Muhafazakâr da röntgenciliği sever

BUGÜN magazincilik yapıyorum. Haberimin manşeti şu: “Soyunma odasında hadise...”

Haberin Devamı

Bir dakika, bir dakika...

Fenerbahçe takımının değil, genç ve güzel bir kadının soyunma odası...

O nedenle şu kelimelerin “belagatindeki şehvete” bir bakın.

“Soyunma odası...”

Mahremiyet, röntgencilik, cinsellik...

Ne istersen var./images/100/0x0/55eb551af018fbb8f8ba7973

Bir de “Hadise...”

Yani soyunma odasında bir “Hadise” var.

Magazinin kralı.

Hayatında üyesi olduğu tek mesleki kuruluş “Magazin Gazetecileri Derneği” olan eski bir genel yayın yönetmeni ne yapar?

Ağzının suyu akarak bu habere dalar.

Ben de öyle yaptım.

* * *

Peki bu haberi nerede okudum?

Hürriyet? Posta? Milliyet? Vatan? Habertürk...

Yani “magazine düşkün merkez medya”da mı?

Hayırrr bilemediniz.

Arka sayfa güzelini kaldırmış muhafazakâr yeni merkez medyada.

Dün bu haberi Sabah gazetesinin internet sitesinde okudum.

Hem de üstte gördüğünüz şu harikulade iç açıcı fotoğraf galerisiyle...

Üstelik, benim gibi onlar da o kadar beğenmiş olmalılar ki, web sitesinin ana sayfasında iki ayrı yerde anons etmişler.

Onlar başlığı şöyle koymuşlar:

Hadise’nin soyunma odası...”

Tabii benim çarpık beynim onu “Soyunma odasında hadise” diye okudu.

Bu arada aynı sayfada “Rüştü’nün karısı bu kareleri paylaştı” diye bir haber var ki, onun fotoğrafları da acayip iç gıcıklayıcı.

Neyse konuyu dağıtmayalım.

* * *

Haberin Devamı

Sakın bazı gammazcı meslektaşlarım gibi, bu fotoğrafı muhafazakâr iktidara, patrona gammazladığımı sanmayın.

Tam aksine alkışlıyorum.

Samimi olarak.

Çünkü bu ülkede hayat devam ediyor.

İnsanlar yaşadıkça, insanlardaki bu merak ve bu duygular yaşadıkça magazinin bu güzel ve iç açıcı yanı da yaşayacak.

Yaşasın hayat...

Yaşasın ölüme karşı hayatı davet eden magazin...

Bugün bir bravo Sabah internet sitesine...

Ama şunu da merak ettim.

Bu kadar harika bir bedeni, basılı gazeteyi alanlardan niye esirgemişler?

Acaba, dijital muhafazakârların belagat şehveti daha mı yüksek ?

Tamam arkadaş da soyunma odasındaki hadise nedir

TABİİ ki onu da anlatacağım.

Yine Sabah’tan okuyoruz.

Hadise’nin geçen ay GQ dergisinde yayınlanan fotoğraflarının kamera arkası görüntüleri ortaya çıkmış.”

Anladığıma göre birileri, “Hadise’nin kalçaları sarktı” diye bir şey söylemiş.

O da öyle olmadığını göstermek için bu fotoğrafları yayınlamış.

Sabah fotoğrafları şu spotla sunuyor:

“Hadise, ‘Kalçası sarktı’ diyenlere zımba gibi fotoğraflarla cevap veriyor”.

Haklılar.

Fotoğraflar zımba gibi.

Bir kadına söylenecek en son sözlerden biridir “Kalçaları sarktı” demek.

Hoş bir erkeğe de söylenmez...

Bence Hadise’nin bunlara hiç ihtiyacı yok.

Çok güzel bir kadın.

Son zamanlarda çok daha fit bir hali var.Ayrıca bu kadar dans eden, adrenalini bu kadar yüksek bir kadının kalçalarının o yaşta sarkması da beklenen bir şey değildir.

Sevgili Hadise, bir erkek olarak söyleyeyim.

Türk erkeklerinin yüzde 90’ının beğeneceği bir kadınsın. Yüzde 98 demiyorsam, bil ki biraz ihtiyat payı bırakmak içindir.

Onun için soyunma odasını halka açmana hiç gerek yok.

Haberin Devamı

Milliyetçilik öyle kolayca ayaklar altına alınamaz

BAŞBAKAN “Her tür milliyetçiliği ayaklar altına alıyorum” dedi.

Bir kısım aydın bu lafı çok sevdi.

Bir kısmı ise Başbakan’ın hışmından korktuğu için sesini çıkaramadı.

Diğer bir kısım ise, “her şeye rağmen çözüm lobisinin” teröründen çekindiği için ağzını açamadı.

Önceki gün Zaman gazetesinde Zirve Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Gökhan Bacık’ın çok zihin açıcı bir yazısını okudum.

Başlığı şuydu: “Milliyetçilik tartışmalarına eleştirel bir bakış”.

Kendimce önemli gördüğüm yerlerini aktarıyorum.

Ama ilginizi çektiyse lütfen tamamını okuyun.

* * *

- “Etnik kökenden beslenen örgütlerle yaşanan silahlı çatışmaları takip eden müzakere süreçleri yoğun milliyetçilik ve millet tartışmalarını beraberinde getirir.

-  (Yeni muhafazakâr ve liberal aydınlara göre) Milliyetçilik Türkiye’yi kötü bir yere getirmiştir ve acilen bu düşünce terk edilmelidir.

- Milliyetçiliği ‘zamanın ruhunu ıskalamış’ bir grubun hastalıklı düşüncesi olarak görmek yanlıştır.

- Milliyetçilik bütün dünyada (mesela Avrupa’da) ölmüş ve sadece Türkiye’de birtakım dünyanın gidişini anlamayan insanlar tarafından sahiplenilen bir şey değildir.

- Bugün Türkiye’de milliyetçiliğin kaynağı MHP yahut bir kısım ‘eski Kemalist aydın’ değildir, bizzat içinde yaşadığımız uluslararası sistem ve bu sistemin asıl unsurları olan Türkiye gibi ulus-devletlerdir.

- Milliyetçiliğin özünü oluşturan modern devlet ve modern uluslararası sistem bütün haşmetiyle ayakta duruyor.

- Artık milliyetçiliği romantik şairden kaynaklanan görüş olarak görmemek gerekiyor.

Aksine milliyetçiliğin “yeni ajanları”, ihracatın artması ile övünen ticaret bakanı yahut olimpiyatlarda altın madalya sayısının arttığını müspet bir gösterge olarak gören spor bakanı yahut fakir Somali’de Türk yardım ekibinin bayraklarıyla gurur duyan Türk STK temsilcisidir.”

* * *

Haberin Devamı

İtiraf ediyorum.

Bu sözler, “Türklükten istifa etmiş” bir haymatlos olarak beni bile milliyetçi yaptı.

Şakayı bir yana bırakırsam, “Türk milleti” ve “milliyetçilik” gibi kavramlar, öyle bir adımda ayaklar altına alınabilecek, üç-beş “neo-muhafazakârın” marjinal muhabbetine meze edilebilecek bir kavram değildir.

Yazarın Tüm Yazıları