Merak etmeyin en kötüsü geçti

TÜRKİYE’nin yüzde 51’i kötü bir 5 yıl geçirdi.

Haberin Devamı

Umutsuzluklarla, kaybetmişlikle dolu bir 5 yıldı.
Kendi ülkelerinde çok horlandılar.
Aşağılandılar.
Parya muamelesi gördüler.
Onlara “Siz artık bu ülkenin öz evladı değilsiniz” bile dendi.
Her fırsatta “İmam hatiplerden terörist çıkmadı” denilerek, öteki çocukların gittikleri okullar kötülendi.
O yüzden umutsuzdular. Karamsardılar.

***

Bir bölümü içine kapanmıştı.
Ülkenin başbakanı, sadece kendine oy verenlerin başbakanı gibi davranıyordu.
Onlar mazbut, iyi insanlardı; öteki Türkiye ise Kadıköy vapurundan inen “ahlaksızlar...”
Gezi’ye katılan çocuklarının üzerine vicdan sahibi hiçbir müminin içine sindiremeyeceği iftiralar atılmış, yalanlar söylenmişti.

***

Şimdi horlanan, aşağılanan Türkiye, 5 yıldır kendilerini aşağılayanları görüyor...
Havuzların pis sularından, ayakkabı kutularından gelen kokular, bütün Türkiye’nin burnunun direğini kırıyor...
Sadece Türkiye değil, dünya da görüyor...
Ama öteki Türkiye hâlâ tedirgin, hâlâ soruyor:
“Ya seçimde yine iyi oy alırsa...”

***

Şimdi beni dinleyin...
İyi dinleyin...
En kötü günler geçti...
Seçimde yüzde 50 oy alsa da, artık Türkiye’yi babasının malı gibi göremez, eskisi gibi yönetemez.

***

Önünde iki yol var...
Aklı varsa, bugüne kadar küstürdüğü, ötekilediği, aşağıladığı, hayat tarzını daraltmaya çalıştığı Türkiye ile barışır.
Gerçek demokrat olur, gözünü Kadıköy vapurundan indirir, parklardaki çocukları rahat bırakır, insanların içkisine, kılığına kıyafetine takmaz...
Azarlamaz, haysiyetini kırmaz...
Maliyeyi adil kullanır, “Benim polisim” demekten vazgeçer.

***

Aklı yoksa...
Anayasa’yı askıya alıp çıkardığı bu kanunlarla, MİT’iyle, Maliyesiyle sivil darbeyi tamamlar, faşist bir yönetim kurmaya tevessül eder...
Eder...
Belki bir süre için başarabilir de...

***

Ama emin olsun ki, o rejimin üzerinde oturamaz...
Geceleri rahat uyuyamaz...
O rejimi sürdüremez...
Sonunda, o çok kızdığı Esed’e benzer, bütün dünyada Saddam muamelesi görür.

***

Genç arkadaş...
Hiç moralini bozma, Türkiye’nin geleceğine güven.
Bu ülke sadece onun değil...
Bizim de ülkemiz...
Çok hakkımız var bu ülkede...
Çok borçluyuz, çok da alacaklıyız..
Burada doğduk, burada özgürce, istediğimiz gibi yaşayacağız...
Burada öleceğiz...

***

Nasıl mı öleceğiz...
İnsan gibi ölmek istiyoruz...
İnsan gibi ölmek için insan gibi yaşamak gerekir.
Ve gerektiğinde onun bedelini de ödemek...
İçiniz rahat olsun.
En kötü günler geçti...
Türkiye, ona rağmen birlikte yaşamayı başaracak...

Haberin Devamı


Niye hep kaybeden partilere oy verdim

Haberin Devamı

HAYATIM boyunca övünerek şunu söyledim:
“Bugüne kadar oy verdiğim hiçbir parti iktidara gelemedi.”
Evet, bunu göğsümü gere gere söylüyorum.
Bana “Yani sen hep kaybedene mi oynadın” diyorlar.
Onlara diyorum ki:
“Demokrasi bir kumar değildir. Seçimlerde siyasi partiler kaybeder veya kazanır. Vatandaş kaybetmez...”
Normal bir demokraside, sol eğilimli bir parti kaybedip, muhafazakâr bir parti iktidara gelirse şunlar olmaz:
Muhafazakâr başbakan, ülkenin polisine “Benim polisim” diyemez.
Genelkurmay başkanı “Onun genelkurmay başkanı” değildir.
Vali, “onun valisi” değildir.
Muhafazakâr başbakan medyayı susturmaz, daha doğrusu susturamaz, gazetecileri işten attıramaz.
Muhafazakâr başbakan ülkenin Maliyesini kızdığı şirketleri cezalandırmak, batırmak için özel harp dairesi gibi kullanmaz, kullanamaz.
Yani normal bir vatandaşın oy verdiği parti kaybederse, o vatandaşın hayatı kaymaz, kaydırılamaz.
O nedenle ben hayatım boyunca içim gayet rahat bir şekilde kaybedeceğini bilsem de beğendiğim partiye oy verdim.

Haberin Devamı

‘OHAL’ ilan edip halledelim sonra demokrasiye döneriz

CUMHURBAŞKANI HSYK Kanunu’nu onayladı.
Türkiye dün sabahtan itibaren resmen Anayasa’yı askıya almış durumdadır.
Demokrasilerin en temel üç prensibinden biri olan “kuvvetler ayrımı” ilkesi fiilen uygulamadan kalkmıştır.
MİT Kanunu’nda yapılacak değişiklikler, Maliye’nin şirketlerin üzerine gönderilmesi uygulamaları ile birlikte Türkiye artık otoriterliğin ötesine geçmiştir.
Şimdi diyorlar ki:
“Karşımızda korkunç bir paralel yapı var. Bu olağanüstü rejimle, bu paralel yapıyı bitireceğiz. Sonra tekrar demokrasiye döneceğiz.”
Yok ya...
Biz de bunu yutacağız..
Evet haklı... 3 bin kişinin dinlenmesi olayı çok vahim.
Hepimizin tüylerini ürpertecek, ürpertmesi gerekecek kadar vahim.
Bu düzen bozulmadıkça, bu yapı dağıtılmadıkça, hiçbirimiz rahat uyku uyuyamayız.
Ama Başbakan bilmeli ki, bu sorunun altından tek başına çıkamaz.
Adı konmamış “olağanüstü hal rejimi” ile hiçbir şeyi çözemezsiniz.
Başbakan bu otoriter kişiliği, OHAL uygulamasını bir kenara bırakıp, bütün Türkiye’yi yanına almalıdır.
Artık sahte balkon konuşmalarına kanacak ruh halini çoktan geçtik.
Biz gerçek, şeffaf, hesap verilebilir, çoğulcu bir demokrasi istiyoruz. Bunu yapmazsa bilmeli ki, hepimiz bu tarihi depremin altında kalırız.

Yazarın Tüm Yazıları