Amerikalı polisin ölümüne neden olayı cep telefonu ile kaydettim

Bu köşede en son yazdığım yazı, ABD’deki polis şiddeti ve nedenleri ile ilgiliydi. Yazıda bu yıl 25 yılımı dolduracağım bu ülkede hiçbir polis şiddetine ya da herhangi bir gasp olayına şahit olmadığımı yazmıştım.

Haberin Devamı

27 Aralık Cumartesi akşamı bu kısmen değişti. New York’ta infaz edilen polis memurlarından Rafael Ramos’un cenazenin kaldırıldığı günün akşamı bir başka polisin ölümüne neden olayın tek şahidi bendim.

Bir arkadaşımı, New York’un tam karşısındaki New Jersey eyaletinde Türklerin yoğun olarak yaşadığı Cliffside Park kasabasındaki evine bırakıyordum. Arkadaşımın aracımdan inmesiyle birlikte sirenler çalarak hızla gelen 3 polis aracının hemen önümüzdeki sokağa girmeleri bir oldu. Otomobilimin New York Basın plakasına güvenerek bende hızla polislerin peşinden gittim. Polisler 2 sokak geçtikten sonra aniden durarak araçlarından indiler. Ben de New York Polis departmanının bana verdiği basın kartını boynuma asarak aracımdan inip yanlarına koştum. Gördüğümüz sahne sadece beni değil polisleri de şoka sokmuştu.

Karanlık bir mahalle arasında bir polis yerde kanlar içinde yatarken, diğeri şoka girmiş, adeta bir buda heykeli gibi hiç kıpırdamadan kaldırımda oturuyordu.
Birlikte olay yerine vardığımız polislerin hepsi telsizleri ile konuşarak yardım istiyordu. O anda gazeteci olduğumu tamamen unuttum. Polisler, yerde yatan genç meslekdaşlarını hareket ettirmekte çekinirken, ben ne yapmam gerektiğini düşünüyordum. Yolun ortasında ön camı kırılmış özel bir otomobil vardı. İçi boştu. Hemen gazeteci reflekslerim devreye girdi. Bu polislere ne olmuştu? Oldukça karanlık olan olay yerini, polis araçlarının kuvvetli, ancak dönen ışıkları daha da belirsizleştiriyordu. Polislere yine bir intikam infazı mı yapılmıştı?. Bu arada polislerin üzerlerinde silahları yoktu. Ama siyah üniformalarını giymişlerdi. Peki vuruldularsa vuran kişi neredeydi? Yoksa bir kazamıydı? Küçük bir sokakta nasıl böyle bir kaza olabilirdi. Bu sırada camı kırık olan araca giren yaşlıca bir kadının araçtan bir şişe su alıp, kaldırımda oturan polise verdiğini ve yerde hareketsiz yatan polise oldukça sakin bir ses tonu kullanarak ismi ile seslendiğini duydum. Bu kadın öyle sakindi ki, yardıma gelen polisler bile adeta ondan direktif alıyorlardı. Bu bölümü tam 44 saniye cep telefonumla kaydettim. Yerde kanlar içinde yatan polis, kendisine yapılan ilk müdahale, şoktaki diğer polis, yardıma koşan polislerin müdaheleleri ve camı parçalanmış araç, hepsini kaydettim.

Bu arada, olay yerine diğer polislerin gelmesiyle, sokağa şerit çekildi ve beni de dışına çıkardılar. Bu sırada; Olay bir infaz mı yoksa kaza mı? diye sorduğum polisler hiç cevap vermiyor ve çevre sakinlerini de iterek uzaklaştırıyorlardı.

