Bu ne perhiz bu ne demokrasi?

Taksim meydanı çöl gibi. Ortada sadece gazeteciler ve polisler var. Hangi grup daha kalabalık bilemedim. Bir de öğlen saatlerinden itibaren meydana düşmeye başlayan siyasetçiler.

Haberin Devamı

O siyasetçilerden bir grupla, Taksim meydanına bakıyor olup da dışarıdan gelenlere de kapılarını açmaya ve servis yapmaya cesaret eden yegane otel olan Taxim Hill’in kafesinde sohbet ediyoruz.
Hayır, konumuz 1 Mayıs ve ceberrut devletin saçmalıkları değil; Kürt meselesi ve ‘Barış süreci.’
Cevapsız bir soruya cevap arıyor gibi yapıyor, aslında havanda su dövüyoruz.
Cevapsız soru şu:
‘Kürt sorununu ve terörü daha fazla demokrasi ve özgürlükle çözeceğini söyleyen, bu amaçla süreç başlatan hükümetle bir çukuru bahane edip koca İstanbul’u evine kapatan, sokağa çıkmaya cesareti olan üç-beş bin insanı da 40 bine yakın polisle durduran, şehrin göbeğini gaz bulutu altında bırakma talimatı veren hükümet aynı hükümet mi?’
İsterseniz siz de sorun bu soruyu kendinize.
Evet aynı hükümet yapıyor ikisini de.
Veya şöyle söyleyeyim: Birini yapıyor, diğerini yapmayı vaad ediyor.

***

‘Çözüm süreci’nde mesele özü itibarıyla bir ‘güven meselesi.’
PKK şu veya bu sebeple hükümetin ‘Yapacağım’ dediği demokratikleşme ve özgürleştirmeye güvendi, Türkiye’den çekilmeye başladı.
Süreci eleştirenler hükümete güvenmiyor, ‘Siz mutlaka gizli pazarlık yaptınız, bize söylemediğiniz bir şeyler verdiniz’ diyor.
Bir kısım liberal, özellikle 1 Mayıs’la birlikte hükümete güvenmediğini söylemeye başladı, ‘Demokrasiyi içine sindiren ve isteyen insan böyle mi yapardı’ diyorlar, Ak Parti hükümetinin yapacağım dediği şeylerle gerçekte yaptıkları arasındaki mesafeye dikkat çekiyorlar.
Fakat bütün bu eleştirenlere, eleştirilere karşılık ‘çözüm süreci’ne ve bu süreci yürüten hükümete duyulan güven, destek artıyor. İlk anketlerde yüzde 58 olan genel desteğin yüzde 70’e yaklaştığı bilgisi var.
Öyle anlaşılıyor ki, hükümet doğal olarak halkın kendisine güvenmesini başka her şeyin üzerinde görüyor.

Haberin Devamı


İnsan Hakları Eylem Planı’na ne oldu?

Çözüm süreci’nde bundan sonra yapılacaklar aslında belli. Hükümetin elinde bir yol haritası da var.
Adalet Bakanlığı tarafından büyük bir emekle hazırlanan ve esasen Türkiye’nin AB uyumunun önemli kriterlerinden de biri olan ‘İnsan Hakları Eylem Planı’ başlıklı 35 maddelik doküman bir türlü Bakanlar Kurulu gündemine gelemedi, bir türlü kuruldan onay alıp uygulanmasına başlanamadı.
Bu doküman, insan hakları alanında sadece Kürt sorunu bağlamında değil bütün bağlamlarda Türkiye’nin yapması gerekenleri sıralıyor, yapılacak işleri takvime bağlıyor.
İnsan Hakları Eylem Planı’nın onaylanıp hayata geçmesi için çalışmaların başlanması, önümüzdeki yolun haritasının sadece bir bölümü. İşin bir de siyasal düzeni ilgilendiren yasa çalışmaları olacak.
Yani Siyasi Partiler Kanunu’nun değiştirilmesi, seçim barajının düşürülmesi gibi konular.
Bütün bu konular için CHP’nin yayınladığı 16 maddelik bir ‘yapılması gerekenler’ listesi var.
Bana soracak olursanız Ak Parti, kendisine ‘CHP söyledi diye yaptılar’ denmesinden hiç ürkmemeli, faydalı öneri nereden gelirse gelsin yararlanmalı.
Kim bilir, hem belki bu yolla CHP’yi ‘çözüm treni’ne katmak da mümkün olur.

Yazarın Tüm Yazıları