Ve Erdoğan Çankaya Köşkü’ne göz kırpıyor

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, geçen pazar günü İstanbul Kandilli’deki ünlü Adile Sultan Sarayı’nda hükümet ve partisinin üst düzey kurmayları ile kendisine yakın gazete ve TV kanallarının patron ve yöneticileriyle bir öğle yemeği yedi.

Haberin Devamı

Bu yemekten çok az şey dışarı yansıdı. Erdoğan’ın burada yaptığı açıklamalarla ilgili tek yazıyı Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak önceki gün “Yeni Dönemin İşaretleri” başlığı altında kaleme aldı.
Başbakan’ın bu yemekte yaptığı açıklamalar, yerel seçim sonrasında yeni döneme ilişkin siyasi stratejisinin ilk ipuçlarını vermesi bakımından önem taşıyor. En çarpıcı bölümü, Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili sözleridir.
Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçimi hakkında ne düşündüğü hususunda şunları söylemiş:
“Cumhurbaşkanı’nı ilk kez halk seçecek. Bu bakımdan önemli. Anayasa, Cumhurbaşkanı’nı yürütmenin başı olarak görüyor. Bu seçimden sonra sorumluluklar daha da farklı olacak. Protokol cumhurbaşkanı değil, terleyen, koşan, koşturan cumhurbaşkanı...”

***

Bu ifadeleriyle Başbakan’ın Çankaya Köşkü için kendisini tarif ettiği konusunda genel bir mutabakat var.
Kuşkusuz, Çankaya kararı için haziran ayının başına kadar biraz daha zamanı var Erdoğan’ın. Dolayısıyla her an vazgeçme seçeneğine sahip. Ancak hükümet temsilcilerinin son günlerde birbiri ardına Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı olasılığından söz etmeye başladıklarını da hesaba katarsak, kendisinin artık adım adım Köşk hazırlığı içinde olduğunu söyleyebiliriz.
Erdoğan hem “koşan-terleyen”, hem de birilerini “koşturan” bir görev tanımı yaptığına göre, bayağı geniş yetkiler kullanan bir Cumhurbaşkanı ile karşılaşacağımız anlaşılıyor.

***

Burada altı çizilmesi gereken bir nokta, Anayasa’nın cumhurbaşkanlığını “yürütmenin başı” olarak gördüğünü hatırlatmış olmasıdır Erdoğan’ın.
Anayasa’nın Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkilerini sıralayan 104’üncü maddesi, “Cumhurbaşkanı Devletin başıdır“ diye başlıyor. Keza, Anayasa’nın girişinde “Genel Esaslar”a ilişkin bölümde 8’inci maddede “Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasa’ya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir” diyor.
Özellikle 104’üncü maddede Cumhurbaşkanı’na tanınmış olan ancak uygulamada kullanılmayan “Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulu’nu başkanlığı altında toplantıya çağırmak” gibi yetkiler de var.
Bakanlar Kurulu’nu toplamasına ilişkin yetki bugüne dek yalnızca Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından 1991 ve 1992 yıllarında olmak üzere toplam iki kez kullanılmıştır.

***

Erdoğan’ın gönlünde yatan, kuşkusuz Cumhurbaşkanlığı makamının yetkilerini genişletip Başkanlık ya da Yarı Başkanlık modeliyle Köşk’e çıkmaktı. 2011 seçiminin bir azizliği, AKP’nin milletvekili sayısının Anayasa değişikliğini referanduma götürmek için gerekli olan 330 eşiğinin 3 sandalye altında (327) kalmış olmasıdır. Buradaki 330 eşiğini aşabilmek için BDP ile ittifak kurmak suretiyle Anayasa’yı değiştirme seçeneği de Erdoğan’a siyasi açıdan riskli gözükmüştür.
Bu durumda Erdoğan Ağustos ayında Köşk’e çıkarsa, Cumhurbaşkanlığı makamının 1982 Anayasası’nın lafzında tanımlanmış olan sınırlı yetkileriyle yetinmek durumundadır. Ancak böyle de olsa, öncelikle yetkilerini sonuna kadar kullanma yoluna gidecek, örneğin Bakanlar Kurulu’nu toplantıya çağırabilecektir.
İkincisi, açıklamasında işaretlerini verdiği üzere, Cumhurbaşkanlığına yeni bir yorum getirmeye, bu çerçevede görev alanını, yetkilerinin sınırlarını genişletme arayışına girecektir. Bunu yaparken, meşruiyet zemini olarak sandıkta aldığı oya dayanacaktır. Çankaya’ya ilk turda ve gösterişli bir oyla seçilmesi bu yöndeki siyasi planlarına yardımcı olabilir.
Özellikle kendi tabanı nezdindeki popülaritesi ve bu kesimlerle olan iletişimi, Köşk’e çıktığı takdirde Erdoğan’ın siyasi gücünün en önemli dayanaklarından biri olacaktır. Ayrıca, -eğer isterse-Cumhurbaşkanı’nın her hafta sonu bir ile gidip kitlesel toplantılar düzenleyip heyecanlı konuşmalar yapmasına engel bir durum da yoktur Anayasa’da.

***

Ancak koşup koşturmasına bir engel olmasa da potansiyel riskler yine de hafife alınamaz. Erdoğan’ın yetkilerinin karasularını genişletmeye çalışması anayasal tarife uygun olarak dikilmiş olan Cumhurbaşkanlığı tasarımının dikişlerinin atmasına yol açabilir.
Anayasa’da yürütme alanında yetkilerin kullanımında başat aktör olan şahsiyet Başbakan’dır. Yetkilerine sahip çıkan bir Başbakan, Erdoğan’ın bu yöndeki arayışlarına set çekebilir. Dolayısıyla, yeni dönemin en hassas başlığını, kimin Başbakan olacağı ve Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki çalışma ilişkisi modelinin nasıl şekilleneceği soruları oluşturuyor.

Yazarın Tüm Yazıları