Kendimizi yedirtmeyiz

OLAYLAR şöyle cereyan etti:

Haberin Devamı

-Kapalı bir toplantıda Başbakan Erdoğan’ın “kızlı-erkekli evler” meselesini dile getirdiği ileri sürüldü.
-Danışmanlar, sözcüler
hep birlikte atıldılar: “Yok öyle bir şey” dediler. “Tamamen
asparagas” dediler.
-Başbakan Erdoğan ertesi
gün çıktı dedi ki: “Asparagas
falan değil... Hepsi doğru...
Evet, evlere bile karışırız...”
-Başbakan’dan bile fazla ‘Başbakancı’ olanlar, bu apaçık meydan okuma karşısında bile pes etmeyip yeni bir savunma stratejisi geliştirdiler:
“Canım öylesine söylüyor, bir şey çıkmaz ki bundan” falan dediler.
-Başbakan Erdoğan, “Ben öylesine söyleyecek biri değilim” dercesine haykırdı: “Kararlıyım... Bu işi yapacağım... Yasalar uygun değilse yasal düzenleme yaparım”.
-Bu arada uygulama da başlayıverdi: Bazı işgüzar valiler, polisler falan...
Evlerin kapılarına dayandılar.
-Son durum şu: Gün geçmiyor ki memleketin değişik kentlerinden “Bizim eve de baskın yaptılar” başlıklı haberler gelmesin.

*

Haberin Devamı

Bütün bu olup bitenler karşısında biz köşe yazarları da elimizden gelen tek şeyi yaptık.
Köşelerimizden karaladık bir şeyler:
-“Nasıl olur ağalar?” dedik.
-“Evlere de müdahale ha!” dedik.
-“Ne hakla!” dedik.
-“Ama bu alenen özel hayata müdahale” dedik.
-“Ama bu insan haklarına aykırı” dedik.
-“Nerede demokrasi?” dedik.
-“Nerede özgürlük?” dedik.

*

Sonra ‘bir şey’ oldu.
Tuhaf bir şey...
-Başbakan Erdoğan, “Yahu konuyu nerelere getirdiler” diye inceden geri adım attı.
-“Gerekirse yasal düzenleme yaparız” cümlesi unutma bahçesine terk edildi.
-Başbakan dahil bütün bir iktidar cenahında “Geçti de gitti maşallah” havası terennüm edilmeye başlandı.
Kısacası...
Defter kapatıldı, konu uykuya yatırıldı, mesele bitirildi, “Hiçbir şey olmamış gibi” yapılmaya başlandı.

*

Ama bu böyle bitemezdi.
Bütün bu olup bitenler için bir “fail”, vurulmaya müsait bir “abalı” bulunmalıydı.
Kim olacaktı bu “fail” ya da “abalı”?
Tabii ki en zayıf halka, en kolay
lokma, en risksiz hedef olarak
biz köşe yazarları...

*

İşte bakın:
AK Parti ideolojisinin organik ya da inorganik aygıtları konumunda bulunan kalem sahipleri, bize laf çakmaya başladılar bile...
-“Hani evleri basacaklar diyordunuz,
ne oldu?” diyorlar.
-“Hani özel hayata müdahale edilecek diyordunuz, ne oldu?” diyorlar.
-“Hani yasal düzenleme yapılacaktı,
ne oldu?” diyorlar.
Kısacası...
Her şeyin bizim palavramız olduğunu söylüyorlar, söyleyebiliyorlar.

*

Haberin Devamı

Kardeşim!
Bülent Arınç’ı kum torbasına çevirdiğiniz yetmedi de sıra bize mi geldi?
Bizi kolay lokma mı bellediniz ki her defasında ham yapmaya kalkıyorsunuz?
Neredeyse Vali kebabı yemeyi bile kendinize haram kılacakken köşe
yazarlarını mı yemeye kalkacaksınız?
Aha da söylüyorum:
Kendimizi yedirmeyiz!
En azından bir lüfer kılçığı olup boğazınıza takılırız.