Olaydan yaklaşık 3 saat sonra polis şefi basına açıklama yaparak olayın bir trafik kazası olduğunu, özel bir aracın sokakta yaya olarak devriye gezen silahsız çaylak polislere çarptığını ve birinin durumunun kritik olduğunu açıklıyordu. Kaydettiğim videonun kısa bir bölümünü Twitter üzerinden yayınlayarak kaza haberini duyurdum. Sabah kalktığımda beni ilk arayan ABC televizyonun haber programı ‘’Eyewitnessnews’’ olmuştu. Amerikalı meslekdaşımın bu önemli haberi kovalamasına saygı göstererek kendisiyle görgü tanığı olarak konuşmayı kabul ettim. Kaydettiğim görüntüleri de kendisine verdim. Bunu yapmamın nedeni, o semtin sakinlerinin o gece kendi semtlerinde neler yaşandığını öğrenmeleri, görmeleri gerektiğine olan inancımdandı. Haber akşam 6 haberlerinde yayınlanacaktı. Olay yerinde video kaydettiğimi polis de biliyordu. Beni arayıp karakola gelmemi, çektiğim görüntüleri incelemede kullanmak için kanıt olarak ihtiyaç duyduklarını söylediler. Bu bir bal gibi bir yalandı. Elimdeki görüntüleri Amerikan medyasına vermemden çekiniyorlardı. Hemen karakola gittim. Olayı soruşturan dedektif Mike Giampietro beni büyük samimiyetle karşıladı. Önce videoyu izledi. Basına verip vermediğimi sordu? ‘’Evet verdim. Bu akşam ABC’de akşam haberlerinde yayınlanacak’’ dedim. Kaç para aldın? diye sordu. Bu semtin eski bir sakini olarak bu videonun özellikle bu semtte yaşayan insanlar tarafından görülmesi gerektiğine olan inancımdan dolayı kendilerine verdiğimi söyledim.

Ayrıca, silasız ve araçsız çaylak polislerin üzerlerinde simsiyah kıyafetleriyle neden böyle karanlık bir sokakta görevlendirildiğinin soruşturulması gerektiğini, o sokağın neden karanlık olduğunu, ayrıca küçük bir ara sokakta bile ölümcül kazaların olabileceğinin insanlar tarafından algınlanmasına fayda sağlayacağına inandığımı belirttim.

Dedektif Giampietro; ‘Bu görüntü ailesinin onu son hatırlayacağı görüntü olmamalı, arkadaşımız şu an yaşam mücadelesi veriyor. Lütfen ABC’ye söyle, olay yerinden görüntüsünü yayınlamasınlar. Ayrıca, bu videoyu cep telefonundan silmeni istiyoruz.’’ şeklinde isteklerde bulundu. Bir Türk gazetecisi olarak ABD’de hiçbir haber kanalının polis ya da sivil olsun can çekişmekte olan hiç kimsenin görüntüsünü yayınlamayacağını çok iyi biliyorum. Bu konuda onlara güveniyorum. Ayrıca, buyurun cep telefonum kendiniz silin.’’ dedim.
Bana cep telefonuma benim iznim ile baktıklarına dair belgeyi imzalattıktan sonra kayıtları sildiler.

Akşam haberlerinde verilen çektiğim videoda polislerin görüntülerinin karartıldığını görmek içimi rahatlattı. Haber iyice detaylı veriliyordu. Göreve başlayalı 2 ay olan Stephen Petruzzello (22), ağır yaralıydı. Arkadaşı Tahir Abdullah (22) ise hafif yaralar ve derin bir şok ile kazayı atlatmıştı. Genç polislere çarpan kişinin ise Columbia Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Ani Kalayjian (65) olduğu belirtiliyordu. Kalayjian, oldukça sakin bir uslupla kamera kaşısına geçmiş, olay sırasında yanında 92 yaşındaki annesinin de bulunduğunu, araçlarını o sokakta sürerken birden araçlarında bir darbe hissettiklerini ve birilerinin kendilerine çarptığını düşünerek polisi aradıklarını, çarptıkları polislerin siyah üniformaları olduğu için fark etmediklerini belirtiyordu.

Kalayjian’ın kaza yerindeki sakin tavırları da uzman bir psikolog olduğu için anlaşılabilirdi. Genç polis memuru Petruzzello bir gün sonra yaşamını yitirdi. Ermeni soykırım iddialarının ABD’deki en güçlü seslerinden olan Kalayjian’ın kaza yeri görüntüleri yayınlanınca, kendisinden ne bir özür ne de bir başsağlığı mesajı çıktı. Facebook hesabını kapatmış, Twitter’da ise sesini çıkarmıyordu. Cliffside Park’ın polisi Kalayjian için bir soruşturma başlatmazken, alkol muayenesi dahi yapmadı.


Yazarın Tüm Yazıları