Görüşmenin ‘gizli’ şifreleri

Başbakan Erdoğan’la Obama’nın görüşmesinde vücut dillerine de bakmak lazım...

Haberin Devamı

Ülke liderleri görüşürken, “baskın olma çabası” bahsedilen konular ve cümleler içinde kendini belli etmese bile, üstünlük yarışını vücut dilleri aracılığıyla gözlemlemek işin izleyici olarak en eğlenceli tarafı.
Obama-Erdoğan görüşmesinde de yine bazı klasik “vücut dili” hikayeleri dinledik.
Erdoğan, Türkiye sınırları içinde vücut dilinin hitabetteki önemini ve insanlar üzerindeki etkilerini en erken kavramış siyasetçilerden...
Obama gibi her elini kaldırışı, her jest ve mimiği hesaplı değil. Sık sık “duygularına yenildiği” anlar oluyor, fakat karşısında Obama gibi vücut dili kullanımı konusunda bir “üstat” olmadıkça, Türkiye ve Ortadoğu’daki tüm görüşmelerinde her zaman “üstün olan benim” mesajı veriyor.
Türkiye’deki siyasetçilerin çoğu nasıl sosyal medyanın gücüne ve gelişen teknolojiye direniyorsa, vücut dilini kullanmanın önemine de direniyorlar.
Vaziyet böyleyken, Türkiye’de vücut dilini en doğru kullanan siyasetçi payesi, uzun zamandır Erdoğan’da.
Tabii Obama işin kurdu. İster Beyaz Saray’da misafir ağırlasın, ister bir başka ülkede misafir olarak ağırlansın, kullandığı şablon hep aynı.
El sıkışırken eli her zaman üstte.

Haberin Devamı

İKİZ FOTOĞRAFLAR

El sıkışmalarında sol elini karşısındakinin elinin üzerine koyarak hem “Bana güvenin” diyor, hem de üstünlük mesajı veriyor.
Görüşme bittiğinde veya konuşma samimi bir hâl almışken, hemen elini kaldırıyor ve karşısındakinin sırtını sıvazlıyor.
“Samimiyet” elbisesi giymiş bu hareketin altındaki esas mesaj şu: Bu görüşmenin hakimi benim...
Perşembe günü Başbakan Erdoğan’la yaptıkları ortak basın toplantısında Amerikan Başkanı’nın kendini nasıl ifade ettiğine dikkat edin:
Kollarını açarak kürsüyü tutuyor, ardından önünde kavuşturuyor. Yine “Sözüme başlıyorum, konuya hakimim, dikkatinizi çektiğimi biliyorum.
Ardından kollarımı önümde birleştirerek sözlerimin güven dolu olduğunu belirtiyorum” tavrında...
Hareketleri keskin, sözlerinde şaibeye yer yok. “Laf geçişleri” de kullandığı bir başka strateji.
Suriye ve güvenlik konuları arasına teşekkür sıkıştırması, eşi Michelle’den, Emine Erdoğan’dan bahsetmesi, “Erdoğan’dan kız yetiştirmek konusunda öğreneceklerim var, kızlarının yaşlarından ötürü benden birkaç adım ötede” demesi elbette tesadüf değil.

Haberin Devamı

Başbakan’da durum ne?

Erdoğan’ın işi zor. Öncelikle kendi evinde değil, bir başkasının kalesinde.
Ev sahibi böyle durumlarda her zaman oyuna 1-0 önde başlar.
Eşitlik nadiren görülür. Burada da öyle oluyor.
Erdoğan’ın kısa konuşması esnasında sesi, düşük tonda ve alışılmadık sakinlikte.
Kısa konuşmasını bitirirken “Kaçtığımızdan değil, yanlış anlaşılma olmasın” derken sesi çatallanıyor.
Tüm bunları düşünerek cevap verelim: Türkiye’deki önemli konuşmalarının hangisinde “Sesi çatallanan bir Başbakan” hatırlıyorsunuz? Hemen hemen hiç.
Jest ve mimiklerin dışında ses tonu ve “arıza”ları da çok şey anlatıyor. Başka bir ortamda, tecrübesiz bir siyasetçi yapsa, “yenilgi ve teslimiyet” olarak algılanabilecek bu “çatallanma ve yutkunma” halleri Washington’daki kürsüde başka bir vaziyete işaret ediyor.
Erdoğan, yenilgi veya tereddüt hisleri içerisinde değil, konumunun farkında: Obama gibi vücut dili ve ses tonunda uzman bir lidere, vücut dili ve sakin ses tonu kullanarak “Misafir olduğumun farkındayım, işbirliği ve çözüm için geldim” mesajını bilinçli olarak veriyor.
Bu nedenle Erdoğan’la benzer vücut dillerini kullandıkları fotoğraflara baktığınızda, dil kullanımının birbirlerine benzediğini fakat Obama’nın hep bir yolunu bulup üste çıktığını, Erdoğan’ın da bununla mücadele etmediğini göreceksiniz.
Liderlerin birbirlerine doğru bacak bacak üzerine atmaları, ayaklarının birbirine bakması, dokunma sıklığı ve biçimi, kurdukları cümlelerden çok daha fazla anlam taşıyor.
Toplantıların “gizli şifreleri” esasında vücut dillerinde saklı.
Hiç şüphesiz bu görüşmelerde sözlerden çok daha fazlası vardı...

Yazarın Tüm Yazıları