İşte budur

MECLİSİMİZ dün gerçekten de “büyük” olduğunu kanıtladı.

Haberin Devamı

İktidarıyla, muhalefetiyle Meclisimiz, “başörtüsü tartışması” adı verilen tartışmayı tarihin çöp sepetine fırlatıp attı.
“Elleriniz dert görmesin” diyorum.
“Helal olsun” diyorum.

*

Meclis’in tüm üyelerine istisnasız teşekkürler...
Ama isim vererek teşekkür etmek istediklerim de var:

*

Teşekkürler
Muharrem İnce...
“İstismara kapı aralamamak” gerekçesiyle de olsa başörtüsü özgürlüğüne destek verdiğiniz için... “Başörtülü de benim bacım, başı açık da benim bacım” cümlesini gürül gürül haykırdığınız için... “Biz başörtüsüne değil istismarına karşıyız” mesajının altını çizdiğiniz için...

*

Teşekkürler
Pervin Buldan...
Yaptığınız o şahane konuşma için... Başörtüsü özgürlüğüne yönelik içtenlikli sevinciniz için... “Kadınların ne giyeceğine, kadınların ne takacağına, kadınların nasıl hareket edeceğine erkekler karışmasın” dediğiniz için... Yapıcılığınız için... Kucaklayıcılığınız için...

*

Haberin Devamı

Teşekkürler
Belma Satır...
İktidar partisi adına yaptığınız olgun ve vakur konuşma için... Muhalefet adına konuşanlara ettiğiniz teşekkür için... Polemik yapmaya gayret etmediğiniz için... Yapıcı üslubunuz için... “Bugün Meclis’te Merve Kavakçı olayında yaşananlar yaşanmamıştır” cümlesini ifade ederek geçmişe kalın bir çizgi çizdiğiniz için... Kadın-erkek eşitliğine yaptığınız vurgu için...

*

Teşekkürler
Şafak Pavey...
Başörtüsü özgürlüğüne hiçbir açık kapı bırakmadan verdiğiniz vurgulu destek için... Bunu yaparken başka özgürlükler konusunda sergilenen olağanüstü eksikliklere dikkat çektiğiniz için... Özgürlüklerin sadece bir kesim için değil, her kesim için sağlanması gerektiğini ifade ettiğiniz için... Kendi özel durumunuzdan bir cümleyle söz ederek o konuyu abartılı bir istismarın konusu yapmaya tenezzül etmediğiniz için.

*

Teşekkürler Ruhsar Demirel...
Yaptığınız o müthiş güzel konuşma için... Başörtüsü özgürlüğü konusunda sergilediğiniz özgürlükçü tutum için... Kadınların mahrem alanlarına hoyratça dalan erkek siyasetçilere verdiğiniz incelikli dersler için... Zarif üslubunuz için... Kadınlara bakışta sergilenen yanlışlara işaret ettiğiniz için...

*

Haberin Devamı

Teşekkürler
Bülent Arınç...

Meclis’te ortaya çıkan büyük mutabakattan duyduğunuz memnuniyeti ifade ettiğiniz için... Meclis’te sergilenen olgunluğa dikkat çektiğiniz için... Başı açıklar ve başı örtülüler ayrımına karşı sergilediğiniz birleştirici yaklaşım için... İktidarınıza yöneltilen eleştirilere gayet seviyeli bir üslupla verdiğiniz cevaplar için... Meclis’in hakkını teslim ettiğiniz için...

*

Kısacası...
Türkiye için hepimize yeniden büyük umutlar kazandırdığı için...
Hepinize sonsuz teşekkürler.
Ve şunu unutmayın:
Tarih bugünü “başörtüsüne özgürlük sağlanan gün” olarak yazmayacak, “başörtüsü özgürlüğü için büyük mutabakat günü” olarak yazacak.

Haberin Devamı

Artık Marmaray’dan acayip tırsıyorum

ADAM, Marmaray’ın yapımından sorumlu en yetkili bürokrat...
Yaptığı açıklamalar şöyle:
-Japonlarla toplantı yaptık.
-“Marmaray
29 Ekim’e yetişecek” dedim.
-Bir kâğıda
“29 Ekim’de Marmaray’ı açamadığımız takdirde Boğaz Köprüsü’nden atlayarak kendimizi feda edeceğiz” diye yazdım.
-Sonra da arkadaşlardan toplu iğne istedim.
-Parmağımı tırnağıma kadar deldim ve akan kanla kâğıdın altını imzaladım.

