Yeni hayatın bedeli stres mi?

Hayatımızın giderek kolaylaştığını, hatta daha zenginleştiğini söylemek mümkün.

Haberin Devamı

Ekmeğimizi eskisi gibi taştan değil, daha ziyade ‘baştan’, yani bilgi gücümüzden çıkarıyoruz. Ama bütün bunlar için ödenmesi gereken bazı bedeller var. O bedellerden en önemlisi ise stres.

Birkaç gün önce hastalarımdan biriyle stres konusunu konuştuk, özellikle de stresin yol açtığı sağlık sorunlarını tartıştık. Hastam son zamanlarda aşırı bir stres yükü altında eziliyordu ve bu nedenle de gastritle, kolitle başlayan sorunları sedef hastalığına kadar uzanmıştı.
Daha detaylı bilgi edinmesi için “Uzun Hayatın Sırları” isimli kitabımdan stresle ilgili bölümü okumasını tavsiye ettim. Bu cumartesi aynı bilgileri sizinle de paylaşmamızda yarar olduğunu düşünüyorum, çünkü stres bir şekilde hepimizi etkiliyor. İşte o bilgiler...
Yaşamımız eskiye oranla çok değişti. Hayatımızın giderek kolaylaştığını, hatta daha zenginleştiğini söylemek mümkün. Daha az kas gücü kullanıyor, ekmeğimizi eskisi gibi taştan değil daha ziyade ‘baştan’, yani aklımızla ürettiklerimizden, bilgi gücümüzden, eğitim düzeyimizden çıkartıyoruz. Ne kadar şikâyetçi olursak olalım, yeni hayat eskisinden daha rahat.
Ama bütün bunlar için ödenmesi gereken bazı bedeller var. O bedellerden bir tanesi var ki, çok ama çok önemli.
Çünkü o bedel uykularımızı kaçırıyor, hızla yaygınlaşan uyku sorunlarının arkasında o yatıyor. Ayrıca, felç, bellek bozukluğu hatta bunama gibi beyin sorunlarının, kalp çarpıntısının, kalp krizinin geri planında hep o gizleniyor. Reflü patlamasının, gastrit-kolit sıklığındaki artışın nedenlerinden biri yine o. Erken fark edilip zamanında çözüm getirilmezse, işi kansere kadar vardırabiliyor. Hastalık veya değil, çok sayıda sağlık sorununda hep o gölge ediyor. Sözü daha da uzatmadan, o gizli suçlunun, sinsi düşmanın ve ağır bedelin adını açıklıyoruz: Stres.
Günlük sohbetlerimizde, evimizde, işyerimizde ona hep denk geliyoruz. Kimi zaman “Stresim var, bana bulaşma!” diyoruz. Kimi zaman “Bizim patron amma da stresli adam!” diye eleştiriyoruz, kimi zaman da “Stres benim neyime!” diyerek geçiştiriyoruz. Ancak çoğu zaman kelimeyi yanlış yerde kullanıyoruz ve stresin tam olarak ne anlama geldiğini, neyi ifade ettiğini bilmiyoruz.

STRES NEDİR?

Haberin Devamı

Stres, bizim var oluşumuzu sağlayan bir mekanizmadır. Fiziksel ve ruhsal yapımızın bir sınırı vardır. Bu sınırı çok fazla zorladığımız zaman, sistem karmaşık hale gelir. Fiziksel ya da ruhsal olarak sınırlarımızı zorlayan unsur süreklilik kazanırsa sorun yaratmaya başlar. İşte o zaman durumun adını koyuyor ve ona ‘stres’ diyoruz.
Uzun yaşam uzmanı Dr. Michael T. Roizen stresi şöyle tanımlıyor: “Stres, yapılması gerekenleri yapmak için çok az zaman ve çok fazla engel olduğunu hissetmekten daha fazlasıdır. Stresin neden olduğu baş ağrısı veya kafatası içi basıncı yüzünden stresin tamamen zihinsel bir fenomen olduğunu düşünmek, işin kolayına kaçmak olur. Ama pratikte durum göründüğü gibi değildir. Stres aynı zamanda fizyolojiktir ve vücudun pek çok kısmını etkiler.
Stres altındayken kalp atışı hızlanır, tansiyon yükselir, nefes sıklaşır ve kendinizi daha uyanık hissedersiniz. Beyne ve kalbe kan hücum eder; buna karşılık böbrek, karaciğer, mide ve deriden kan çekilir. Kandaki şeker ve kötü kolesterol yükselir, iltihaplanmaya yol açan süreçler hız kazanır. Sonuç olarak stres tüm sistemde belirgin değişimlere yol açar.

