Selam!

Bu hafta sizlere bir okurumla yazışmamız ve neticesinde gelişen olayları aktarmak istedim, kendisinden de izin alarak, ibretlik bir hikaye olduğu düşüncesiyle…

Haberin Devamı

Samimi bir gönlün yol bulmasına Erenlerin nasıl da himmet ettiğinin, o ilk adımı atarken takınılacak edep, gayret ve sınavlarla ilgili, Rabbimizin bir kulunu isterse nasıl vesilelerle huzura davet ettiğinin, şer gözükenin nasıl hayra döndüğünün, her detayı anlam yüklü hikayesi! Tasavvuf… Mesel, kardeşimizin fakire 'facebook'ta arkadaşlık teklif etmesi ve kabul etmemle başlıyor. Yazışmayı olduğu gibi paylaşıyorum, sadece, isminin gizli kalmasını rica ettiği için mahlas kullanarak;

Sevda: Çok teşekkür ederim tanımadan kabul ettiğiniz için. Daha önceden hiç geçmediğim bir yolun başında buldum kendimi bir süre önce. Şaşkınlıktan, çevremde pek de var olmayan, bilgi ve feyz alabileceğim her kaynağa yakın durmaya çalışıyorum. Tesadüfler ve içgüdüler yön verirken, pazar gününün uçak yolculuğundaki gazete yazınız beni buraya taşıdı. Sevgiler, Sevda
Musa Dede: Shalom/Selam, Kudüs'te Rabia-t'ül Adeviyye Hazretleri'nin türbesi olmalı, gidip fakirden de selam söylerseniz sevinirim, Hu
S.: Memnuniyetle.. Benim acemi, acizane aracılığımı kabul ederler umarım!
M.D.: Kabul olduğuna dair işaretler olacaktır, gözünüzü, gönlünüzü açık tutun :)
(az sonra)
M.D. : Hz.Rabia sufi büyüklerinden 'kalender meşrep' bir hanım, manevi aşkın aynalarından…
S.: Güldüm çünkü tam bakmak üzereydim.
S.: Çok teşekkürler.. Çok mutlu oldum!
M.D.: İnş'Allah, Hu
S.: İnş'Allah..
M.D.: http.//www.hurriyet.com.tr/yazarlar/24585971.asp Basralı Rabia Hatun
(bir süre sonra)
S.: Okudukça, gördükçe bir okyanusa dalıyor gibiyim ve ben daha onun zerresi bile değilim.. Gidicem ve size beni bir adım daha öteye götürdüğünüz için çok çok teşekkür ederim.. İnş'Allah buna layık olurum o huzurda.. Ne garip, sanırım hayatımda ilk defa aklımla değil de kalbimle yürüyorum ve tesadüfleri takip etmek pek de tesadüf değilmiş galiba :)
M.D.: Tesadüfe inanmıyorum; "Ben kulumun bana olan zannı üzereyim. O beni zikrettiği zaman onunla beraberim. O beni kendi nefsinde zikrederse, ben onu kendi nefsimde zikrederim. O beni bir toplulukta zikrederse, ben onu ondan daha hayırlı bir toplulukta zikrederim. O bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana bir kulaç yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak gelirim" diyor Allah(cc) bir hadisi şerife göre… Fakir bilmem ama herhalde hoşa gidecek bir şey yapmışsınızdır!
S.: Sadece çabalıyorum… Her şeye, herkese ve en önemlisi cehaletime, nefsime karşı.. Umulur ki, inş'Allah, zerre hoşa gidecek bir değişimin başındayımdır ve bu sözlerle ümitlenerek haddimi aşmam.. Çok kör göz, mürşitsiz, paylaşımsız bir başına tökezleyerek ama aslında çok lütuf görerek gidiyormuşum meğer.. Tesadüf demek büyük nankörlük, evet.. Öğreniyorum :)

