Ha polis ha polizei

POLİS yerine polizei deniyor, gaz yerine gas, su yerine wasser, cop yerine... Ha, bir de geleneksel olay mahalleri burada Taksim, Okmeydanı, Şişli vesaireyken orada St. Pauli, Spielbudenplatz, Fischmark filan diye geçiyor.

Haberin Devamı

Muhit isimlerini değiştirip tekrar okuyun, gerisi aynı:
Radikal sola mensup göstericiler barikat kurdu, ateş yaktı, polise taş ve havai fişeklerle saldırdı. Polis biber gazı, tazyikli su ve copla müdahale etti. Ara sokaklarda anarşist marjinal gruplarla kovalamaca yaşandı...
1 Mayıs’ta ha İstanbul ha Hamburg, pek fark etmiyor. Hamburg’da polisle göstericiler sabahı bekleyemeyip geceden başlamışlar itişmeye, fazlası bu.

* * *

Dün Taksim’de ne olay çıktıysa St. Pauli’de olanlarla hemen hemen aynı.
Sokağı fetişleştiren kızıl romantizm orada da boy gösterdi, burada da.
Devrim hülyası, 1 Mayıs dediniz mi orada da, burada da hortluyor.
Gösterici şiddeti ile polis şiddeti at başı neredeyse, vandalizm de bonusu. Yakılan yıkılan banka şubeleri, antikapitalist devrimciliğin şanından...
Hamburg’da daha ekstrası bile mümkün, neo-Nazi’lerle ateşli sol fraksiyonların birbirine girdiği de vaki.
Zıt uçlar, Hamburg sokaklarında devrimcilik oynarken polis arada kalıyor öyle durumlarda.
Emekçinin hak arayışını, sendikal mücadelesini bir meydanı, bir sokağın köşebaşını ele geçirmeye indirgeyen devrimciler dünyanın her yerinde mevcut.
Kamu otoritesiyle çatışmayı asıl gaye edinen devrimci sendikacılık bize mahsus değil yani, boşa böbürlenilmesin.
Almanya’da da bayram kutlamasını polisle dalaşmak zannedenler ispat-ı vücut ediyor, burada da.
Onlar eylem koyuyor, polis müdahale ediyor, hep aynı...

* * *

Haberin Devamı

Ha Türkiye ha Almanya, hiç değilse 1 Mayıs’larda yok aslında birbirlerinden farkları. İki husus hariç.
Birincisi; Türkiye’de her 10 işçiden ortalama biri sendikalı. Almanya’da ise 10 emekçiden takribi 2’si bir sendikaya bağlı.
İkinci farkımızsa şu: Kamu otoriteleri, sokak olaylarına karşı benzer davranışlar sergiledikleri halde birbirlerinden benzer tepkiler almıyorlar.
Bu da, taraflardan birine nedensiz bir ahlaki üstünlük duygusu veriyor ve diğerini teklifsiz azarlama hakkını kendinde vehmetmesiyle sonuçlanıyor.
Misal, Almanya Cumhurbaşkanı Gauck, Türkiye’ye gelip hükümete ayar çekebiliyor.
Ama Türkiye’den bir devletlinin, Alman muhataplarını şöyle payladığı hiç duyulmuyor: “Sokak protestoları zor kullanılarak bastırıldığında, hatta bu yüzden insanlar canından olduğunda itiraf ediyorum; bu gelişmeler beni korkutuyor. Özellikle fikir ve basın özgürlüğü kısıtlandığı için...
Protesto uyarıcı bir sinyaldir. Vatandaşların kendilerini birer emir kulu olarak algılamamaları ülke refahına hizmet eder.”
Üstelik Almanya, munis ve itaatkâr vatandaş yetiştirmekte Türkiye’den daha mahirken...
Dün, sözümü tutmak için Hamburg’a biraz dikkat kesildim de, ekselansları Gauck’un pervasızlığına hayret ediyor cidden insan.

Yazarın Tüm Yazıları