Gezi Parkı!

Gezi Parkı olayının benim açımdan özeti:Her şey çevreci ve doğa dostu bir hareket olarak başladı.

Haberin Devamı

Gezi Parkı yerinde kalsın, ağaçlar kesilmesin, parkta yaşayan hayvanlar evsiz kalmasın, orası insanların şehrin ortasında nefes alacağı, mutlu olacağı bir yer olarak kalsın istendi. Çoğunluğun başka hiçbir amacı ya da isteği yoktu. Kimse bir parti taraftarı ya da karşıtı olarak orada bulunmuyordu. Doğanın, şehrin hakkı geri isteniyordu, o kadar.
Masum ve haklı bir istekti. Bir yetkili de parka gelip, “Ağaçları kesmeyeceğiz, başka yere dikeceğiz, İstanbul zaten AVM doldu, parkı yıkıp bir yenisini yapmayacağız, biz de yeşili en az sizin kadar severiz” dese olay bitecek, herkes güle oynaya, teşekkür ederek evine gidecekti zaten.
Kimse gelmedi.
Polis dışında.
Gelen polis de sanki düşman ülkenin polisi gibi davrandı kendi halkına. Başbakan’ın da konuşmasında kabul ettiği ve eleştirdiği gibi gereksiz yere orantısız güç kullandı.
Tazyikli su sıktı.
Tartakladı.
Biber gazı bombası attı.
İş çığrından çıkmıştı artık.
Biraz da çuvaldızı başka yöne çevirmek lazım, sosyal medya da en az biber gazı kadar gaz verdi halka.
Eski defterler açıldı.
Çevreci harekete, polisin saldırısına doğan tepkilere, eski defterlerin hesapları da eklendi.
Bir süre sonra araya provokatörler, kötü niyetliler, hükümet karşıtları girdi.
Polis kadar onlar da tehdit unsuru oldu masum direnişçilerin kavgasında.
Cem Özer, Twitter’a şöyle yazmıştı; “İki yıl önce Hamburg Parlamento Binası önünde büyük bir protesto eylemine denk geldim. Etraftaki polislere müdahale mi edeceksiniz diye sordum. Hayır müdahale olmasın, eden olursa engelleyelim diye buradayız dedi. İki gün sürdü. Şenlik gibiydi.”
Gezi Parkı eylemi de böyle bitebilirdi.
Yazık oldu.

Haberin Devamı

Son bir haftada neler oldu?

Politikacıların ekolojinin ne denli kritik ve yaşamsal bir mesele olduğunu görmezden gelmemeleri gerektiği anlaşıldı.
Polis kardeşler gerçekten gözlerimizi yaşarttılar.
İnsanın hışmından en fazla zarar gören yine doğa ve hayvanlar oldu. HAÇİKO olarak veterinerlere ulaştırdığımız gazdan, tazyikli sudan, kaçışan insanlardan etkilenen hayvan sayısını unuttum bile.
Türkiye’de gazetecilere, habercilere mesleğin etik ve kurallarının yeniden okutulması gerektiği anlaşıldı.
Hiçbir partinin tek başına toplayamayacağı kadar çok insanın doğanın yanında ve orantısız şiddetin karşısında birleşebileceği görüldü.
Günde beş vakit konser, şarkı ve kliplerini paylaşan sanatçıların Gezi Parkı uykusuna yatmalarına şahit olundu. Nereye geziye çıktılar merak etmekteyiz, bir ses versinler.
Masum bir hak ve halk hareketinin provokatörlerin elinde nerelere gidebileceği ile yüzleşildi.
Her iki taraf da vicdanlarıyla baş başa kalıp, otursun ben nerede hata yaptım diye düşünsün şimdi.

Sakın kesme!

Haberin Devamı

Bir ağaç neler yapar?
Meyve verir, olgunlaşmasını beklersen türlü lezzetler sunar.
Baharın geldiğini en güzel renklere bürünerek haber verir.
Dalında salıncak kurar, çoluk çocuk eğlenirsin.
Gölgesi çöldeki vaha gibidir.
Bazen dünyadaki en güzel yer olur.
Oksijen verir, nefes olur insana, şehirlere.
Tohumlar fidana, fidanlar ağaca, ağaçlar ormana dönmelidir yurdumda, ağaçlar kesilmemeli, parklar betona dönmemelidir.
Mehmet Emin Yurda-
kul’un Sakın Kesme adlı şiiriyle bitirelim o zaman:
Sakın kesme!
Her dalında bir güzel kuş ses versin.
Sakın kesme!
Gölgesinde yorgun çiftçi dinlensin.
Sakın kesme!
Şu verimli köye kanat, kol gersin.
Sakın kesme!
Aziz vatan günden güne şenlensin.

Yazarın Tüm Yazıları