Ruhu Egeli bir adam

Haberin Devamı

Ruhu Egeli bir adam

Bugün sizi siyasetin o kısırdöngüsünden biraz kurtarayım.
Muhsin Omurca’dan bahsedeyim.
Muhsin’i çok yönlü, çok ülkeli, çok dilli, çok kültürlü bir hayat süren sanatçı diye tanımlıyor Almanlar...
Gerçekten de öyledir; Bursa doğumludur, mürekkebi İstanbul’da yalamıştır. Almanya’da fırçasıyla başladığı sanat yolculuğuna, sahne tozu yutarak devam etmiştir. Yarattığı çizgi kahramanlarla literatüre “çizgi tiyatro” kavramını sokmuştur. Bununla da yetinmemiş, sinemaya da bulaşmıştır. Senaryolar yazmıştır, filmler çekmiştir. Karikatüre hiç ara vermemiştir. Alman Özel Kabare Ödülü’nü alan ilk Türk olmuştur. (Bir başkası daha var mı; araştırdım bulamadım.)
Çok yönlü ve çok yetenekli bu adam; kendisini kabare sanatçısı olarak tanımlıyor. Eleştirel ve keskin gözlemlerin ustaca harmanlanarak öykülü bir mizaha dönüştüğü, karikatürcü kimliğinden izler taşıyan başka türlü bir kabare onunki... 1985’te Şinasi Dikmen ile kurduğu, Almanya’nın ilk Türk kabaresi olarak bilinen Knobibonbon Kabarett ile Büyük Brockhaus Ansiklopedisi’ne girmesi, 1998 yılında Alman Özel Kabare Ödülü alması ve tek başına Frankfurt Operası gibi salonları doldurması rastlantısal değil...
Neden “Ruhu Egeli bir adam” dedim;
Anlatayım.
Muhsin; Bursa’dan Almanya’ya gitmiş. Yıllarca Almanya’da kalmış, aslında Türkiye’den daha çok orada tanınıyor. Hatta çok iyi biliniyor.
Ama bir gün karar veriyor.
“Ne Bursa, ne Almanya’nın bir başka kenti” diyor.
Evini Barselona’ya taşıyor.
İspanya’da tek bir oyun sahneye koymamasına rağmen, o Barselona’da oturuyor.
Atlıyor uçağa gidiyor Köln’e, Frankfurt’a, Berlin’e, sabahında dönüyor.
Nedenini şöyle anlatıyor.
“Türkiye’de yaşasam; İzmir’de, Ege’de yaşardım. Çünkü bir sanatçı için, üreten insanlar için Ege’de olmak başka bir şey... Avrupa’da bana Ege’yi, İzmir’i hatırlatan tek bir şehir var. O da Barselona...”
Muhsin yazlarını da Ege’de geçiriyor; ağırlıklı olarak Bodrum’da... Ruhunu besleyebilmek, hayallerini zenginleştirebilmek için...
Muhsin’i tanıdığım için şanslıyım.
Her yıl bir kere de olsa Barselona’ya gitmenin bir nedeni Muhsin, bir nedeni de Muhsin’in dediği gibi Barselona’nın kendini iyi hissettiren bir şehir olması...
Kendini Egeli gibi hissetmek; göreceksiniz bu giderek yükselen bir trend olacak.

Haberin Devamı

Avrupalı bir şeyi atladı

Haberin Devamı

Muhsin Omurca’nın gösterilerinde sık sık değindiği konulardan biri de Türkiye’nin Avrupa Birliği yolculuğu. Zaten oyunlarından birinin başlığı da bu meseleye esprili bir bakış getiriyor:
“AB’ye damsız girilmez.”
Muhsin; özellikle ısıtılıp ısıtılıp Türkiye’nin önüne konulan ev ödevi meselesine takmış durumda. 70 bin sayfalık mevzuatta, muzun yamukluk derecesinden, kevgirin delik sayısına kadar her türlü ayrıntının olduğunu hatırlatıyor ve “Espri yapmıyorum, bunlar gerçekten de mevzuatta yer alan ifadeler” diyor.
Ona göre, Avrupalılar bu mevzuatı Türkiye’nin üyeliğini engellemek için ortaya attı. “Avrupalı bu 70 bin sayfayı Türkiye’nin uygulamasının çok uzun süreceğini düşündü. Günde bir sayfasını yapsak bile 70 bin sayfayı tamamlamak en az 210 sene sürecekti. Ancak bir şeyi atladılar. Biz öyle detaylarla uğraşmayız. İcracı milletiz. İki senede bitirdik işi, 208 sene karımız oldu. 2004’te karşılarına çıktık, ellerinde AB standardı falan kalmadı. Bundan sonra bizi alacaklar, kaçarı yok” diyor.

Haberin Devamı

Almanlar nasıl yorum yapmış

Muhsin Omurca’yla Almanya’da bir röportaj yapılıyor.
Röportajı yapan Omurca’yı anlatmak için şöyle bir yorum yapıyor.
“Bir gözü Avrupalı olarak Türk’e, öteki gözü Türk olarak Avrupalıya bakıyor, ama Almanya’da toplumsallaşan yeni nesil bir gencin bakışında bu gözleri birbirinden ayırmanın, ötekiyle bizi ayrı köşelerde tutmanın da ne denli güç olduğunu anlıyoruz. Alman gizli servisinden kapıda duran bir görevliye yemek pişiren bir anneyle ırkçı bir Alman komşu arasında gidip gelen Alman vatandaşlığına geçmiş bu gencin durumu bir tümceyle özetleniyor: ‘Türkleri seven Alman yok diyorlar. Bu doğru değil. Muhsin var’...”
Almanlar Muhsin’i işte bu kadar çok seviyor.

AB’ye damsız girilmez

Haberin Devamı

Muhsin Omurca’nın müthiş oyunlarından birinin adı. “AB’ye damsız girilmez...”
Şöyle bir giriş yapıyor oyunda...

Kim dediyse “Bekarlık sultanlıktır” diye halt etmiş. Bizde bekar adam ev bulamaz, barlara adımını atamaz. Damsız girebildiği tek yer umumi helalar ve erkekler hamamıdır. Yirmisini aşan kızımız evde kalmış sayılır. O nedenle habire evleniriz, yetmez başkalarını da evlendiririz. “Evlilik” bizim milli sporumuzdur. “Görücü usulü” evliliğin patenti bize aittir. Biz önce evlenir, sonra tanışırız. Avrupa ile izdivacımızı da tabii ki “görücü usulümüzün” gereğine göre yürütüyor, müstakbel eşimiz AB ile tanışma faslını da gerdek sonrasına bırakmış görünüyoruz. AB ile aramızdaki ilk fark işte tam da burada, evlilik prosedüründe yatıyor. Onlar görücü usulüne göre değil, “Tüketici haklarını koruma yasasına” göre evleniyor. Yor; yor da yor... Bir Türk filmi çeviriyoruz ciddi ciddi. Neler yok ki bu filmde... Aşk, ihtiras, namus, para, gurur, naz, Nataşa, Teflon Tevfik, muska, mafya...

Oyun böyle devam ediyor.
“AB’ye damsız girilmez” oyunu çok meşhur oldu.
Hatta Avrupa Birliği’nden sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış bile bu sözü çok tuttu.
“AB’ye damsız girilmez” sözü slogan gibi oldu.

Yazarın Tüm Yazıları