Haberin Devamı

(derken, aradan üç gün geçtikten sonra…)
S.: Selam, bugün Kudüs'e geçebildim ve anlatacak bir hikayem var; Dün akşam yol tarifine bakarken rastladığım bir blogda türbenin normalde kilitli olduğu ve yalvar yakar açtıracak kimseyi bulabildiklerini yazıyordu birileri. Gidip, bulup da huzura girememe ihtimalinden endişeli düştüm yola. Zeytin dağını tırmanırken, dar ve düzensiz trafikli yolda bir yandan türbeyi diğer yandan park edebileceğim güvenli bir noktayı kollarken, tam türbenin kapısını gördüğüm sırada heyecanla nasıl olduğunu anlamadan park halindeki bir aracın farına sürttüm. Şaşkınlıkla hemen durdum. Elimde aracın düşen farı, üzgün, sahibi var mıdır diye bakınmaya başladım. Daha kilitli dahi olsa, türbenin kapısına bile ulaşamadan böyle bir şeyi yaşamış olmak hiç de kabul görmeyeceğim endişesiyle beni derinden sarstı. Elimde far, hasar verdiğim araca mı, daha da vahimi kilitli kapıya bile ulaşamamış olmaya mı üzüleyim bilemez, orada öylece 'sahibi gelir mi' diye kalakaldım.. Çok bir hasar yoktu arabada ama ödemeden gitmek beni herşeyden daha çok üzecekti. Geçenlere, etraftaki esnafa bakındım, kimse aracın sahibini tanımıyordu. Bir süre sonra Filistinli bir taksi yanımda durdu. Sorunun ne olduğunu sorunca durumu anlattım, aracın sahibini civarda o da sordu, bulamadık. Beni hasarın çok çabuk hallolacağını söyleyerek rahatlatmaya çalışıyordu bir yandan. Eğer sahibini bulursak fazla ücret isterse dikkatli olmamı tembihledi. Gelen giden yok bu arada. Araca arapça olarak benim ve onun telefonlarını yazdık. Ve olası tamiratın tahmini bedelinin üzerinde bir bedeli emanet olarak benimle hala bekleyen taksiciye teslim ettim. Bana kartını verip hiç endişelenmememi, mutlaka o aracı halledeceğini ve istersem bu karttan kendisine ulaşıp durumu sorabileceğimi de söyleyerek üzülmememi telkin etti. Bu arada beklerken sohbet arasında türbe ziyaretine geldiğimi, Kudüs'te sadece bugünümün olduğunu ve vaktim kalsaydı sonrasında Mescid-i Aksa'ya da gitmek istediğimi anlatmıştım. Üzgün halime bakıp, türbenin aslında kilitli olduğunu ama anahtar sahibini tanıdığını ve benim için açtıracağını söyledi. Beş dakika sonra yanında yaşlıca bir adamla geri geldi ve yaşlı adama kim olduğumu ve ne istediğimi söyleyip kapıyı açmasını rica etti. Bir dakika sonra türbenin içerisindeydim. Tüm yaşadığım duygu yoğunluğu, içeriye alınışım, hem de kabrin başına elimle tozunu alacak kadar yakınlaşmam beni öylesine benden aldı ki, söyleyeceklerim, selamınız, her şey uçup gitti… Giderken bu niyet ve selamla gittiğim için ulaşmıştır inş'Allah diye umuyorum.. Tüm bunlara vesile olan hem siz hem de taksi şöförü için Mescid-i Aksa'da dua edebildim ancak ama size türbeyi gölgeleyen zeytin ağacından bir emanet aldım teşekkür borcu olarak.. Ulaştırmak nasip olur inş'Allah, sevgiler, Sevda
M.D.: Hamd'olsun, inş'Allah ziyaretiniz kabul olmuş, Hazret selamınızı almış, hem de eli boş göndermemiş… Emanetleri en uygun zamanda alırım nasipse, hem tanışmış olup karşılıklı bir çay, kahve içeriz. Hayırlı yolculuklar, Hu…

Haberin Devamı

Öyle herkese cevap verebiliyor, sohbet edebiliyor değilim, nasip.. Bir güç fakiri harekete geçirmişti, şükür ki uyanık ve hazırdım o anda. Olmasaydım da şüphesiz Rabbim başkalarını memur edecek kudrettedir. Sevda Hanım İstanbul'a döndüğünde buluşup muhabbet ettik. Hala bu ziyaretin manevi yoğunluğunun etkisi altında şaşkınlık ve hayret içerisindeydi. Olanları birlikte değerlendirdik. Yaradan'ın nasıl vesilelerle nasip lütfettiğini, gönlün sesine kulak vermeyi, rehberliğin önemini vs. konuştuk. O ilk adımı atmak, gayret, bir nebze güven, (sonrasında yaşanan ufak kazada) doğru duruşu sergilemek, bir nebze teslimiyet, fedakarlık, Sevda'nın bu olaydaki sınavlarıydı. Samimiyeti, edebi ve aşkı yolunu aydınlattı! Vefalıymış, Hz.Rabia'nın türbesini bekleyen zeytin ağacından fakire olmuş bir zeytin tanesi ve zeytin yaprağı getirmişti. Bu hediyeleri aslında Hz.Rabia fakire göndermişti; Zeytin tanesinin boynumda taşıdığım zeytin çekirdeklerinden yapılmış tesbihime imame olacağını Sevda bilmiyordu. Zeytin yaprağı ise, bilirsiniz, gemidelerken Nuh a.s.'a güvercinin ağzında getirdiği, insanla Allah'ın barış yapmış olduğunu müjdeleyen hediyeydi; artık kara görünmüştü! 'Barış/Shalom/Selam', Sevda'ya yazdığım mesajın ilk kelimeleri, Hz.Rabia'ya iletmesini niyaz ettiğim 'Selam' hepimizi kucaklayarak somut bir şekilde geri dönmüştü. Daim olur inş'Allah! Darısı sevenlerin başına… Daha yolun başı! Gelen gelsin selametle, giden gitsin saadetle…

Yazarın Tüm Yazıları