3, 4 belki 5 seçim: Başkanlık sistemi

Kurt Gödel, matematiksel mantıkta bir devri kapatıp başka bir devri açmış, büyük bir mantıkçı/matematikçiydi.

Haberin Devamı

Avusturyalıydı, Naziler iktidara geldiklerinde Amerika’ya göç etmiş, Princeton Üniversitesi’ndeki meşhur Advance Science Studies’de çalışıyordu.
Her iki yılda bir çalışma iznini yenilemek, Yeşil Kart çıkartmak vs üniversiteye zor geliyordu; ondan Amerikan vatandaşlığına geçmesini istediler. Albert Einstein, Gödel’i bunun basit bir bürokratik işlem olduğuna ikna etti.
‘Ne yapmam gerek’ diye sordu Gödel, ona Amerikan tarihi ve Anayasası’ndan soruların bir hâkim tarafından sorulacağı usulen yapılan bir imtihana gireceğini söylediler.
Gödel her şeyi ciddiye alırdı, imtihanı da ciddiye aldı ve Amerikan Anayasası’nı açtı okudu. Ertesi sabah Princeton’daki yürüyüşlerinde Einstein’a yakındı, ‘Ben’ dedi, ‘Amerikan vatandaşı olamam.’ Neden olamazdı? ‘Çünkü’ dedi büyük mantıkçı, ‘Bu Anayasa diktatörlük kurulmasını imkânsız kılmıyor.’

***

Büyük mantıkçının Amerikan Anayasası’nda mantıki delikler bulmuş olması önemli. O anayasa ki, özgürlükçülüğü ve yaşayan en eski demokrasiyi kurmuş olmasıyla meşhur bir anayasa.
Kurt Gödel, Amerikan Anayasası’na bakarken o metnin bir diktatörlüğe izin verip vermediğini önemsiyordu. Bir anayasanın diktörlüğe, tiranlığa, hatta otoriterliğe izin vermemesini sağlamanın yolu kuvvetler ayrımı sistemidir.
Amerikan Anayasası’nı yazanlar bu diktatörlük/tiranlık meselesini çok ciddiye alıyorardı. Demokrasilerini ve ülkelerini bir kralla savaşarak elde ettikleri için yeni bir ‘kral’ istemiyorlardı. O yüzden kuvvetler ayrılığı sistemi büyük bir dikkatle tasarlandı. Anayasanın kabulünden sonra tasarlanan ve anayasanın ilk ek maddelerini içeren ‘Haklar Yasaları’ da tam bu sebeple geldi.
O kadar ki, kurucular ‘başkan’ı bilerek ve isteyerek zayıf bıraktılar; icra yetkisinin çoğunu aslında eyaletlere verdiler. Amerikan siyasetinde ilk partileşme tam da bu ayrımdan kaynaklandı; güçlü bir merkezi idare isteyenlerle ademi-merkeziyetçiler arasında yani.
Bugünkü ‘güçlü’ Amerikan Başkanı profili büyük ölçüde 1929 Ekonomik Bunalımı sonrasında ortaya çıktı; federal hükümetin ağırlığı Roosevelt’in başkanlığı döneminde arttı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, küçük görmekte ve ‘Çok zayıf’ diye nitelemekte haksız değil, Başkan Obama’nın yapabileceklerinin bir sınırı var ama bizim başbakanlarımız için o sınırların çoğu geçerli değil.
Kurt Gödel, bizim 1982 Anayasamızı okusa, bırakın Türk vatandaşı olmaktan vazgeçmeyi, hemen geldiği yere geri kaçardı. Çünkü bizim Anayasamız kademeli diktatörlükler getiriyor. Bizde kuvvetler ayrılığı diye bir rejim yok mesela; hele bir parti on yıl iktidarda kalırsa yargı da o birliğe dahil oluyor ve bu dünyada bir tek Hitler ve Stalin’i kıskandırmayacak bir iktidar yetkisi ortaya çıkıyor. Bizde, demokrasinin sahip olması gereken denge ve fren mekanizmalarında denge ve fren görevini bir ölçüde beğenmediğimiz Avrupa yapıyor; herhangi bir iç güç değil.
İktidar partisinin bu güçlü konumuyla yetinmeyip bunu daha da geliştirecek bir sistem önerisiyle çıkması yeterince vahim bir durum. AK Parti’nin önerdiği haliyle başkanlık sistemi düzeltilip demokratikleştirilmedikçe üzerinde çok da fazla durmaya gerek yok bence.
Ama Başbakan’ın Amerika’da gazetecilere, ‘Kendi Anayasa önerimize Meclis’te 330 oy bulursak referanduma gideriz, o zaman 2014’te bir sandık daha olur’ demesi ciddiye alınmalı.
Bilmediğimiz bir sürü şey var. Bunların başında AK Parti’nin Meclis’te 330 oyu topyekun yeni bir Anayasa için mi arayacağı, yoksa kısmi bazı değişiklikler için mi?
Topyekûn bir Anayasada uzlaşma bulmak kolay değil; o yüzden büyük ihtimal bol maddeli bir Anayasa paketimiz olacak. Bu paket bir yandan Kürt sorununa çözümü kolaylaştıran maddeler içerecek, yani ülkeyi demokratikleştirecek, ama bir yandan da bir ihtimal başkanlık sistemini de içerecek.
Durumun biraz daha netleşmesine ihtiyaç var.
Biz 2014’te en azından iki seçim zaten yapacağız. Mart ayındaki yerel seçim ve temmuz sonu-ağustos başındaki cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu. İlk turda kimse yüzde 50’yi aşamazsa zaten bir üçüncü seçim ihtimalimiz de var.
Öte yandan, Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adayı olup seçilmesi halinde son bahara bir de milletvekili genel seçimi konma olasılığı için de ‘yok’ diyemeyiz.
Fırtınalı bir dönemden geçiyoruz...

Yazarın Tüm Yazıları