Kontrol etmesi kolay mı olsun zor mu?

YARGIYI kim nasıl kontrol etsin? Etsin mi, edemesin mi?

Haberin Devamı

Bugün tartıştığımız konu bu. 12 Eylül darbecileri yargıyı kontrol etmek istiyorlardı, 5 kişilik bir Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu kurdular. O beş kişiden ikisi de Adalet Bakanı ile müsteşarıydı zaten. Hükümetler kuruldan bir yargıcı daha ayarladıklarında yargıyı kontrolleri altına alıyorlardı.
AK Parti, eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer sayesinde (veya yüzünden) bir türlü o üçüncü yargıcı ayarlayamayınca HSYK’nın yapısını değiştiren bir anayasa değişikliği yaptı. Artık kurul büyük ölçüde yargının kendi içinden seçeceği isimlerden oluşacak ve üstelik toplamda 22 kişi olacaktı. Yani kontrol edilemeyecekti.
Şimdi pişman AK Parti. Eskiye dönmek istiyor; bunun için Anayasa’yı zorlayan bir yasa teklifi halen Meclis’te.
Kendi kontrol edemediği ama ‘Cemaat kontrol ediyor’ dediği HSYK için bir yandan da Anayasa değişikliğine kapı aralıyor. Muhalefet partileri de prensipte böyle bir değişikliğe kapalı değiller. Ama yine de partiler aralarında uzlaşabilir mi, şüpheli. Peki neyi seçeceğiz? Daha kolay kontrol edilen bir HSYK’yı mı, yoksa daha zor kontrol edilen, hatta belli bir grubun kontrolüne girmesi bile imkânsızlaştırılacak yeni bir HSYK’yı mı?
Yaşanmakta olan bu müsibetten ülkemiz, demokrasisini ve hukuk devletini güçlendirerek mi çıkacak, tam tersine demokrasi ve hukuk devletini daha da fazla yaralayan, otoriterliği kontrol etmemizi daha da zorlaştıran bir yöntemle mi?
Hükümetin temel içgüdüsünün demokrasi ve hukuk devletini güçlendirmek olmadığını sezmek, Meclis’te konuşulan yasa teklifine bakarak mümkün.
Peki muhalefet acaba buradan Avrupa Birliği ilkelerine uygun, demokrasi ve hukuk devletini güçlendirecek yeni bir düzenleme çıkmasına yardımcı olur mu?
Göreceğiz.

Haberin Devamı

Başbakanlık Teftiş Kurulu’nu hatırlayan var mı?

ŞİMDİLERDE havada hepsi birbirinden ciddi milyon tane suçlama uçuşuyor. Mesela, ‘Polis ve yargıya yerleşmiş olan ve hükümete darbe yapmaya teşebbüs eden paralel yapı’ deniyor.
Sahiden var mı böyle bir yapı? Kimi var diyor kimi yok. Peki ama böyle ciddi bir suçlamayı sadece kanaatlerimizle mi var veya yok sayacağız?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan daha dün yine bu yapıdan söz etti, ‘Suikast yapmaya kalktılar’ dedi. Başbakan bu konuşmaları bir yandan yaparken bir yandan da kendi emrindeki Başbakanlık Teftiş Kurulu’nu harekete geçirse ve bu kurul da elindeki olağanüstü yetkilerle şu ‘paralel yapı’yı, ‘vatana ihanet eden casusluk şebekesi’ni ortaya çıkarsa ya...
Bu ciddi suçlamalar mutlaka adli sonuç da doğurmalı.
Anlaşılan Başbakan ve hükümet mevcut yargı ile polise güvenmiyor. O zaman Başbakanlık Teftiş Kurulu en uygun çözüm gibi gözüküyor. Bu kurumun soruşturma raporları adli sonuç da doğuruyor çünkü.
Eğer paralel devlet konusu adliyeye yansımayacaksa, kanıtlanmadan ama sadece kanaatlerle konuşulacaksa, bunu sonsuza kadar konuşabilir, işi Opus Dei’den illuminati’ye, masonlara, kabalacılara ve hatta Tapınak Şövalyeleri’ne ve Hasan Sabbah’ın teşkilatına kadar bağlayabiliriz.
Gevezelik bedava.

Haberin Devamı

Darbe kadar kötü bir alışkanlık...

NE çektiysek ‘iyi kalpli’ diktatörlerden çektik. Hepimizin içinde bir devrimci jakoben gizli ve olmadık zamanlarda o jakoben ortaya çıkıyor.
Şimdi yapılmak istenen HSYK yasa değişikliği de bunun ürünü. Baktığınızda, genel seçimi beklemek yerine 27 Mayıs 1960’ta ve 12 Eylül 1980’de darbe yapan kestirmeci ‘kurtarıcı’ların yaptığından çok da fazla bir farkı yok bu kanunla yapılmak istenenin.
Bu yol bir açıldı mı, ileride yeniden yargıyla ilgili bir sorun olduğunda bütün sistemi sil baştan yeniden kurmak gelecek hemen akıllara.
Her parti, her iktidar kendi HSYK’sını kurup kendi yargısını hâkim kılmayı hak görmeye başlayacak.

Haberin Devamı

Hükümetin vade uyumsuzluğu sorunu...

BAŞBAKAN Yardımcısı Ali Babacan, pazar günü benim de katıldığım TRT1’deki Enine Boyuna programında son olaylarla ilgili bir perspektif çizdi.
Babacan’a göre, gerçek bir hukuk devleti ve demokrasi olmadığımız, yargısına güvenilen bir ülke olmadığımız sürece, gelişmiş bir ekonomi olmamız da imkânsız; dolayısıyla halkımıza refah sağlamamız da zor.
Ama aynı Babacan’a göre şu ana yargıda bir ‘paralel yapı’ var ve bizim kısa vadede bunu çözmemiz gerek.
Ali Babacan açıkça söylemedi ama hem yaşananlardan ve hem de mevcut yasa girişimlerinden benim anladığım şu: Çözüm için hukuk devletini, kuvvetler ayrılığı ilkesini bir süreliğine de olsa göz ardı etmek gerekiyor.
Bu vade uyumsuzluğu sorununu çözmenin başka bir yolu yok mu? Bence var.

Yazarın Tüm Yazıları