İşçiyi ‘öcü’ saymak

Her sendika kendi meşrebine göre 1 Mayıs’ı kutlayacak.

Haberin Devamı

ÇALIŞMA dünyasını yıllardır yakından izleyen Şükrü Karaman 1 Mayıs’la ilgili yaşananları özetlemiş;
“Ne değişti de Başbakan şimdi Taksim’i işçilere kapattı” diye soruyor.
1 Mayıs’ı 2009’da ’Emek ve Dayanışma Günü’ olarak ilan eden ve tüm emekçilerin bayramını kutlayan Başbakan, şimdi ne değişti de AİHM kararlarına karşın Taksim’i emekçilere kapattı?
Artık 1 Mayıs’ta ülkemize, insanımıza yakışmayan görüntüler, yasaklamalar istemiyoruz. 1 Mayıs gerginlik, yasaklama günü değil, barış, kardeşlik, emek ve dayanışma günü değil mi?
İşçiye şiddet yanlısı, kırıp döken birer öcü gözü ile lütfen bakmayın, bu anlayışı değiştirin, Taksim’i onlarla buluşturun.

ERİYEN SENDİKALAR

Günden güne eriyen, 1 Mayıs’ı birlikte kutlaması gereken sendikalar da parçalanmış durumda. Her biri 1 Mayıs’ta yurdun çeşitli illerinde farklı alanlarda olacak.
DİSK, KESK, TTB ve TMMOB’un Taksim ısrarı sürerken, Türk-İş ile Türkiye Kamu-Sen Kadıköy; Hak-İş Kayseri, Memur-Sen de Diyarbakır’da 1 Mayıs’ı kutlayacak.En büyük işçi konfederasyonu Türk-İş neden Taksim’de DİSK’in, KESK’in yanında değil? Taksim’deki kutlamalara öncülük etmesi gerekmez mi?
Her geçen gün gücünü yitiren, birçoğunun kepengi indirmeye hazırlandığı sendikalar, ‘sen-ben kavgasını’ bir yana bırakıp güçlerini neden birleştiremezler?
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın açıkladığı istatistiklere göre, Türkiye’de 11 milyon 600 bin 554 işçiden 1 milyon 96 bin 540’ı sendika üyesi. Sendikalaşma oranı % 9.45. Yani işçilerin % 10’u bile sendika üyesi değil. Sendikalı işçi sayısının Temmuz 2013’e göre 64 bin 374 kişi artmasına karşın, Türkiye’deki sendikalaşma oranı dünya ülkelerine göre çok düşük düzeyde.
Türk-İş’in 770 bin, Hak-İş’in 192 bin, DİSK’in 108 bin, bağımsız sendikaların da 26 bin üyesi bulunuyor. Bu rakamlar sendikaların gücünü, günden güne erimesini net şekilde ortaya koyuyor.

Haberin Devamı

Kocamaz, Özcan’ın defterlerini incelettiriyor

Hangi başkan bunu düşündü

20 yıl süreyle Tarsus belediye başkanlığından, aday olduğu Mersin büyükşehir belediye başkanlığını kazanma becerisi gösteren MHP’li Burhanettin Kocamaz daha koltuğuna oturmadan bağımsız 5 denetçi görevlendirerek, geçmiş dönemin bütün hesaplarını masaya yatırdığını öğrenince şaşırdık.
Bu kadar belediye başkanı görev değişimine uğradı. Acaba kaçının böyle bir yöntemi uygulamak aklına geldi. Kocamaz’ın, büyükşehir bütün alım-satım ihalelerini bağımsız denetçilere inceletmesi ve noter huzurunda tutanak tutturması, görevi devraldığı CHP’li Macit Özcan’a güven duymadığı anlamına gelmiyor mu?
Anlaşılan ayaklarını yere sağlam basarak; kendi icraatlarına da yeni bir sayfa açarak Mersin halkına göstermek istiyor.
Kocamaz’ın, bu konudaki eleştiriler karşısında, “Mersin halkının özel yaşamı bizim de özel yaşamımız. Özgürlükler açısından geçmişteki hiçbir kazanıma dokunmayacağız, bilakis vatandaşımızın özgürlüklerine sahip çıkarak, barış içinde hep birlikte yaşama arzusu çıtasını daha da yukarı çekeceğiz” şeklindeki seçim vaadini de yakından izlemek gerekiyor.
Halef-selef başkanlar arasında bir tartışma çıkabilir mi?

