Kandil’in sessizliğini neye yormalı?

YAKINDAN izlemeyenler için önce bir özet vermeye çalışayım.

Haberin Devamı

Marmara denizindeki İmralı adasında yer alan özel tip cezaevinde ağılaştırılmış müebbet hapis cezasını çekmekte olan Abdullah Öcalan’ın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazması üzerine, hükümet adına Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Hakan Fidan gidip Öcalan’la görüştü.

Görüşmenin amacı, PKK’nın önce silah bırakıp, sonra da silahlarını imha ettikten veya teslim ettikten sonra dağdan inmesinin şartlarını konuşmak ve oluşturmaktı.

Bu konunun devlet ile PKK arasında uzun sayılabilecek bir geçmişi var ve taraflar tahmin edilebilir sebeplerle birbirlerine güvenmekte zorluk çekiyorlar.

Bu sebeple devlet tarafı görüşmelerin kısa dönemli bir ateşkes elde etmek gibi bir taktik amaç için değil, PKK’nın nihayetinde dağdan inmesini sağlamak için olduğunu kamuoyuna duyurarak bir güven arttırıcı önlem aldı.

Buna karşılık Abdullah Öcalan da, PKK güçlerinin ilk adımda Türkiye sınırları dışına çıkması için çağrıda bulunmayı kabul etti ve bu çağrısını PKK’ya iletti.

Devlet adına İmralı’ya giden MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile Öcalan arasında bilinen son görüşme Aralık ayının sonlarında yapıldı. Bilinebildiği kadarıyla o günden bugüne de Fidan ile Öcalan arasında veya Öcalan ile devleti temsil eden yüksek düzeyli herhangi bir kişi arasında yeni bir görüşme yapılmadı.

Ama Öcalan’ın iki Kürt milletvekiliyle, Ahmet Türk ve Ayla Akat Ata ile görüşmesi sağlandı. Öcalan iki milletvekiline PKK’ya yönelik çağrısını aktardı. Aynı şekilde Öcalan kısa zaman önce bir kez de kardeşiyle görüştü, ona da aynı çağrıyı aktardı, hatta muhtemelen ondan aralarında geçen konuşmayı kamuya açıklamasını da istedi.

Bütün bu süreç içinde Kandil’deki PKK önde gelenleri bir kez konuştular; o da tam Ahmet Türk ile Ayla Akat Ata’nın İmralı’da bulunduğu saatlere denk geldi.

O gün bir ‘demeç’ veren Murat Karayılan, PKK’nın silahlı güçlerinin Türkiye dışına çıkması teklifinin devletten geldiğini düşünüyordu ve bunu böyle söyledi.

Oysa, devletin de desteklediği teklif Öcalan’dan gelmişti, en azından Öcalan tarafından da onaylanıyor, kabul ediliyordu.

Kandil ve PKK o gün bugündür susuyor. Kamuoyuna yönelik (Duran Kalkan’ın Karayılan minvalindeki konuşması hariç) herhangi bir mesaj vermiyor.

Aslında durum şu:

Halen devlet ile Öcalan bir müzakere içinde değil. Şu an olan şey, Öcalan ile Kandil veya PKK arasındaki müzakere. Daha doğrusu, Kandil veya PKK’nın
Öcalan’ın ‘talimat’ını uygulayıp uygulamayacağına ilişkin bekleyiş.

Bekleyişin uzaması acaba hayra mı alamet, şerre mi? Ve devlet acaba daha ne kadar bekler?

Haberin Devamı

Ya Kandil, Öcalan’ı dinlememeyi seçerse?

Haberin Devamı

HERHALDE şu an için en kötü durum senaryosu, Kandil ve PKK’nın Öcalan’ı dinlememeyi, gerçek anlamda müzakerelerin başlaması için bir nevi önkoşul olan silahlı PKK güçlerinin Türkiye dışına çıkmasını kabul etmemeyi seçmesi hali olur.

Peki bu durumda ne olur?

Bazı akla gelenler şunlar:

- PKK eylem yapar, terörle mücadele yeniden hızlanır.

- PKK ve genel anlamda Kürt milliyetçisi siyasi hareket, ‘Öcalancılar’ ve ‘Kandilciler’ olarak ikiye bölünür.

- Öcalan’ın liderliği ciddi darbe yer.

- Görünüşte Öcalan’ın dediği yapılır ama sık sık provokasyonlarla ortalık bulandırılır, görüşmeler için güvensizlik ortamı yaratılır.

- Doğacak hayal kırıklığından Türkiye çok kötü etkilenir ama herhalde en çok Kürt kökenli Türkiye vatandaşları kötü etkilenir.

Yazarın Tüm Yazıları