Türkiye’nin önüne açılan yedi aylık fırsat penceresi

‘ÇÖZÜM süreci’ni kimin başlattığını tam olarak bilmiyoruz. Önce MİT Müsteşarı mı İmralı’ya gitti, yoksa önce Abdullah Öcalan mı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a mektup yazdı, bunu bilmiyoruz. Ama galiba fazla bir önemi de yok.

Haberin Devamı

Önemli olan şu: Hükümet de, Abdullah Öcalan da, başlattıkları şeyin sonuçlarını kestirebilecek kadar tecrübeli ve bilgili.
Hükümet bütün süreci 3 aşamaya ayırıyordu. Birinci aşamada silahlar susacak ve PKK’nın silahlı unsurları Türkiye dışına çıkacaktı. Çok zorlu günlerden geçildi, doğrudan ve dolaylı çetin pazarlıklar yapıldı ve sonunda dün Murat Karayılan’ın ağzından PKK çekilme takvimini açıkladı.
Haftalarca konuşulan şeyler de boş çıktı; PKK’lılar geldikleri gibi, yani gizlice gidecekler. 5 Mayısta başlayacak olan çekilmenin en zor aşaması çekilme kararının açıklanmasıydı.
Şimdi hükümetin ‘ikinci aşama’ dediği döneme girdik. Bu dönemin adı, ‘Sürecin yönetilmesi.’
İç siyaset bu süreç bağlamında zaten çok hareketli, ikinci aşama iç siyasetin iyice hareketleneceği, hatta sertleşeceği dönem olacak.
Kabaca önümüzde yedi ayımız var. Kasım ayından sonra parlamento büyük ölçüde pasifleşecek, Mart 2014’teki yerel seçim ve Temmuz 2014’teki Cumhurbaşkanlığı seçimine odaklanılacaktır. Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adayı olması ve seçilmesi halinde 2014 bitmeden bir de genel seçim yaşayabilir Türkiye.
Yani, 2014’teki ikili (muhtemelen üçlü) seçim sürecine girmezden önceki yedi ay, ‘Sürecin yönetilmesi’ aşaması için kritik önemde olacak.
‘Sürecin yönetilmesi’nden kasıt birden fazla. Akil insanlar grubu da bu aşamaya dahil, Meclis’te kurulan araştırma komisyonu da. Ama bunlardan daha önemlisi, bu dönemde Türkiye’nin önüne Kürt sorununu da bitirecek bir demokratikleşme perspektifinin konması, bu perspektif uyarınca da yasal düzenlemelerin paketler halinde Meclis’e inmesi.
Bu yedi ayı pek çok bakımdan Türkiye’nin Avrupa Birliği’nden müzakere tarihi almaya çalıştığı 2004 yılına benzetebiliriz. Meclis o dönem adeta bir yarış halinde çalıştı, ondan fazla ‘AB paketi’ geçti.
Eğer yapılacaksa, önümüzdeki yedi ayda gerçekleştirilecek demokratikleşme yasalarını, o dönem ‘Türkiye’nin kendine özgü koşulları’ bahanesiyle yarım bırakılan Kopenhag Kriterlerini yerine getirme çalışmalarının tamamlanması olarak görebiliriz.
Özellikle Adalet Bakanlığı bu dönemde fazla mesai yapacak gibi gözüküyor; çünkü Türkiye’de mevzuatı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uyumlu hale getirme işi daha çok onların işi.
Bu yedi ayda yapılıp yapılamayacağı bilinmeyen pek çok şey var ama bunlar içinde en bilinmeyeni Anayasa. Anayasada yer alıp da Türkiye’de ayrımcılık, hatta ırkçılık uygulamalarına izin veren hükümlerin temizlenebilmesi için Meclis içinde bir uzlaşma bulunabilir mi, kestirmek zor. Ama ondan önce, böyle bir niyet var mı, onu da kestiremiyoruz bugünden.
Önümüzdeki yedi aylık fırsat penceresini hükümet ve elbette parlamento eğer iyi değerlendirir, demokratikleşme ve Kürtlerin sorunlarının çözülmesi yönünde bir momentum oluşturabilirse, ardından gelecek seçimler nedeniyle yaşanabilecek duraksama hoş görülebilir.
Ama yok bu yedi ay iyi kullanılamazsa, hayal kırıklıkları da başlar, kırılgan ateşkes süreci de zorlanmaya başlanır.
Üçüncü ve son aşama olan ‘Normalleşme’ye varalım lutfen.

Haberin Devamı

CHP’nin manifestosu önemli olabilir

Haberin Devamı

Ana muhalefet partisi CHP içinde artık saklanamaz hale gelen ideolojik bölünmeye çare olarak Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin bir ‘demokratikleşme manifestosu’ hazırlamasını önermiş.
Manisfestonun amacı ve kullanım yeri ne olursa olsun ben bunu önemli görüyorum. Tek bir sebeple: Eğer Türkiye ‘Kürt sorunu’nu demokratikleşme perspektifi ile çözeceksek buna CHP’den bir katkı gelmesi azımsanmayacak kadar önemli olur.
CHP’nin manifestosunda yer alacak unsurlar nasıl olsa uzaydan gelmeyecek; bizim yasalarımızdaki eksiklere dikkat çekecek bu parti. E o eksikleri gidermenin, daha fazla demokrasi getirmenin de kimseye bir zararı olmaz.
Ak Parti ve CHP bu perspektifte anlaşabilir. Üstelik de birbirleriyle kavga ederken bu anlaşmayı hayata geçirebilirler.
Çıkmamış candan ümit kesilmez.

Yazarın Tüm Yazıları