Milli müze: AVM

Eğlence deyince, “boş vakit geçirmece” deyince, “alışveriş” deyince, “kültür sanat aktivitesi” deyince artık aklına sadece AVM gelen bir nesil yetişiyor.

Haberin Devamı

Hafta sonları AVM’ye gitmezlerse yaygarayı basıyor, asla ve asla sokakta durmak istemiyorlar.
Sadece çocuklar mı bu hastalıktan muzdarip?
Elbette değil.
Mahalle kültürü kaybolmuş şehirlerin sakinleri, koca koca gökdelen sitelerde oturanlar, gençler, yetişkinler, çalışanlar, işsizler; kısacası herkes için artık istikamet AVM’ler.
Müze gezer gibi dükkanlar geziliyor, sinemaya orada gidiliyor, yemek AVM uğultusunu kulak zarınızda toplayan bir kubbenin altında yeniyor...
“Ortalama” alışveriş merkezi ile yetinmeyenler için “üst model” olanları da var. Açık alanlar, balkonlar, iki gram yeşillik ve sofistike yeme-içme seçenekleri sunuyor.
Fakat sonunda nereye geliyoruz: İstediğin kadar fark yarat, neticede bir AVM’nin içindesin. Hayatın buraya endeksli. Çocukların buraya endeksli. Sokakta oynamayı bilmiyor, ellerindeki tabletlerin sunduğu sanal dünya ve alışveriş merkezi eğlencesi seçenekleri içinde sıkışıp kalıyorlar.
Ne yapsınlar, devlet, dev parklar, ailelerin ücretsiz olarak faydalanabileceği ve dolu dolu vakit geçirebileceği imkanlar yaratmak yerine inşaat merkezli “gelişme” hedeflediği için ellerindeki en iyi seçenek bu.

* * *

Haberin Devamı

Bu sisteme direnenler de var. Onlar, mahalle kültürünün yok olmaması için çabalayanlar, sokağı, parkı, denizi, sahili, yeşili yüceltenler...
Ne yapıyorlar? Şehrin nadide yerlerinde bulunan bu sınırlı alanlara gidiyorlar...
Elbette, yine çoğunluk AVM’lere doluşuyor. Diyoruz ya, seçenek yok.


Boğaz’a inip bir çay içeydiniz ya...

Müze gezme kültürü AVM gezme kültürüne evrilince, elbette Apple Store’un önünde geceden kuyruk olacaktı.
İnsanlar saatlerce sıra bekleyecek, dükkana ilk giren olmak için birbiriyle yarışacaktı.
Özel üretilen bir ürün için sırada bekleyen alışverişkolikler, ilk defa açılacak bir dükkanda satılacak ürünlere ilk defa sahip olmak için delirenler, yani marka bağımlılarını bir yana koyalım...
Zaten Türkiye’de erişilen ürünleri bir daha görmek için; yeni bir ürünün sunulmadığı –ama yeni açılacak- bir dükkanı görmek maksadıyla bu kadar kendini paralamak tam olarak geldiğimiz noktayı anlatıyor esasında.
Bizim “milli müzemiz” AVM’ler.
Beton içinde yaşarken, betonun tekdüzeliğinden kurtulmayı bize sentetik seçenekler sunan bir betona endeksliyoruz.

* * *

Haberin Devamı

Diyorum ki...
Eyyy dükkan açılacak diye sıraya girenler...
Sabah erken bir dükkan kuyruğuna girmek yerine, güneşin doğuşunu izleseydiniz...
Boğaz’a inip iyot kokusunu, sabah serinliğini içinize çeke çeke demli bir çay içseydiniz...
Şöyle yarım saat sahilde yürüyüp şehrin tek sessiz olduğu saatlerin keyfini sürseydiniz...
Ne bileyim...

Yazarın Tüm Yazıları