Biber gazı deyip geçme tanı, gör altında yatan bilimi

Birincisi, savaş hukukuyla ilgili olarak yapılmış Cenevre Anlaşmaları’ndan biri, biber gazını ‘kimyasal silah’ sayıyor ve savaşta kullanılmasını yasaklıyor.

Haberin Devamı

Tabii böyle bir anlaşma var ama bu anlaşmanın imzacısı fazla devlet yok; onu bilelim.
İkincisi, yeterince çok ülke tarafından kabul edilmiş olsun veya olmasın fark etmez, bir temel uluslararası hukuk metninde ‘kimyasal silah’ olarak nitelenen ve savaşta kullanımının yasaklanması istenen bir maddenin sivil nüfus üzerinde kullanılmasında herhangi bir sınırlamama olmaması, hatta kullanımın ‘hukuki’ olması çok tuhaf, çok tartışmalı bir durum.
Peki nedir biber gazı? Ünlü National Geographic dergisinden Brian Clark Howard, bu sorunun cevabını bulmak için Yale Üniversitesi tıp fakültesinden Sven-Eric Jordt ile konuşmuş. Bu yazıda okuyacağınız bilgilerin büyük çoğunluğu bu söyleşiden alındı ama başka kaynaklardan da yararlanıldı.
Gezi gösterileri sırasında polisle karşılaşanlar zaten iyi biliyor, bu ‘gaz’ın iki temel kullanım biçimi var.
O ‘kırmızılı kadın’ fotoğrafında, polisin sırtındaki tüpten ve yakın mesafeden doğrudan insanın üzerine sıkılan şey ‘biber spreyi.’ Bir zamanlar pek çok kişinin kendini savunmak amacıyla çantasında taşıdığı sprey yani.
İkinci kullanım biçimi ise o meşhur ortalığı dumana bulayan kapsüllerle uzaktan fırlatıldığı hali.
Önce şunu bilelim: Biber ‘gazı’ aslında gaz değil; sıvı. Ama bu kapsüllere yerleştirilirken kimyasal yöntemlerle gaz haline getiriliyor.
O kapsüllerle uzaktan fırlatılan ‘gaz’ın iki türü var. İstanbullu eylemciler bir hayli iyi biliyor, kapsüllerin üstünde ya OC yazıyor CS.
Üzerinde OC yazan, eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in talihsiz açıklamasındaki gibi ‘doğal.’ Çünkü OC ‘Oelum Capsicum’un kısaltması. Yani ‘Acı biber yağı.’
Üzerinde CS yazan kapsüllerle atılan ise doğal değil, kimyasal bir bileşim. Ana maddesi 2-chlorobenzalmalononitrile adını taşıyor.
Geçmişte başka bazı gaz çeşitleri de kullanıldı, mesela Amerika Vietnam’da CN kullandı ama bugün en yaygın kullanılan iki gaz bunlar.
Yaygın diyorum ama aslında o kadar da değil. Mesela Bahreyn, bu ülkede bir ‘Arap Baharı’ türü ayaklanma yapmak isteyen Şii nüfusa karşı bu iki gazı en az bizim kadar kullandı, haftalar boyunca. O zaman Bahreyn’i ‘Halka karşı orantısız güç kullanmak’la eleştiren ülkeler arasında Türkiye de vardı. Orantısız gücün bir bölümü de bu gazdı işte.
Son yıllarda Bahreyn’den sonra Türkiye bu gazı en çok kullanan ülke oldu. (Amerika’da mesela gazı kullanmaya bir yasal engel yok ama polis genellikle bu gazlar yerine ‘biber spreyi’ni kullanıyor. İngiltere’de de durum benzer. Biber spreyi, kapsülden atılan gazla kıyaslandığında daha az kalıcı etki bırakan ama yine de feci bir şey.)
Gaza bizzat maruz kalanlar daha iyi biliyor, aynı işe yarasa da bu iki gaz, yani OC ile CS arasında ciddi fark var.
OC, yağ bazlı olduğu için sabunlu suyla yıkamadan etkilerinden kurtulmak kolay değil. Kaldı ki, gaz aslında sadece bronşlarınızı daraltarak nefes alma güçlüğü çekmenize yol açmıyor, vücudunuzda temas ettiği her yerdeki ağrı uyarıcılarını tetikliyor. Özellikle en nemli bölgeler, terli göğüs ve koltuk altı, ağız göz çevresi OC’nin etkilediği yerler.
CS daha da beter. Yale Üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre OC de CS de vücudun tamamında ağrı uyarıcılarını harekete geçiriyor, ciltte yanma hissi ve kızarıklıklara neden oluyor.
OC ve CS’nin etkilerini azaltmak için neler yapılabileceği konusu da araştırılmış. Henüz bu konudaki bilimsel makale yayınlanmış değil ama ilk sonuçlara göre bazı ağrı kesiciler gaza ‘iyi geliyor.’
Ama böyle düşünmek de doğru değil. Çünkü eğer daha gaz atılmadan, gaza karşı bir önlem olarak ağrı kesici alınırsa, bu sefer gaza maruziyet eşiği yükseliyor ve sonuçta bu sefer aşırı dozdan etkilenmeler olabiliyor.
Ayrıca gaz maskesi de bir çözüm değil. Belki gözleri koruyor ve nefes almayı mümkün kılıyor ama vücudun geri kalanı gaza maruz kalıyor. Özellikle polisler ve ön saflardaki göztericilerle gazeteciler için geçerli bu durum. Gaz sırasında sadece nefes alabilmek yeterli değil; vücudu da korumak gerekiyor.
Nitekim bu gazlardan birinin (CS) suya karıştırılıp TOMA’dan sıkılmış halinin doktorları bile yadırgatacak biçimde alerjik reaksiyonlara sebep olması, ciltte yanma etkisi yapması hiç de azımsanmamalı.
Peki acaba Türk göstericilerin bulduğu anti asitli solüsyon bir işe yarıyor mu? Göstericilere veya yüzü ağzı bu solüsyonla yıkanmış olanlara sorarsanız evet yarıyor, acıyı azaltıyor, bir rahatlama sağlıyor. Belki ileride bu solüsyon da bilimsel literatüre girecek ama şimdilik bir bilgim yok.

Yazarın Tüm Yazıları