Ece Su’nun ölümünden ders çıkarabildik mi?

SİRKECİ’de, feribota binerken denize düşen araçta hayatını kaybeden 5 yaşındaki Ece Su olayıyla ilgili soruşturma tamamlandı.

Haberin Devamı

Takip ettiniz mi bilmiyorum ama mahkeme, feribotun kaptanı ve iki görevli hakkında, ölüme sebebiyet verme suçundan hapis istedi.
Açıkça söyleyeyim, bunların hiçbiri ne Ece Su’yu ne de anneannesini geri getirmez. Sorumluların cezalandırılması, Yılmaz ailesinin yüreğine bir nebze olsun su serper, o kadar. Bizim, bu aşamadan sonra şu soruyu sormamız lazım: Bu olaydan ders çıkardık mı, bundan sonra başka Ece Su’ların yaşamını yitirmemesi için neler yapılıyor?
Birkaç gündür bu konuyu araştırıyorum. Vardığım sonuçları paylaşmadan önce şunu belirteyim, İstanbul Deniz Otobüsleri’nin (İDO) yaşanan bu olaydan sonra ne gibi tedbirler aldığını bilmiyorum. Nitekim kazanın hemen sonrasında İDO ile ilgili bazı söylemler kamuoyuna yansıdı. Doğrudur, yanlıştır; o tarafını bilemem. Ama eminim, İDO’da, Ece Su olayından kendine düşen dersi çıkarmıştır.
Gelelim, asıl konuya. Türkiye’de yaklaşık 13 binin biraz üzerinde Türk bayraklı deniz aracı bulunuyor. Bu rakamın içine, balıkçılar da dahil tüm tekneler giriyor. Bunların da 4 bin 500’ünün sigorta yaptırması gerekiyor.

Haberin Devamı

4 BİN TEKNE SİGORTASIZ

Sigorta derken, geminin sigortalanmasından bahsetmiyorum. 12 ve üzeri yolcu taşıyan tüm deniz araçlarının sorumluluk sigortası yaptırması zorunlu. Daha açık şöyle anlatayım: Nasıl ki, trafikteki araçlar trafik sigortası yaptırmak zorundaysalar; yolcu taşıyan deniz araçları da denizde meydana gelen kazalara karşı sorumluluk sigortasını yaptırmak zorundalar. Bu sigorta sayesinde de denizlerde meydana gelecek kazalarda ölenlerin yakınlarına vefat tazminatı, sakatlık durumunda ise kişinin kendisine sakatlık tazminatı ödeniyor.
Peki, zorunlu olmasına karşın kaç deniz aracı bu sigortayı yaptırmış? 300’ün biraz üzerinde. Düşünebiliyor musunuz, yolcu taşıyan 4 bine yakın tekne, sularda sigortasız dolaşıyor. Böyle sorumsuzluk olur mu?
Bitmedi, devam ediyorum; malum önümüz yaz. Sahillerde yaklaşık 2 bin 500 tekne bulunuyor ve bunlar; günlük, haftalık olarak gezinti, eğlence ve turistik amaçlı seferler yapıyor. Yani, tüm bu tekneler can taşıyor ve hepsinin de zorunlu olan bu sigortayı yaptırması gerekiyor. Kaçı sigorta yaptırmış derseniz; belli değil. Bir gerçek var ki, büyük bir çoğunluğu, bırakın taşıdığı yolcular için sigorta yaptırmayı, böyle bir sigortanın varlığından bile haberdar değil. Anlayacağınız durum bu kadar vahim.
Başta sahiller olmalar üzere onlarca can taşıyan bu teknelerin sigortalı olup olmadığını denetleyen var mı? Yok. Oysa bu tekneler, bırakın sularda yol almayı; sigortası yoksa bulunduğu limandan bile ayrılamaz.

Haberin Devamı

DENETİM YAPAN YOK

Umuyorum ki, Ece Su olayı, ders olur ve deniz araçlarına yönelik denetimler de sıklaştırılır. Yeri gelmişken söyleyeyim; İDO’nun sigortası bulunuyor ve bundan dolayı da hem Ece Su için hem de anneannesi için sigortadan tazminat ödenecek. Bu satırları okuyunca eminim birileri diyecektir ki, ‘Sigorta olunca kaza olmayacak mı, tazminat ödenmesi öleni geri getirecek mi?’.
Elbette, öleni ne sigortadan ödenen tazminat ne de sorumluların cezalandırılması geri getirmez. Başta da söylediğim gibi, yaşanan bu olaylardan ders çıkarıp, önlem almamız gerekiyor ki, başka kazalar ve ölümler olmasın.
Bakın, deniz araçlarının sigortası, karayollarındaki trafik sigortasına benzemez; teminat limitleri çok yüksektir. 12 ve üzeri yolcu taşıyan deniz araçlarının kişi başına yaklaşık 400 bin dolarlık sigorta teminatının olması gerekiyor. Yani, 20 kişilik bir teknenin sigorta teminatı, 8 milyon doları buluyor.
Hal böyle olunca da yani, sigortacının olası bir kazada ödeyeceği hasar çok olacağından, sigorta şirketi de sigortayı yapmadan önce; o teknenin, kazaları önleyecek tüm önlem ve tedbirleri almasını şart koşuyor.
Bir anlamda sigorta şirketi denetim görevini görüyor. Önlem alınmazsa sigorta yapmıyor, sigorta yoksa o tekne, sulara çıkamıyor. Geriye tek bir şey kalıyor; o da, denetim.

Yazarın Tüm Yazıları