Erdoğan’ın hamlesi Kürtlerin ayrışmasını derinleştiriyor

Irak Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) lideri ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) Başkanı Mesud Barzani’nin bu hafta sonu gerçekleştireceği Diyarbakır ziyareti, Türk iç politikasından Ortadoğu’da Kürtlerin kendi aralarındaki ilişkilerin geleceğine ve oradan bölgesel güç dengelerine kadar uzanacak pek çok başlıkta önemli sonuçlar doğurmaya aday görünüyor.

Haberin Devamı

Tabii, bu geziyi davet sahibi olarak doğrudan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın büyük bir siyasi inisiyatifi şeklinde okumak daha doğru olacaktır. Erdoğan, böylelikle sürprizlere, beklenmedik siyasi hamlelere açık bir siyasetçi olduğunu bir kez daha göstermiş oluyor.
Başbakan, son manevrasıyla bir taşla pek çok kuşu vurmayı hedefliyor. Gelgelelim siyasi getiri beklenen bu hesapların çok ciddi riskleri de var. Konuya şu açılardan yaklaşabiliriz:

1. Barzani’nin yaklaşık 20 yıl sonra bu kez yüksek profilli bir ziyaret için bütün Kürt coğrafyasının en önemli kültürel ve siyasi çekim merkezlerinden biri olan Diyarbakır’a gelecek olması, Kürtlerin tarihinde kilometre taşı olarak görülecek bir adımdır. Barzani, geçen 20 yıl içinde Irak’taki Kürtlerin tarihi kazanımlarına damgasını vurmuş olan bir lider. Bu kimliğe sahip bir şahsiyetin Türkiye’de Kürt kimliğinin başat kenti Diyarbakır’da kırmızı halıyla karşılanacak olması büyük bir sembolizm taşıyor. Ziyaret, ayrıca AK Parti ile KDP arasındaki ilişkilerin ne kadar sıcak bir hale geldiğini gösteriyor.

2. Bu daveti yaparken, Erdoğan’ın 2014’te yapılacak yerel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde bazı taktik beklentiler içinde olmaması düşünülemez. AK Parti, Kürt nüfusun yoğunluk kazandığı coğrafyada çoğunluk BDP’nin gerisinde kalıyor. Erdoğan’ın bu bölgedeki en önemli siyasi rakibi, Abdullah Öcalan’ın manevi önderliğinde BDP-PKK bileşenlerinden oluşan Kürt siyasi hareketi. Ama pekâlâ AK Parti’ye oy veren kalabalık Kürt kitleleri de söz konusu. Erdoğan, bu rekabette Barzani ile işbirliği içinde, Kürt seçmenlerin kendisine yakın duran muhafazakâr kesimlerini tahkim ederken, kararsız Kürtleri yanına çekmeyi, ayrıca mümkünse BDP’nin oy tabanını da çözmeyi hedefliyor. Barzani de kaçınılmaz olarak Türkiye’deki iç politika denkleminin içinde yer almayı kabullenmiş oluyor bu daveti kabul ederken.

3. BDP çevrelerinin ziyareti rahatsızlıkla karşılamış olmaları, bunu doğrudan kendilerine karşı bir hamle olarak değerlendirdiklerinin açık bir göstergesidir. Bu yönüyle Erdoğan’ın Barzani’yi yanına alarak BDP’nin kalesi Diyarbakır’da Kürt siyasi hareketini köşeye sıkıştırmayı hedefleyen, “O mahalleyi size bırakmıyorum” mesajını taşıyan bir büyük meydan okumaya giriştiğini söyleyebiliriz.

4. Ziyaretin barış sürecinin kilitlendiği ve demokratikleşme paketinin yetersizliği nedeniyle Kürtlerde hayal kırıklığı yarattığı bir döneme denk geldiğinin altını çizelim. Erdoğan, Barzani hamlesiyle sürece olan taahhüdünün gerilediği yolundaki eleştirileri püskürtebileceği kuvvetli bir tez ele geçirmiş oluyor. Ancak bu adımın barış sürecinin içini dolduracağı yolundaki beklentiler gerçekçi olmayabilir. Seçimler nedeniyle Kürt açılımında ileri adımlar atmak konusunda frene basan Başbakan, belli ki biraz zaman kazanmak istiyor. Barzani’nin ziyaretinin siyasi anlamı ve eşliğinde Şivan Perver-İbrahim Tatlıses düeti üzerinden yürüyecek halkla ilişkiler egzersizinin yaratacağı dalga, kendisine bu süreyi kazanmasına yardımcı olacak yeni bir atmosfer oluşturabilir.

5. Tabii bu ziyaretin yalnızca Türkiye içinde değil, bölge çapında Kürtler arasındaki bölünmeyi, ayrışmayı daha da belirginleştirdiğini söyleyebiliriz. Bugün Ortadoğu’daki Kürt coğrafyasının iki lider arasındaki açıkça adı konmayan kıyasıya bir rekabete sahne olduğunu gözlüyoruz. Bu iki rakip, Mesud Barzani ve İmralı’daki hücresinde ikamet eden Abdullah Öcalan. İkisi arasındaki çekişme bugün Kuzey Suriye’de PKK çizgisindeki PYD ile KDP arasındaki iktidar savaşında da kendisini gösteriyor. Ziyaretin PYD’nin önceki gün Suriye’de geçici yönetimini ilan etmesinin hemen ertesine rastlaması anlamlıdır. Bu yönüyle Kuzey Suriye’deki iktidar mücadelesinde, Erdoğan Türkiye’nin ağırlığını Barzani’den yana koymuş olmaktadır.

6. Barzani’nin gelişi, Türkiye ile KYB arasında enerji alanındaki anlaşmaların sonuçlanma aşamasına denk düşüyor. Diyarbakır zirvesi, Kuzey Irak’taki petrol ve doğalgaz kaynaklarının boru hatlarıyla Türkiye üzerinden dünya pazarına taşınmasına ilişkin projelerde, Bağdat ve Washington’un itirazlarına yol açan pürüzlerin giderilmesine yardımcı olabilir.

7. Neresinden bakılırsa bakılsın ziyaretin en kayda değer sonuçlarından biri, Ortadoğu’daki güç denkleminde Erdoğan ile Barzani arasında bir süredir zaten şekillenmiş olan ittifakın stratejik bir düzeye yükselecek olmasıdır. Bu adımın en büyük bilinmezi ve riski, eylemsizliğin yerleştiği bir dönemde Öcalan ve Kandil’in buna vereceği karşılıktır. Özellikle Kandil, bu hamleyi kendisine dönük bir kuşatma hamlesi olarak gördüğü takdirde sert bir misillemeye mi yönelir, yoksa sineye mi çeker? En zor soru galiba burada beliriyor.

Yazarın Tüm Yazıları