Dünya bize h’ayran

Başbakanımız “milli içkimiz ayrandır” demiş.

Haberin Devamı

*
Başbakanımızın rakı’dan anlamadığı... 2 milyar 100 milyon dolara satılan rakı’yı sadece 292 milyon dolara vermesinden belliydi!
*
Ayranla bu kadar oluyor tabii.
*
Milli içkimiz, rakıdır.
Üstelik, rakıyı resmen milli içki ilan eden, AKP hükümetidir. Rakıyı milli içki olarak tescilleyen Türk Patent Enstitüsü Başkanı’nı o makama AKP atadı. Türk Patent Enstitüsü Başkanı’nın eşi de AKP milletvekiliydi. Dolayısıyla... “Rakı balık Ayvalık” gibi, zincirleme reaksiyonla AKP’nin millisidir rakı.
*
Resmi Gazete’de bile yayımlandı.
“Karakteristik özelliğini Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yer alan doğal unsurlardan, özellikle Türkiye’de yetişen üzüm, anason ve Türkiye’de uygulanan geleneksel üretim yöntemlerinden alan, kendine has, renksiz alkollü içki” olarak tanımlandı. “Geleneksel tat” olduğu belirtildi.
*
Özbeöz Türk’tür rakı.
Ne malum derseniz?
Nerede, ne zaman ve kim tarafından icat edildiği bilinmiyor, meçhul, oradan malum...
Eğer, biz Türklerden başka bir milletin icadı olsaydı, cilt cilt yazılı tarihi olurdu, şeceresini bilirdik.
*
Şampanyanın mucidi Fransız keşiş Dom Perignon mesela, anca 1638’de dünyaya gelmiş. Evliya Çelebi’nin 1635 tarihli seyahatnamesinde ise, rakıdan bahsediliyor. Demek oluyor ki... Şampanyayı icat eden adam kundakta ana sütü içerken, biz aslan sütü içiyorduk. Daha ne diiim?
*
Ve, bizatihi Türkiye’dir.
Senelerce İstanbul’da yaşayan New York Times yazarı Stephen Kinzer, Hilal ve Yıldız isimli kitabında, “rakı gibi ülke” olduğumuzu anlatır... “İlk gördüğünde şişedeki gibi berraktır, su ilave ettiğinde sisli-puslu hale gelir, dışarıdan bakınca içini göremezsin, anlayabilmek için hissetmen, içine girmen lazım” der.
*
Asildir rakı...
Bakın, 1900’lü yıllardan bir davetiye aktarayım size: “Muhterem efendim, teşrin’i saninin 21’inci gününe müsadif Cuma akşamı, Hristo’nun meyhanesinde taam eylemek ve hususi eğlence tertip ederek vakit geçirmek istiyoruz. Sizi pek seven cümle dostlarımız teşrif edeceklerdir. Binaenaleyh, icabetiniz bizim içün mücib-i şeref olacaktır. Bu lütfu bizden esirgemeyeceğiniz ümidi ile takdim-i ihtiram eyleriz efendim... Pera sahaflarından Şener Efendi.”
*
Nezakettir, zarafettir.
Adabımuaşerettir.
*
Rakı içeceğinize üzüm yiyin, kavunun yanına 35’lik salkım açın falan gibi gayriciddi yaklaşılamaz ona... Ciddiyet ister. Fava, pilaki, şakşuka, memleket “meze”lesidir.
*
Yurtseverdir.
İki tek attın mı, n’oolacak bu memleketin hali diye endişelenmezsin aksi olsa.
*
Evrim Teorisi’nin kanıtıdır.
Fazla kaçırırsan, özüne dönersin, maymun olursun... Bilimdir.
*
Bilim deyince, aklıma geldi. Elektriğin icadından sonra “ampul” icat edildi sanıyorsan, yanılıyorsun... Çünkü, elektriğin icadıyla birlikte, buz üretildi. Buz üretilince “rakıya niye buz koymuyoruz azizim?” icadı yapıldı. Bu tarihi icat neticesinde, rakının üstüne buz koymak için daha uzunca bardağa ihtiyaç oldu. Zahmet edip özel bardak icat etmek karakterimize zor geldiği için, pratik Türk zekâsı devreye girdi. “Limonata bardağı ne güne duruyor muhterem, ona koyalım” icadı yapıldı.
*
Bardak limonata bardağı ama...
Ne anlamı var rakısız radika’nın cibez’in deniz börülcesi’nin turpotu’nun, inek miyiz biz? Niye avlayıp günahına giriyorsun boşu boşuna; şerbetle mi yiyeceksin lüferi?
*
Fevkalade’dir.
Aliyülala’dır.
1926’da üretime başladığında, bu caanım isimleri koymuştu, boş şişe fiyatına sattığımız Tekel.
*
Kadındır.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında “Sevim, Elif, Hanım, Denizkızı, Üzümkızı, Jale” isimlerini taşırlardı. O nedenle botoks’tur aynı zamanda... Çirkin kadın yoktur, az rakı vardır. En kaknemi bile bi başka görünür gözüne, içilir “güzel”leşilir.
*
Hayatın anahtarıdır. Büst gibi oturan adamın bile çenesinin kilidini açar, “çilingir” sofrasıdır.
*
Kontörsüz muhabbettir.
Kahkahadır.
*
Çocuktur, ağlarsın.
*
İçki denip geçilemez... İçki içen neler yaptığını hatırlamaz, rakı içen unutulanları hatırlar. Acısıyla tatlısıyla hatıraları kaydeden harddisk’tir.
*
Tıp bazen çaresizdir.
O ilaçtır.
Gurbete bile iyi gelir.
*
Herkesin gençlik hatası olabilir, bira içersin, sonradan para kazanınca şarap içmeyi matah zannedersin, Amerikalı kamyon şoförlerinin içtiği viskiye kamyon parası ödersin, ayrı...
Kürkçü dükkânıdır.
Döner dolaşır, gelirsin.
*
Akil’dir bi nevi rakı!
Orhan Gencebay’dır.
Entel dantel barlarda dinlemeye, eşlik etmeye utanırsın ama, hepimiz biliriz ki, ezbere bilirsin.
*
Tatlıses’tir.
Kürt Realitesi’dir.
*
Örgüttür!
Peynir, rakı, kavun, PRK...
Bölücü değildir, birleştirici örgüttür. Türk’ü de içer, Kürt’ü de, Laz’ı da, Çerkez’i de, Ermeni’si de, Yahudi’si de... Rumlar öyle meze yapar ki kardeşim, helali hoş olsun, Kıbrıs’ı veresin gelir.
*
Orhan Veli’dir... “Şiir yazıyorum, şiir yazıp eskiler alıyorum, eskiler verip musikiler alıyorum, bir de rakı şişesinde balık olsam”dır. Şiirdir. Şarkıdır. Dönülmez akşamın ufkudur.
*
Mustafa Kemal’dir... Rakı içiyordu diye “sarhoş” demeye getirirler ama, kurup yücelttiği memleketi “ayık kafayla” niye yönetemiyorsun diye sorarlar adama!
*
Ooof of.
Vakit tamam.
Güneş usuuul usul batmak üzere, bana müsaade, cümleten şerefe.

Yazarın Tüm Yazıları