*

Size bir şey söyleyeyim mi?
-Elektrik kesintisi nedeniyle seferlerin biraz aksaması...
-Yoğunluk nedeniyle sorunlar yaşanması...
-Yolcuların yaptığı yaramazlıklar nedeniyle kapıların kapanmaması...
Gibi durumlara zerre kadar aldırış etmedim, Marmaray’ın sağlamlığına zerre kadar kuşku duymadım.

*

Haberin Devamı

Ve fakat...
Marmaray’ın yapımından sorumlu en yetkili bürokratın şu süper marazi ruh haline tanık olunca...
İntihar etmek, kanla imza atmak gibi tuhaflıklarına vakıf olunca...
Bende kaçınılmaz olarak bir “Marmaray kuşkusu” beliriverdi.
İçimi kemiriyor bu kuşku.

*

Köprüye çıkmak, kendini feda etmek, kan akıtmak, kanla imza atmak...
Ben artık çok fena tırsıyorum bu Marmaray’dan...

Dinde var mı yok mu?

BAŞÖRTÜSÜ dinin emri midir, değil midir?
Bana ne? Sana ne? Ona ne? Başbakana ne? Bakana ne? Milletvekiline ne? Köşe yazarına ne?

*

Biri çıkar ve der ki:
“Ben başörtüsünün dinin emri olduğuna inanıyorum”.
Mesele orada biter.
Bana, sana, ona, başbakana, bakana, milletvekiline, köşe yazarına düşen buna saygı duymaktır.

*

Haberin Devamı

Biri de çıkar ve der ki:
“Ben başörtüsünün dinin emri olduğuna inanmıyorum”.
Mesele yine biter.
Bana, sana, ona, başbakana, bakana, milletvekiline, köşe yazarına düşen buna saygı duymaktır.

*

“Başörtüsü özgürlüğü” ile “Başörtüsü dinin emri midir, değil midir” tartışmasının zerre kadar ilgisi yoktur.
Sonuçta teoloji konferansına bildiri sunmuyoruz.
Yanlış ya da doğru “Başörtüsü dinin emridir” diye inanan insanların özgürlüğünü konuşuyoruz.

İki merak

-BİR: Mustafa Sarıgül acaba neden kendisinden “üçüncü tekil şahıs” olarak söz ediyor? Neden “ben” demiyor? Neden kendisinden söz ederken “Sarıgül” diyor?

*

-İKİ: Bir araştırma şirketinin yaptırdığı “Mustafa Sarıgül mü, Gürsel Tekin mi?” anketi neden çalınır? Hırsızların maksadı nedir? Durumu öğrenmek mi?

Yeni düşman bulundu

ESKİ statükonun düşmanları vardı...
Hem de azılı düşmanlar.

*

Komünistler mesela...
Memleketin başına hangi bela gelirse gelsin anında komünistlerden bilirlerdi.

*

Sonra düşman değişti.
“Komünistler” gitti, yerine “bölücüler” geldi.
En küçük bir itirazın bile “Vay bölücü vay” diye karşılandığı günler...

*

“Bölücüler” ile birlikte bir değişmez düşman daha vardı:
“İrticacılar”.
İşler azıcık aksadı mıydı, sorumluluğun kime atılacağı belliydi:
“İrticacılar, gericiler, mürteciler”.

*

Eski statükonun düşmanları olur da yeni statükonun olmaz mı?
Bakın işte o da buldu kendine bir düşman:
“Gezi’ciler”.
-Trafik mi tıkandı, sorumlu Gezi’ciler.
-Marmaray’da birileri butona mı bastı, sorumlu Gezi’ciler.
-Bir yerde bir arıza mı çıktı, sorumlu Gezi’ciler.

*

Bu memleketin değişmez kaidesidir:
Statükolar gider, statükolar gelir.
Ama gelen ya da giden statükonun kendine düşman bulma ve yaratma konusundaki maharetinde hiç eksilme olmaz.

Yazarın Tüm Yazıları