Bu resmi son halifemiz yaptı

RESMİN adı: Avludaki Kadınlar.

Haberin Devamı

Bu resmi son halifemiz yaptı


Ressamı: Abdülmecid Efendi.
Kendisi Sultan Abdülaziz’in oğludur.
Sultan olamamıştır ama halife unvanı almıştır.
Son halifemizdir yani.

*

Resmi görünce aldı beni bir merak...
Ve başladım sorular sormaya:
-Bir milyon 200 bin liralık bir bedelle bu hafta sonu İstanbul’da müzayedeye çıkacak bu tabloyu satın alıp evinin duvarlarından birine asma cesareti gösterecek bir muhafazakâr zenginimiz çıkar mı?
-Muhafazakâr aydınlarımız, eğer bu türden resimleri bir dejenerasyon olarak değerlendiriyorlarsa, “Dejenerasyon Cumhuriyet’le birlikte başlamıştır” şeklindeki görüşlerini revize ederler mi?
-Son halifemiz Abdülmecid Efendi’nin yaptığı bu tabloyu, RTÜK’ten falan korkmadan, ayrıca da zerre kadar buzlama yapmadan ekrana getirmeye cesaret edecek herhangi bir muhafazakâr televizyon kanalımız çıkar mı?
-“Batılılaşma” karşıtı tezleriyle yıllarca ortalığı inim inim inleten muhafazakâr yazar çizerlerimiz, “fesini çıkardığında tam bir Fransız entelektüeli gibi” diye nitelendirilen son halifemizin bu tablosu hakkında nasıl bir analiz yaparlar?
-İstanbul Fatih’te geçtiğimiz ay “Kahrolsun demokrasi! Hilafet isteriz! Halife isteriz” falan diye ayağa kalkıp eylem yapan mümin ve mümine kardeşlerimiz, acaba son halife Abdülmecid Efendi gibi bir halife isterler mi?

*

Haberin Devamı

Şu anda ne mi yapıyorum?
Şunu yapıyorum:
Bir yandan son halifemiz Abdülmecid Efendi’nin fırçasından çıkan tabloya göz gezdiriyor, bir yandan da gelecek cevapları merak ediyorum.
Hadi bakalım.

Çıldırtıcı trafiğin tam ortasından bildiriyorum

ARABADA dört arkadaşız.
İstanbul’un çıldırtıcı trafiğinin tam ortasında dura kalka ilerlemeye çalışıyoruz.
İki buçuk saat geçmesine rağmen hâlâ hedefe yaklaşmış değiliz.

*

Arabada manzara-i umumiye şöyle bir şey:
-İki kez kavga edildi, üç kez barışıldı.
-İki kez ihtiyaç molası verildi.
-Bir kez deli gibi su arandı.
-Üç kez Kadir Abi yâd edildi.
-Beş kez Tokyo Metrosu gibi bir metronun hayali kuruldu.
-Uğranmadık radyo istasyonu bırakılmadı.
-Hangi müziğin dinleneceği hususunda iki kez tartışma yapıldı.
-İki kez susuldu.
-Üç kez marş söylendi.
-Bir kez taraflar birbirlerinin akıl ve ruh sağlığı açısından bir uzmana görünmesini önerdi.

*

Haberin Devamı

Yolculuk sona erdiğinde sanırım bu dört arkadaş, uzun bir süre birbirlerini görmek istemeyecekler.
Ah Kadir Abi ah!

Tam demokrasinin önündeki 5 engel

-BİR: Hükümetin verdiği küçük şeyleri “Oh oh... Yetmez ama evet” diye karşılayıp eteklere zil çaldırmak.
-İKİ: Hükümetin birkaç küçük adımı karşısında “Ama bu bir devrim, hadi gidip bunu kutlayalım” demek.
-ÜÇ: Hükümetin gıdım gıdım verdikleri karşısında “Demokrasi dediğin gıdım gıdım gelir” diye tez yumurtlamak.
-DÖRT: “Hak verilmez alınır” anlayışının yerini, “Hak alınmaz, hükümet tarafından küçük küçük verilir” anlayışına terk etmek.
-BEŞ: Zorlu mücadeleler sonucu fiili olarak zaten elde edilmiş hakların hükümet tarafından tanınması karşısında bayram yapmak.

Haberin Devamı

Ani soğuğun insana yaptığı fenalıklar

-EVDEN hiç çıkmama hissiyle dopdolu olmak...
-Daha dün tişört ararken bugün palto arar hale gelmek...
-Kafe önlerine atılan masaların artık haram olduğu gerçeğiyle yüz yüze gelmek.
-Düne kadar üstten pike atarken bugün sarılacak battaniye arayacak duruma düşmek.
-Dondurma isteğinden salep isteğine ani geçişlere duçar olmak.
-Öğle uykularına gönül indirmek...
-Yakılmış bir soba ve üstünde kestane hayali kurmak...
-Atkı, eldiven peşinde koşmak...

AK Parti’nin matrakları

-BURHAN KUZU: “Atma Ziya” denileceğini bildiği halde “Obama beni aradı, ağladı, yetkilerim az dedi” falan diye espriler yapıyor. Espri düzeyi hakkında bir şey diyemem ama bir sempatisi olduğu kesin. En muhalifler bile adı geçtiğinde gülümsüyor.
-MELİH GÖKÇEK: Yaramazlıklarına rağmen yine de matrak biri. En azından espri yapmaya gayret ediyor. Yüzünde çok sık yaramaz çocuklara özgü bir gülümseme beliriyor. “Dış mihrak” edebiyatı yapmadığı müddetçe gayet de çekilir biri.
-YİĞİT BULUT: Son yaptığı “Tayyip Erdoğan en büyük sosyalisttir” açıklamasıyla artık kocaman bir şaka olduğunu kanıtladı... Şimdi tek bir sorunumuz var: Ona şöyle içimizden geldiği gibi kocaman gülebilir miyiz? Emin değilim.

Haberin Devamı

İyi çocuklar, iyi arkadaşlar falan

“TANIRIM, iyi çocuktur.”
(Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, Şemdinli’de kitapçı bombalamasından sanık Ali Kaya için böyle demişti.)

*

“Tanırım, iyi arkadaştır.”
(Başbakan Tayyip Erdoğan, gazeteciye gönderdiği üslupsuz mail’le gündeme gelen Eskişehir Valisi Tuna için böyle dedi.)

Buna partim karar verir

BAŞBAKAN’a soruyorlar:
“Cumhurbaşkanlığına aday olacak mısınız?”
Cevap veriyor:
“Buna partim karar verir”.

*

Eğer AK Parti’de Başbakan’ın iradesinin karşısında bir iradenin belirebileceğine dair en küçük bir işaret olsaydı...
Bu cevabı “çok demokratik” bulabilirdik.
Fakat heyhat!

Yazarın Tüm Yazıları