Tane tane anlatıyorum: Hiç inandırıcı değilsiniz

HİÇ inandırıcı değilsiniz.

Haberin Devamı

Sanki ortalık alkolikten geçilmiyormuş gibi...
Sanki memleket alkolizm bataklığı içinde debeleniyormuş gibi...
Sanki analar, babalar, bacılar “kurtar bizi devlet baba” diye feryat figan ediyorlarmış gibi...
Sanki bağımlılık merkezleri alkolizm bataklığına düşmüş on binlerce alkolikle dolup taşıyormuş gibi...
Üç gün içinde, jet hızıyla, doğru dürüst tartışmadan ve tartıştırmadan şak diye geçirdiniz ya o yasayı...
İşte bu yüzden hiç inandırıcı değilsiniz.

Hiç inandırıcı değilsiniz.
Daha geçen gün Sağlık Bakanı’nız açıkladı.
Dedi ki:
“Dünyada kişi başı alkol tüketimi 15 litreyi bulan ülkeler var. Türkiye’de ise kişi başı alkol tüketimi sadece 1.5 litre”.
Yani yakın bir tehlike yok.
Ne yakını yahu!
Uzak bir tehlike bile yok.
İşte bu yüzden hiç inandırıcı değilsiniz.

Haberin Devamı

Hiç inandırıcı değilsiniz.
Diyorsunuz ki:
“Biz çocuklarımızın gece gündüz kafası kıyak dolaşmasını istemiyoruz”.
18 yaşından küçüklere içki satışı zaten yasak.
Eğer gerçekten “gece gündüz kafası kıyak çocuklar” istemiyor olsaydınız, mevcut yasağı doğru dürüst uygular, denetimleri sıklaştırır, bu yönde bir mücadele verirdiniz.
Ama siz bu alanda hiçbir adım atmadınız.
İşte bu yüzden hiç inandırıcı değilsiniz.

Hiç inandırıcı değilsiniz.
Avrupa’dan, İskandinav ülkelerinden, Amerika’dan örnekler veriyorsunuz.
Ama örnek verdiğiniz ülkelerdeki alkol tüketim oranlarından, o ülkelerde alkol reklamlarının kökten yasaklanmadığından ve bazı ülkelerde uyuşturucunun bile serbest olduğundan hiç söz etmiyorsunuz.
Tıpkı örnek verdiğiniz ülkelerdeki yaşam kalitesinden, özgürlüklerden, biber gazı kullanım oranlarından, gösteri hakkına duyulan saygıdan, ifade özgürlüğünün sınırsızlığından, yaşam hakkına gösterilen titizlikten, demokrasinin tek adam idaresi olarak algılanıp algılanmadığından söz etmediğiniz gibi...
Batı’nın sadece yasaklarını alıyorsunuz...
O yasaklar da sadece işinize gelen yasaklar...
İşte bu yüzden hiç inandırıcı değilsiniz.

Hiç inandırıcı değilsiniz...
Bir zamanlar size koskocaman bir önyargıyla yaklaşırlardı.
Namaz kıldığınız için size “gerici” derlerdi.
İnancınız olduğu için sizin “geri kafalı” olduğunuzu düşünürlerdi.
Zerre kadar empati göstermezlerdi size...
Şimdi aynı önyargıyı ve empati yoksunluğunu siz başkalarına karşı sergiliyorsunuz.
En küçük bir ayrıma gitme gereği bile duymadan “alkol” kullanan herkesin “alkolik” olduğu önyargısına sahipsiniz.
“Alkolizm” ile “alkol kullanmak” arasındaki mahiyet farkının farkında değilsiniz.
Size göre içkiye bulaşan herkes kafası kıyak alkolikten başka bir şey değil.
Önyargılısınız.
Empati yoksunusunuz.
İşte bu yüzden inandırıcı değilsiniz.

Haberin Devamı

Hiç inandırıcı değilsiniz.
İktidara gelmeden önce de diyordunuz ki:
“Kimse bizim hayatımıza karışamaz... İstediğim gibi giyinir, istediğim gibi yer, istediğim gibi inanır, istediğim gibi yaşarım”.
İktidara geldikten sonra ise şöyle dediniz:
“Kimsenin hayat tarzına karışmayız”.
İktidarınızın sekizinci yılında ise şöyle dediniz:
“Ne kadar viski, bira varsa tüketiyorsun. Aksırıncaya, tıksırıncaya kadar içiyorsun. Bir şey dedik mi?”
En sonunda geldiğiniz yer ortada...
İşte bu yüzden inandırıcı değilsiniz.