Barzani vs. Öcalan

-DİYARBAKIR’da Barzani dendiğinde taşkın olmayan ölçülü bir saygı ortaya çıkar... “Öcalan” dendiğinde ne çıktığını ise geçen Nevroz’da gördük.
-Barzani kolay manevra yapamaz... Öcalan ise yaman manevracıdır.
-Barzani feodalitenin ürünüdür... Öcalan ise dağdakilerin...
-Barzani barış sürecinin yancısı olabilir... Öcalan ise müzakerenin doğrudan yürütüldüğü isim haline gelmiştir.
-Barzani devleti olmanın gururuyla hareket eder... Öcalan ise hapiste olmanın dezavantajını avantaja çevirerek hareket eder.
-Barzani bir devlete sahip olmanın doğal yansıması olarak tüm ilişkilerini kendi devleti çıkarına belirler... Öcalan ise devletsizliğin rahatlığıyla “pankürdizm” yapar.

Haberin Devamı

Acun’un kanal alması

ACUN bir televizyon kanalı satın almış.
Hayırlı uğurlu olsun.
Allah mahcup etmesin.

*

Ama benim kafama takılan hususlar var:
-Bir insan ana kanallarda gayet başarılı işler çıkarırken neden bu türden meydan okumalara soyunur?
-Yap programlarını,
al paranı... Temiz iş...
Peki kanal sahibi olup
bin türlü riske bulaşmak da neyin nesi?
-Büyük kanallardan birinde çok izlenen diziler ve programlar arasında bir yıldız gibi parlarken... Küçük kanallardan birinde sadece kendi programlarını yaparak aynı oranda parlamak mümkün olabilecek mi?
-İzleyicinin izlemeye alıştığı kanaldaki “Acun programları” ile izleyicinin izlemeye alışkın olmadığı kanaldaki “Acun programları”, aynı etkiyi yaratmayı sürdürebilecek mi?
-Başkasının kanalında bin türlü sorumluluktan kaçmak mümkünken... Satın alınan kanalda bin türlü sorumluluk sırta binecek... Buna değecek ne olabilir? Şimdikinden ne kadar fazla para kazanma şansı olabilir?

*

Haberin Devamı

Neyse...
Belki de ben bu işlerden hiç mi hiç anlamıyorumdur.

Berkin için üç şey

GEZİ olaylarında ekmek almak için sokağa çıktığında kafasına biber gazı kapsülü isabet etmesi nedeniyle 152 gündür yoğun bakımda olan 14 yaşındaki Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan ile konuştum.
Söyledikleri şunlar:
“Tam 152 gün oldu. Bu 152 günde tam dört ameliyat geçirdi Berkin... Ancak hâlâ yoğun bakımda... Son ameliyat iyi geçti ama önümüzde kat etmemiz gereken daha çok mesafe var. Solunumu yetersiz kaldı Berkin’in... Kasları eridi, kilo kaybetti... Doktorlar umutlu konuşuyorlar, biz de umudumuzu kaybetmek istemiyoruz. Konuşamıyor ama konuştuklarımızı anladığını umuyoruz. Aile olarak perişan olduk... Allah kimseye böyle acı yaşatmasın. Maddi olarak bir şeye ihtiyacımız yok, tek isteğimiz moral destek. Dün Berkin’in okul arkadaşları geldiler... Onların gelmesi bizi çok mutlu etti. Şu ana kadar herhangi bir devlet yetkilisinden “Geçmiş olsun” mesajı almış değilim”.

*

Haberin Devamı

Berkin için yapılacak üç şey var:
-BİR: Dua etmek...
-İKİ: Yolumuz düştükçe yoğun bakımda yaşam
mücadelesi verdiği Okmeydanı Eğitim ve Araştırma
Hastanesi’ne uğramak...
-ÜÇ: Berkin’i bu hale getirenlerin adalet önünde hesap vermelerini talep etmek...
İnsan olalım, üçünü de yapalım...

İhlas

HÜKÜMETİMİZ 1 milyar 860 milyon liralık konut ihalesini İhlas Holding’e vermiş.

*

Bize imam hatipte...
İhlas sahibi olmanın insanlara öteki dünyada çok büyük kazançlar sağlayacağı öğretilmişti.
Örnek olayımızdan
anlıyoruz ki:
İhlas sahibi olursan bu dünyada da 1 milyar 860 bin liralık bir mükâfat elde edebilirmişsin.

Yazarın Tüm Yazıları