Haberin Devamı

ÖNEMLİ OLAN DOZ VE SÜREDİR

Size şaşırtıcı gelebilir ama yoğun ve kısa süreli stresler sizi yaşlandırmaz. Sadece vücut sistemlerinden bir veya birkaçını olması gereken şekilde harekete geçirmenizi sağlar. Dolayısıyla önemli olan stresle karşılaşmanız değil, strese ne kadar, ne sıklıkta ve ne yoğunlukta maruz kaldığınızdır. Stres kronik hale gelirse, size zarar vermeye başlar ve vücudunuzu kuşatma altına alır.”
Başka bir deyişle, kısa süreli stres reaksiyonları iyidir, hoştur ve gereklidir. Bu gibi stresler, çocuklarımızı, başkalarının çocuklarına göre daha iyi yetiştirme imkânı sunarlar. Evimizde eşimiz ve çocuğumuzla, diğer ailelere kıyasla daha mutlu olabilme çabalarına girme olanağı tanırlar. Bizi, çalışma hayatımızda daha başarılı olma gayreti içine sokarlar.

Haberin Devamı

KİMYASAL BANYO HASTA EDEBİLİYOR

Buna karşılık, şiddetli ve tekrarlayan streslere karşı geliştirdiğimiz tepkiler, bir süre sonra bizi baş edemeyeceğimiz yoğunlukta bir ‘kimyasal banyo’ veya ‘kimyasal kirlenme’ ile yüz yüze bırakır. Çözümsüz kalan çatışma, korku ya da endişeler, ilk aşamada faydalı olabilen stres tepkilerini sağlığa zararlı hale getirir. Stres alarm düğmesinin çalışmaması ya da kilitlenmesi, acil oluşan durumlara karşı kendimizi korumamız, belki de canımızı kurtarmamız için bir tehdit oluşturabilir. Ancak düğmenin sürekli olarak açık kalması da, farklı nitelikte ciddi sorunlara sebebiyet verecektir.
Kısacası, her şey gibi, stres için de bir ‘ifrat-tefrit’ durumu söz konusudur. Stresin de azı -veya geçicisi- karar, çoğu -tekrarlayanı ve süreklisi, şiddetlisi- zarardır.

Haberin Devamı

Gary Small diyor ki:

“Yaşamınızdaki dağınıklığı azaltmak stres düzeyinizi düşürmenin etkin bir yoludur. Nasıl ara sıra giysi dolabınızı elden geçirip fazlalıklardan kurtuluyorsanız, bazen duygusal evinizi de temizlemeniz, gereksiz ilişkilerden uzaklaşarak enerjinizi sadece sevdiğiniz, ilgi duyduğunuz insanlar için harcamanız doğru olur.
Bir zamanlar anlam içeren bazı eski dostluklar, zaman içinde kişiyi zenginleştirmek yerine, ona zarar veren, sıyrılması güç alışkanlıklar haline gelir.” Gary Small’ın bu fikrinin özetini ben ‘ilişki detoksu’ olarak tanımlıyorum ve hayatın pek çok alanında olduğu gibi zamanı ve yeri geldiğinde sorun yaratabilecek ilişkileri de hayatımızdan çıkarmanın –detokslamanın– faydalı olacağını kabul ediyorum.

Haberin Devamı

Stresin iki yüzü

Dozunda alırsak:
-Bizi tetikte tutar.
-Daha başarılı kılar.
-Büyük hedeflere odaklandırır.
-Muhtemel tehlikelere karşı hazırlıklı kılar.
Dozu kaçarsa:
-Gastrit veya kolite,
-Hipertansiyon, kan şekeri fırlamalarına,
-Enfarktüs atakları ve inmeye,
-Depresyona,
-Ve bunamaya neden olabilir.

Zelinski diyor ki:

Kronik olarak canı sıkılan insanların aşağıdaki özelliklere sahip olma eğilimleri vardır:
-Bu kişiler maddi varlıkları ve güvenlikleri için kaygı duyarlar.
-Eleştiriye karşı çok hassastırlar.
-Geçer akçe değerlerle uyum içindedirler.
-Her şeye üzülürler.
-Özgüvenleri yoktur.
-Çok yaratıcı değildirler.

Yazarın Tüm Yazıları