Arife tarif gerekmez...

Ayşe Arman dün gene harika bir iş yapmış ve pazar gününün en keyifle okunan röportajlarından birine imza atmış.

Haberin Devamı

Merceğine, uzun zamandır boşanma haberinin dışında pek sesi soluğu çıkmayan Meltem Cumbul’u almış.
Elbette soruları soran Ayşe olunca, röportaj aşka, ilişkilere ve erkeklere uzanmış.
Ayşe’nin “Nasıl adamlardan hoşlanıyorsun” sorusuna şöyle cevap vermiş Meltem Cumbul: “Birlikte olacağım erkek iç sesimi duyabilmeli. Sanatla iç içe olması tercih sebebi.
Bir de mümkünse müzik sevsin, en azından iyi bir müzik dinleyicisi olsun...”
Bu tarif, birkaç zamandır kulağıma gelen bir dedikodunun reçetesi sanki...
Meltem; “Sanatla iç içe olan, müziği seven biri” derken kimi kastediyor acaba?
Daha önce aranjörlük, DJ’lik, prodüktörlük yapan, şimdi de kendine yeni bir grup kuran o yakışıklı genci mi?
Ne dersiniz, yoksa Meltem, dedikoducuların kulaktan kulağa fısıldadıkları gibi Türk Pop’unun boyu küçük, yüreği büyük ana kraliçesinin oğluyla mı beraber?

Haberin Devamı

Okan ile Beyaz arasındaki 7 fark

Okan muhalif- politik; Beyaz munis- apolitik...
Okan gitarıyla “We Will Rock You”, Beyaz sazıyla “Gemilerde Talim Var”
Okan kruvasan, Beyaz halk ekmek...
Okan anarşist agresif, Beyaz pasif- agresif...
Okan Fransızca’yı ana dili gibi konuşur, Beyaz anadilindeki bazı harfleri bile söyleyemez...
Okan ‘Çingeneler Zamanı’, Beyaz ‘Gırgıriye’...
Annesi Okan ile, Beyaz annesi ile övünür...

Bırak begimu ay başında ödersin

Duvarlarda zamanın ayak izleri gibi asılı duran fotoğraflara bakıyorum; kimler yok ki... Audrey Hepburn, Robert De Niro, Daniel Day Lewis, Peter Ustinov, Tony Curtis, Roman Polanski, Prenses Süreyya...
Mısır Çarşısı’nın hemen girişindeki tarihe tanıklık etmiş bu lokantaya ne zaman gitsem; inatla, tutkuyla mesleğine bağlanmış insanın başaramayacağı hiçbir şey olmadığını düşünürüm.
Pandeli Çobanoğlu, 1900’lü yılların başında ailesiyle birlikte İstanbul’a göçmüş Niğdeli Rumlardan.
Babası hamallık yaparken küçük Çobanoğlu bakkalın çırağıymış. Bir gün Kürkçü Hanın yanındaki bir köftecide gördüğü ‘Bulaşıkçı aranıyor’ ilanı onun bütün yaşamını değiştirmiş.
Orada köfteciliğin bütün sırlarını öğrenmiş Pandeli ve bir süre sonra Çukur Han’ın merdivenleri altında kurduğu küçük tezgahında köfte piyaz satmaya başlamış...
1926’da Eminönü’nde ilk lokantasını açtığında yemeklerinin lezzeti ve müşterilerine gösterdiği özen yüzünden, mekanı dönemin yazar-çizer takımının uğrak yeri olmuş.
Müdavimleri arasında Ahmet Hamdi Tanpınar, Yahya Kemal gibi aydınlar; Mustafa Kemal, Adnan Menderes, Celal Bayar gibi devlet adamları varmış.
6-7 Eylül olayları sırasında lokantası yağmalanan Pandeli, her şeye küsüp Atina’ya gitmeye karar vermiş.
İşte o zaman Başbakan Menderes ile Cumhurbaşkanı Bayar devreye girerek; İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay’a; “Pandeli Türkiye’ye lazımdır” deyip onun Mısırçarşısı’ndaki bugünkü lokantasının açılmasına ön ayak olmuşlar.
Mustafa Kemal de daha yeni zabit çıkmış, kolağasıyken Pandeli’ye gelirmiş.
Maaşı kısıtlı bir devlet memuru olduğundan ne zaman hesabı istese Pandeli; “Bırak begimu, ay başında ödersin” der, Mustafa Kemal de kalan hesabı ay başında kapatırmış.
Aradan yıllar geçmiş Atatürk, Cumhurbaşkanı olduğunda bu kez erkanı ile gitmiş gençlik günlerinin lokantasına...
Yenilmiş, içilmiş, sohbet koyulaşmış; gecenin sonunda Gazi; “Gitmek zamanı Pandeli, emret hesabı getirsinler” deyince Pandeli hafifçe gülümseyerek “Bırak begimu ay başında ödersin” diye cevap vermiş. Atatürk de yanındakilere dönerek: “İşte bunun için severim bu kafiri” demiş.
Böyle bir anılar labirentine daldım gittim Pandeli’nin bembeyaz örtülü masasında otururken...
Yemekler bakır kazanlarda ve odun ateşinde pişiyor.
45 yıldır aynı ustaların elinden çıkan o nefis kuzu inciklerden, bademli kurabiyelerden söz etmeye maalesef yer kalmadı. Onlar da başka sefere inşallah...