Hiç inandırıcı değilsiniz.
İzah edemediğiniz yığınla konu var:
Mesela gece 22.00 ile sabah 06.00 arasında içki satışı neden yasak, izah edemiyorsunuz.
Mesela sabah 06.00 ile gece 22.00 arasında içki satışı neden serbest, izah edemiyorsunuz.
Mesela Tekel bayilerinin zuladan içki satışını nasıl engelleyeceğinizi izah edemiyorsunuz.
Mesela içkinin geceleri karaborsaya düşüşünü nasıl engelleyeceğinizi izah edemiyorsunuz.
Mesela yasaklamanın çözüm olup olmadığını izah edemiyorsunuz.
İşte bu yüzden inandırıcı değilsiniz.

Haberin Devamı

Uyanık Sevan

PEYGAMBER’e ağza alınmayacak sözler söyleyip ardından da “ifade özgürlüğü” diye ortalığı ayağa kaldıran Sevan Nişanyan’ın, kendisine mail atan bir vatandaşı, “Bana hakaret etti” diye mahkemeye verdiği ve tazminat kazandığı ortaya çıktı.

Aferin Sevan...
Kendi saygınlığını korumak için mahkemelere “Bana hakaret etti, bu kişiye ceza yağdırın” diye koşarken ifade özgürlüğünü aklına getirmiyorsun...
Ama Hz. Peygamber’e ağza alınmayacak hakaretler ettiğin gerekçesiyle aldığın cezadan sonra “ifade özgürlüğü” diye ağlamayı biliyorsun...
Hakikaten aferin sana...

Kömür mü aldı?

AVRUPA Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı
Swoboda, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na
“Tayyip Erdoğan’a benzetemezsin” demişti ya...
Akil insan Hilal Kaplan şöyle demiş:
“Ne yani? Swoboda da mı yandaş? O da mı kömür aldı?”

Haberin Devamı

Bence iyi bir savunma değil bu...
Adamın karısının Siemens adına Türkiye’de
rüşvet işlerine karıştığı, CHP’nin de bu yolda
akoz olduğu iddiaları var ortada...
Bu durumda birileri de çıkıp “Kimine
kömür, kimine Siemens” diye yanıt verir,
Hilal Kaplan ne diyeceğini
bilemeyebilir.

Bülent Ersoy’un güllerini görünce mırıldandıklarım/images/100/0x0/55eae0abf018fbb8f89c6ea4

Güller kafaya kondurulmamış, kafa güllere kondurulmuş resmen.
Onorö dö balzac olduk cümleten.
Her defasında “Bundan ötesi yok” diyoruz ve her defasında yanılıyoruz.
Bu saçı yapan kuaföre ödül verilmeli ama peyzaj ve bahçe mimarisi alanında...
Kadir Abi bu güllerin kamusal mekânlardan yolunup yolunmadığı konusunda derhal soruşturma başlatmalı...

Haberin Devamı

Kıyak kafa

KARABÜK Üniversitesi, Hicaz Demiryolu’nu inşa ettirdiği için Ulu Hakan İkinci Abdülhamid Han’a “onursal doktora” verme kararı almış.
Karabük Üniversitesi Rektörü, İkinci Abdülhamid’e “Raylı Sistemler Mühendisliği” akademisyenlerinin ve öğrencilerinin teklifi ile doktora verme kararı aldıklarını açıklamış.
95 yıl önce ölmüş bir şahsa nasıl cübbe giydirecekler doğrusu meraktayım.

Bir de şunu merak ediyorum:
Raylı Sistemler Mühendisliği’nin hoca ve öğrencileri ayranı mı fazla kaçırdılar acaba?
Kafaları bu nedenle mi kıyak?
Eğer böyleyse 22.00 ile 06.00 arası bir yasaklama getirilmesi için ne bekleniyor?

Kuşkulu ölümmüş

HAYRİ Kozakçıoğlu...
Gece yatarken odasının kapısını kilitlemiş.
Beylik tabancasıyla kalbine ateş etmiş.
Sabah olmuş, kilitli kapı açılmış.
Ve Kozakçıoğlu’nun cesedi ve beylik silahı yataktaymış.
Buna rağmen “kuşkulu ölüm” diyorlar ya...
Resmen ayar oluyorum.

Kardeşim!

Adamın evinin kapısında 24 saat nöbet bekleyen polis var.
Kuş uçurtulmuyor evden...
Başucunda beylik silahı bulunmuş...
Odasının kapısı kilitli, pencereler tümden kapalı...
Bütün bunlara rağmen bu ölüm nasıl oluyor da kuşkulu ölüm oluyor?

 

Yazarın Tüm Yazıları