyle hakkında verilen yasaklama kararının insan haklarına engel teşkil etmediğinin saptanmasıdır.

4) Artık Türkiye, bizzat yasaklama kararını ortadan kaldırsa, hatta ‘türban serbesttir’ diye kanun çıkarsa dahi, ‘tehdit algılaması’ saptaması ortadan kalkmayacağı için, kanun değişikliğinden sonra bir kişi dahi tekrar AİHM’ye başvursa, yine türban aleyhine karar çıkacaktır. İçtihadın değişmesi için uzun ama çok uzun yılların geçmesi gerekir.

5) Kaldı ki, AİHM kararlarını kendi iç hukukunun üzerinde göreceğine dair imza atan Türkiye Cumhuriyeti, bu imzasını geri almadan bundan böyle türban lehine kanun çıkaramaz.

* * *

AİHM Yüksek Mahkeme’nin 10.11.2005’te altına imza atarak kabul ettiği alt mahkemenin 29.06.2004 tarihli ‘türban kararına’ bir bakalım. Karar özetle diyor ki:

‘Bireyin inanç veya dinini belli eden/gösteren (manifest) tavırları, toplumun diğer bireyleri tarafından kendi din anlayışları veya kişisel hak ve özgürlükleri için bir kısıtlama teşebbüsü olarak algılanabilir.

O halde devlet; dinini veya inancını belli eden/gösteren (türban) tavırlara kısıtlama getirebilir.’

* * *

Mahkeme, kararının hemen her gerekçesinde ‘başkalarının tehdit algılaması’ kavramına başvuruyor; ama ben özellikle şu gerekçeleri vurgulamak istiyorum:

‘97) Çeşitli dinlerin bir arada yaşadığı demokratik toplumlarda; bir kişinin din veya inancını belli etmesi/göstermesi, diğer grupların çıkarlarının uyum içinde ifade edilebilmesi açısından ve herkesin inancına saygı duyulmasını garanti etmek amacı ile kısıtlanabilir.’

* * *

‘98) (Diğer dinlerle ilgili eski AİHM kararlarına atıfta bulunularak) ...dava kararlarında da görüldüğü gibi; demokratik toplumlarda, eğer bu durum diğerlerinin hak ve özgürlüklerine, kamu düzenine ve toplum güvenliğine ters düşüyorsa, devletin İslami başörtüsü (türban) takılmasına kısıtlama getirmesini konvansiyon kurumları doğru bulmaktadır.’

Tehdit algılamasıyla ilgili benzer kararlar AİHM tarafından Hıristiyanlık ve Yahudilik ile ilgili olarak da alınmıştı.

Bu çok önemli kararı tartışmaya yarın devam edeceğim.
Yazarın Tüm Yazıları