Hayvanların cehennemi Türkiye

Aristoteles, hayvanların doğal sıralamada insanların gerisinde yer aldıklarını ve insan amaçları için uygun kaynak oluşturduklarını savunuyordu.

Haberin Devamı

Hayvanlar rasyonel ruhtan yoksundu. Bu nedenle, insanların onlara davranış biçimi bir yargı konusu olamazdı.
Aynı Aristoteles, daha üstün olduğu varsayılan akıl yürütme yeteneklerinden ötürü erkeklerin kadınlardan üstün olduğunu da savunmaktaydı.
Neyse ki Aristo’nun bu görüşleri 2 bin 500 yıl öncesine ait ve o günden bugüne köprünün altından çok sular aktı.

* * *

Tek tanrılı dinler devreye girdi.
Hıristiyanlık hayvanların insanlardan daha alt seviyede olduğunun altını çizerken, Musevilik hayvanların daha az acı çekmeleri konusunda hassastı.
İslam ise hayvanlara eziyet edilmesini yasaklıyordu.
Batı modern felsefesi, 17’nci yüzyılda Descartes ile başlayıp 19’uncu yüzyıl sonlarına kadar insanın üstünlüğü görüşünü benimseyip Hıristiyanlığın etkisini yansıttı.
Batı’da hâl böyleyken Doğu’da Jainizm ve Budizme inananlar acı çeken tüm varlıklara şefkat göstermeyi savundu.
Batı’nın inancı ve felsefesinin hayvanlara bakışı içler acısıydı ama çağdaş hayvan hakları fikri yine Batı’da doğdu.
1960’lar ve 70’lerde Avrupa’da ırk ayrımı ve cinsel ayrımcılığa gösterilen muhalefet, çevreye dair oluşan hassasiyet, hayvanlar konusundaki endişelerin de tartışıldığı ortamı yarattı.
Hayvan hakları hareketi böyle doğdu.
Batı kültürü kısa sürede hayvanlar konusunda ciddi bir dönüşüm yaşadı.

* * *

Haberin Devamı

Bugün İngiltere’de hayvan hakları ceza kanununda düzenlenmiş ve hayvan haklarına aykırı muameleler suc¸.
Yasal olmayan hayvan öldürmeleri “hayvan cinayetleri” başlığı altında yer alıyor.
Fransa’da 30 bin euro’ya kadar para cezası var.
İtalya’da hem hapis hem de para cezası...
Macaristan, Litvanya ve İsveç’te hayvanlara zulme hapis cezası verilirken Almanya’da hayvanlar daha da üst düzeyde korunuyor, anayasal güvence altında.

* * *

Türk hukuk sisteminde ise hayvanların vücut bütünlügüne yönelik saldırılar, işkence benzeri fiiller “su縔 değil “kabahat” olarak değerlendiriliyor ve yaptırım olarak sadece idari para cezaları öngörülüyor.
Hayvanlara yönelik “su縔 işleyenler, onların yaşam hakkına saldıranlar mahkeme karşısına dahi çıkarılmıyor.
Hayvanlara kasıtlı olarak kötuü davranan, acımasız ve zalimce işlem yapanlar, dövenler, aç¸ ve susuz bırakanlar, bakımlarını ihmal edenler, fiziksel ve psikolojik acı çektirenler hepi topu 300 TL
para cezasına çarptırılıyor.

* * *

Haberin Devamı

Hâl böyle olunca Eskişehir’de bir üniversite öğrencisi bir kediyi vahşice döverek öldürebiliyor.
Adamın biri, bahçesine girdi diye bir atın bacağını kesebiliyor.
Çünkü bizim ülkemizde hayvanlar “can”dan değil, “mal”dan sayılıyor.
Anlayacağınız, 2 bin 500 yıl önceki bakıştan bir adım ileri gidemedik.
Günümüz dünyasında bu anlamda kendimizi geri kalmış ülkeler listesinde sayabiliriz.
Batı 1900’lerin ikinci yarısında özgürlüklerin hepsine uyanıp kendine çekidüzen vermişken, biz adam gibi bir gelişme kaydedemedik.
Çevreyi, kadını malı gören zihniyet, şüphesiz hayvanlara da farklı bakmıyor.

Yazarın Tüm Yazıları