Haberin Devamı


Trakya’nın acıyanı yok

“TRAKYA çöplük olmasın dedik, ama maalesef oldu! Atıkların, tarım arazileri ve su havzalarını kirletecek şekilde vahşi depolama yoluyla gelişigüzel bertaraf edilmek istenmesi ihanettir” demişti bu köşede TEMA gönüllüsü Hakan Dedeoğlu... Dedi ki çevreci yazılarıyla bu konuda savaşım veren Murat Sevgi’yi kaybediyorduk az kalsın... Ayakları ve elleri yandı. Nasıl mı? Dedeoğlu ve arkadaşları ile Lüleburgaz’ın Sakızköy’üne gitmişler; kent ormanı bölgesi ilerisine köy merasına atılan kâğıt, cam ve pet şişelerini görünce kahrolmuşlar, hatta bir yığının dibinde çöpler yakılıyormuş. Mühendis Murat Sevgi de fotoğraf çekmek isterken, o bölümdeki çöp yığını çökmüş ve ateşlerin içinde kalmış; kendini ölümden zor kurtarmış... Dedeoğlu “Murat gözümüzün önünde kavrulup gidecekti” diyor. Hemen Lüleburgaz’da oradan da Çorlu’daki bir özel hastaneye kaldırmışlar Sevgi’yi. Dileriz tedavisi sağlıklı sonuçlanır.
Bu bir alarm sayılmalı, Çorlu, Ergene, Muratlı ve Lüleburgaz bölgesinde 1500’e yakın fabrika var; bunların atıkları gelişigüzel tarlalara atılıyor ya da gömülüyor. Bazı muhtarlardan şikâyetler artıyor; fabrikalardan ayda 10 lira alan alıyorlar diye... Muhtarlarla kim kontrol eder? 1. sınıf tarım alanları böyle mi korunacak? Alpullu, Büyükkarıştıran bölgesinde, E5’in alt kesiminde, Karamusul ve civardaki köylerde kurulmuş 13 hayvan çiftliği var; en küçüğünde 500 büyükbaş hayvan. Bu çiftliklerin Ergene Nehri’ne kanalizasyon döşediklerinden hangi kaymakam ve valinin haberi var? Ergene’ye arıtma yapsan ne olacak; ya kokusu?... Hayvan gübrelerinden elektrik üretimi için bir biyogaz tesisi de kuruluyor özel sektörce... Gerçekten her şey vahşice! Tekirdağ büyükşehir olunca, yağma daha da hızlandı; araziler yüksek bedellerle el değiştiriyor. İstanbul’un şimdiden ‘arka bahçesi’ oldu Trakya...
AKP, Trakya’da başarılı olamıyor ama ‘yağma’da pekiyi alıyor! Çünkü Çevre Bakanlığı’nın adında ‘Şehircilik’in adı da var!

Haberin Devamı


BİLİYOR MUSUNUZ?


MALTEPE Belediye Başkanı Ali Kılıç’ın, Beyoğlu Belediye Başkan aday adayı Leyva Ünver’i, Tekirdağ Belediyesi’nden Sinan Çetiz’i, Mersin Büyükşehir’den Ali Ekber Asker’i ve Bakırköy Belediyesi’nden Hesap İşleri’ne bakan Başkan Yardımcısı Gülten Tonazlı’yı atandığını; bunlardan Çetiz, Asker ile Tonazlı’nın haklarında geçmişten kalan bir çok yolsuzluk iddiaları olduğunu; örgütün Maltepe’den atama yapılmamasına karşın büyük tepki gösterdiğini... CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ankara’da bu akşam il başkanlarına yemek vereceğini, yarın da Genel Merkezi’nde başkanlarla genel bir değerlendirme yapacağını... ANKARA Barosu üyesi Vedat Vural’ın, 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı Taksim’de kutlamanın engellenmesinin AİHS’ye ve Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunduğunu... CHP PM üyesi Ercan Karakaş’ın “Bütün dünyada 1 Mayıs onlarca yıldır kentlerin en merkezi yerlerindeki tarihsel önemi olan meydanlarda (Londra’da Trafalgar, Berlin’de Alexander, Paris’te Nation, Moskova’da Kızıl Meydan vb.) kutlandığını beilrterek “Türkiye’de de bu meydan Taksim’dir. Hükümetin Taksim’i yasaklaması ne evrensel hukukla, ne anayasayla ve ne de siyasal etikle bağdaşır” dediğini..