Paralel evrenden son havadisler

Haberin Devamı

1- Yıllarca başımıza bela olan ve bizi dünyaya öcü gibi gösteren Geceyarısı Ekspresi kabusu geri dönüyor. Romanın yazarı ve ‘kahramanı’ Billy Hayes, Türk düşmanı The Midnight Express adlı tek kişilik oyunuyla 22 Ocak’tan itibaren Broadway’de sahne alacak. Billy İmralı’da yaşadığı ve daha önce hiç paylaşmadığı detayları sahneleyecekmiş. Belli ki parasız kaldı, eski defteri karıştırıyor bizimki.
2- Ayakkabı ve aksesuvar markası Jimmy Choo’nun 2014 ilkbahar-yaz kampanyası için çekilen fotoğraflarda, markanın yüzü Nicole Kidman’ın aşırı dozda photoshop’tan ‘komaya girip’ plastik gibi görünmesi tartışmalara neden olmuş. Kim bu gözlerindeki yabancı be Nicole?
3- Ünlü şef Jamie Oliver’ın temel yemek ve mutfak bilgilerinin öğretileceği ‘Jamie’s Home Cooking Skills’ programı ilk defa İngiltere sınırları dışına çıkarak 27 Ocak’ta İstanbul Mutfak Sanatları Akademisi’nde başlayacak. Bakalım ‘Çıplak Şef’in kendi de gelecek mi?
4- Stella McCartney, Zorlu Center’daki butiğinin açılışı için 6 Şubat’ta İstanbul’a geliyor. Paul Amca sizi de bekleriz.
5- Vanity Fair, Vogue, GQ gibi pek çok dergi için Naomi Campbell’dan Miles Davis’e kadar onlarca ünlü ismi objektifiyle ‘ölümsüzleştiren’ fotoğraf sanatçısı Michel Comte’un sergisi 25 Ocak’a kadar Karaköy Elipsis Gallery’de devam ediyor...
6- Las Vegas The Vene-tian Otel’de aralık ayında başlayan Panda adlı şov, Cirque du Soleil’in pabucunu dama atmış gibi görünüyor. Sevdiği kızı kurtarmak için yola çıkan LongLong adlı pandanın sahnedeki hikayesini, muhteşem kung fu dövüşçüleri renklendiriyormuş.
7- Fransa’nın ‘RTÜK’ü CSA, Miley Cyrus’un Wrecking Ball ve Britney Spears’ın Work B-tch adlı kliplerinin gündüz saatlerinde yayınlanmasını yasaklamış. Herkesin RTÜK’ü kendine...
8- Türk yönetmen Bora Dağtekin’in son eseri ‘Fack Ju Göhte’, gelmiş geçmiş en iyi Alman filmlerinden biri sayılmanın yanı sıra, 60 milyon dolarla son zamanların hasılat rekorlarını kırmış.
9- Kate Moss’un 16 yaşındaki kız kardeşi Lottie Moss, okulu aksatmaması şartıyla annesinden izni koparıp modelliğe başlamış.
İşte ben buna haksız rekabet derim. Savunun ikinci Moss geliyor...
10- Çetin Tekindor’un sanat yönetmeni oğlu Hira’nın uzun zamandır beklenen oyunu “Kim Korkar Hain Kurttan” perdelerini açtı.
Bakalım oyun, benim gibi hâlâ Elizabeth Taylor ve Richard Burton’lu filmin etkisinden kurtulamayanları tatmin edebilecekler mi?

Yazarın Tüm Yazıları