Siyasetin dayanılmaz ağırlığı

YENİ Şafak yazarlarından Akif Emre, “bir çılgınlık hali yaşanıyor” diye yazdı.

Haberin Devamı

Cemaatle iktidar arasındaki çatışmayı ima eden son derece seviyeli yazısında, bu kavgada neyin siyasi, neyin dini olduğunun birbirine karıştığına dikkat çekiyor. “Son derece politik” olduğunu belirttiği bu kavgaya dini nitelik atfetmenin “her şeyden önce dine saygısızlık” olduğunun altını çiziyor.
Sayın Emre’nin şu satırları bilhassa önemli:
“Keşke siyasal nüfuz mücadelesine kapılmadan önce Türkiye Müslümanları, sağlıklı biçimde Müslümanlık anlayışlarını tartışabilseydi...”
O zaman daha ağırbaşlı bir tavır mümkün olurdu... Eski fıkıh kitaplarında bulunmayan, modern ekonominin ve modern devlet işlevlerinin ortaya çıkardığı imkânlar ve kudretler karşısında daha özenli bir duruş gelişebilirdi... Fakat aşırı siyasallaşma, hayatın bütün değerlerini politik kavgaya indirgedi. Yıllar sonra bu atmosfer dağıldığında geriye nasıl yoksul bir fikir mirası kalacağını hepimizin düşünmesi gerekir.

Haberin Devamı

HUKUK SORUNU

Siyasetin bu derece ağır basması, hukuk sistemimize ve hukuk kültürümüze de zarar veriyor. Elbette hukuk sahasında sorunlarımız var. Fakat bunları evrensel hukuka göre çözmeye ve evrensel hukuk kültürünün ülkemizde gelişmesini sağlamaya çalışmak gerekmez mi? Hayır, aksini yapıyoruz. Hukukun temel kavramlarını da kökleşmiş yargı kurumlarımızı da “son derece politik” bir baskıya maruz bırakıyoruz.
Anayasa Mahkemesi’ne yapılan hücumlara bir bakın... AYM’de “paralel” keşfedenlerin ağzından bir tek AİHM içtihadı duydunuz mu? “AİHM içtihatları şöyle, halbuki AYM aksine karar verdi” diyen tek siyasi ağız gördünüz mü?
Yargı kurumlarını ve yargı görevlilerini temel hukuk kavramlarına göre değerlendirmek yerine, siyaseten “bizden, bize karşı” diye ayrıma tabi tutarsak bu ülkede hukuk mu kalır?! Toplum ne hale gelir?

GİZLİ SORUŞTURMA

Adana’da polisleri tutuklayan “bizden hâkim”i büyük bir coşkuyla alkışlamak; ama itirazen tahliye kararı veren hâkimi öfkeyle “paralel” diye damgalamak!.. Bu hukukun konusu olan olaylara, sırf siyaset gözüyle bakılmasının tipik bir örneğidir.
Tutuklayan hâkim niye tutuklamış?.. Yüklenen suçlar ne?..
İtiraz üzerine tahliye kararı veren üst mahkemenin hâkimi niye tutuklama kararını kaldırmış?.. Dosyada deliler toplanmış mı ve yeterli mi?..
Soruşturma gizli olduğu için bunları şimdilik bilmiyoruz. Bilmediğimiz için ihtiyatlı konuşmak ve siyasi polemik konusu yapmaktan sakınmak gerekmez mi?
“Yargıya intikal etmiş konuda konuşmamak” şeklinde kültümüzde iyi bir gelenek var; kanun hükmüdür bu aynı zamanda...
Fakat güzel geleneğimizin ve hukuk kaidesinin siyasetin ateşinde nasıl buharlaşmakta olduğunu görüyor musunuz?

Haberin Devamı

SİYASETİN ALANI

HSYK hâkim ve savcılarının kararlarının yanlış mı doğru mu olduğuna bakamaz fakat hâkim ve savcıların kanuna ve teamüllere açıkça aykırı halleri varsa müfettiş gönderir, soruşturma açar. Fakat hâkim veya savcı hakkında dün “irticacı” diye, bugün “paralel” diye damgalama yapılması hukuka aykırıdır. Çünkü hâkim ve savcılarda, hoşa gitmeyen karar verdiklerinde damgalanmaları endişesi yaratır. Yargı bağımsızlığına kökten aykırıdır bu tür damgalamalar.
Tarihten gelen tecrübelerimizle artık görmeliyiz: Siyasetin doğal alanını kısıtlamak da çok yanlıştır; siyasetin her alana hâkim olması da çok yanlıştır. Din, hukuk, fikir ve kültür hayatı, özel hayat, toplumsal çoğulculuk; bunlar siyasetin asla müdahale etmemesi gereken nefes borularıdır milletlerin.

Yazarın Tüm Yazıları