Haberin Devamı


Ermeniler ve Balkanlar

BAŞBAKAN yazılı açıklama ile, 1915 yılında meydana gelen olaylar için, Ermeni dünyasına taziyede bulunmuş... ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, bu taziye beyanı hakkındaki değerlendirmesinde ağırlıklı olarak, “acknowledgement” tanımlamasını kullanmış. Türkçe’de karşılığı, ikrar, tasdik, önay gibi kelimeler ile ifade ediliyor. Başbakan’ın taziyesindeki üslup dikkatli olsa da, ABD Dışişleri Bakanlığı, kendi bağlamından soyutlama yaparak değerlendirmiş gibi gözüküyor.
Obama, son iki yıldır ‘büyük felaket’ nitelemesi yaparken, Dışişleri Sözcüsü, taziye beyanı değerlendirmesinde adeta ‘tanıma’ kavramını öne çıkartıyor. Ermeni diaporası, başlangıç noktası olarak tanıma talebinde bulunuyor ve diplomatlarımızı katleden çeteciler, bu hususa işaret ediyorlardı, ABD’de yerleşik sigorta şirketlerinin hayali poliçeler ile, Osmanlı Ermenileri’nin mirasçılarına tazminat ödedikleri biliniyor. İkinci aşama olarak tazminat konusu gündeme gelirse sorun başka bir boyut alabilir. Tanımanın varlığında mutabakat sağlanırsa, pazarlığı büyütmek amacı ile toprak talepleri masaya sürülür. Hayal gibi gelebilir ama, düne kadar, Suriye’de, vatandaşlık belgesi olmayan Kürtlerin, bugün Rojavada kantonal yönetim kurması, bölgenin ne kadar hareketli bir düzlemde olduğunu gösteriyor. Balkanlardan sürgün yedikten sonra yollarda heder olanların yaşadıkları “büyük felaket değil” hakiki bir soykırımdı ama herkes kulağının üzerine yatıyor, bu iki mesele hakkında mukayeseli bir araştırma yapılamaz mı? Yoksa Balkanların fedakar evlatları haklarını silah namlusunun ucunda aramadıkları için mi unutuluyorlar...
Bir çift söz de, Başbakanın taziyesinden duygulanıp nağmeler döktürenlere... Geçen mayısta, Gezi Parkı ahalisine, plastik mermilerle, tomalarla, biber gazları ile yapılanlar - bir guruba mensup olanlara orantısız güç kullanarak zarar vermek- hakkında başbakan yanaşmıyor da hiç olmazsa bu arkadaşlar bir tazimde bulunsalar!
S.Ö.

Haberin Devamı

CHP’li Çıray’ın uyarısı 2 yıl sonra yerini buldu

CHP İzmir Milletvekili Dr. Aytun Çıray 11 Aralık 2012’de TBMM’de bir basın toplantısı düzenleyerek hasta fişleme konusunu gündeme getirmiş, “Bakanlığın hasta bilgilerini, kimlikleriyle birlikte istemesinin, hasta mahremiyetine tecavüz” olduğunu iddia etmişti. Danıştay önceki gün, “Sağlık hizmeti sunucularının kayıt ve bildirim zorunluluğu ve kontrol yetkisi” başlıklı 78. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu sonucuna ulaştı ve iptali istemiyle AYM’ye dava açtı.
Danıştay 15. Dairesi, 5510 sayılı GSS Kanunu’nun “Sağlık hizmeti sunucularının kayıt ve bildirim zorunluluğu ve kontrol yetkisi” başlıklı 78. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu sonucuna ulaştı ve iptali istemiyle AYM’ye dava açtı. AYM de önceki gün, ilgili ilk incelemesini yaptı, davayı kabul edip esastan görüşmeye karar verdi.
Danıştay’ın iptalini istediği 78. madde hükümleri 76 milyonun tüm kişisel sağlık bilgilerinin fişlenmesi dışında, asıl bu kişisel gizli bilgi-belgelerin başkalarına satışına da dayanak oluşturuyordu.
Çıray; “Bu durum Anayasa’ya aykırıdır, hasta mahremiyetine tecavüzdür” derken, bugün için “İlaç firmaları, sigorta şirketleri, organ mafyası için bu bilgiler hazine değerindedir” ifadesini kullandı.

Yazarın Tüm Yazıları