'Derviş Baba' Deliler, Abdallar, Meczuplar, Aşıklar Kahvehanesi

Bundan iki sene önce bir bayram gecesi, arkadaşlarım bana jest olsun diye, mükellef bir yemek sofrası hazırlamışlardı.

Haberin Devamı

Yemeğin sonunda, sofradaki herkesin bir dilek dilemesini istedim. Kendimi sona bırakmıştım. Dileğim, İstanbul'da, insanlara hayrı dokunacak bir mekân açmaktı. Otantik bir mekân düşlemiştim. Eski İstanbul kültürünün yaşatıldığı, farklılıkların kaybolduğu, merkeze insanı koyan, hayır-hasenatı bol bir işletme… Hem keyifli bir yer olsundu…

Bu geceden on gün kadar sonra bir manevi sohbet meclisinde Ali Denizci ile karşılaştık. Namı diğer 'Komünist Ali'. Ali heyecanla yaşadığı mahalledeki acayip durumları anlatıyordu. Sosyal duyarlılığı yüksek bir abidir. Meğer Balat deli kaynıyormuş. Fakir, fukara, gariban da çokmuş. Gidip çay içecekleri bir yer yokmuş. Mahalle İstanbul'un kahvehanesi en bol yerlerinden biriymiş ama kadınların rahat oturabileceği yer de eksikmiş.Sulukule yıkımından sonra bir kısım roman Balat'a sığınmış. Kentsel dönüşüm gelmiş dayanmış. Ne trajediler yaşanıyormuş. Bi de turistlerin, fotoğrafçıların uğrak yeriymiş…

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55ea5a2cf018fbb8f87a598d

KİŞİ GÖNLÜNDEN GEÇENE DİKKAT ETMELİ!

Artık kimse kalmadı ama yaşlıların anlatmasından Balat'ın İstanbul'un en eski Yahudi yerleşim merkezlerinden biri olduğunu biliyordum. Ayrıca, komşu semt Fener'deki Ortodoks Rum Patrikhanesi, sonra 'demir kilise' epey meşhurdur; gözümün önünde çok renkli bir tablo canlanmıştı. Hayallere dalmışım…
Birden, sohbetinde bulunduğumuz 'Derviş Baba' Ali'ye, "O zaman sen de orada bir kahvehane açıver evladım" deyiverdi. Fakir de on gün önceki dileğimi hatırlayıp 'darısı başıma' diye aklımdan geçirmeyeyim mi? Derviş Baba bana dönüp "Sen de yardım edersin" demez mi? Olur mu, olmaz mı derken kendimi Balat'ta, Ali ve Balat'lı diğer kurucu ortağımız 'Haydut Murat' ile birlikte yer ararken buldum. Kişi aklından, hele gönlünden ne geçirdiğine dikkat etmeli!
İstanbul'un en eski sinagogu olan ‘Ahrida Sinagogu’nun hemen karşısındaki ufak dükkanı tutmaya paramız anca yetti. Duvar tuğlalarından, ahşap mobilyalarına, sundurmasından tezgâhına, boyasına, mekânı çevremizin de yardımıyla bir hafta gibi rekor bir sürede inşa ettik. Zamanla eksiklerimizi tamamladık. Aramıza Bircan katıldı. Kah seyahatlerimizden toparladıklarımızla, kah gelen hediyelerle, kahvehanenin dekorunu oluşturan malzemeler çabucak yerini bulmuş ve bir ay içinde mekan sanki bin yıldır orada imiş gibiydi.

Haberin Devamı

NUH’UN GEMİSİ GİBİ

Bütün geçen kışı kahvehanede geçirdim. Burası Nuh'un gemisi gibi, her türlü canlıyı ağırlamaktadır. Holding patronuyla kalpazanı, komünistle imamı, ülkücüyle gavuru, deliyle veliyi bir arada muhabbetle yaşarsınız. Şahit olduğum türlü haller karşısında çoğu zaman ağlasam mı, gülsem mi bilemedim. Başlarda uyumlanmakta zorlandım. Sonunda çareyi delirmekte buldum ve kurtuldum. Bu mekân mükemmeliyetçilik hastalığıma, kontrol saplantıma ilaç oldu. Her an beklenmedik şeylere gebeydi. Zamanla Ali ile mekânda bir çeşit modern Karagöz/Hacivat ikilisi olduk. Bu yaz, başladığım kurslar ve geçim derdine düştüğüm için mekanın işletmesinden ayrılmak durumunda kaldım. Mekân da mahalledeki yeni lakabıyla 'Ali Baba'ya emanet oldu…
Ali Baba, mahallenin gizli muhtarı, aslen Doğu Karadenizlidir. İsveç'te aldığı mimarlık eğitiminden sonra Türkiye'de kendini 80'lerin sağ/sol çatışmalarının içinde bulmuş, aldığı çeşitli bıçak, kurşun, işkence izleri vücudunu süslemektedir. Derken Ali alkolik olmuş ve kafayı yemiştir. O zamanlar yaz-kış Aşiyan'da kendine kazdığı mezarın içinde yatıp kalktığı bir efsane gibi anlatılır. Artık raporlu delidir.16 yıl önce bir gün nasıl olduysa tövbe eder ve bir daha asla içkiyi ağzına koymaz. Kendini sağaltır. Allah yardım eder. Ali 'adsız alkolikler' ve 'adsız narkotikler' derneklerinin kurucularındandır. Türlü meslekle uğraştıktan sonra mimarlığa geri döner. Belki de en mühimi Ali ilişki uzmanı olmuştur. Keza tam yedi defa evlenip boşanmıştır. Tanıdığım Ali huysuz ama zeki, mert, cömert, yardımsever bir dost. Ondan çok şey öğrendim.

Haberin Devamı

Derviş Baba Deliler, Abdallar, Meczuplar, Aşıklar Kahvehanesi

DELİLER ÖNCELİKLİ!

Derviş Baba Kahvehanesi'nin baş konukları mahallenin delileri ve garipleridir. Onlara öncelik verilir. Delilerimiz arasında kendimizi saymazsak başta maskotumuz 'içim yanıyo' Yaşar, 'Cüneyt Arkın' Fahri, Türkan Şoray'ın benzerinin benzeri Gönül Hanım, 'edepli şizofren' Levent, mehdi ile mesih ikilisi ilk aklıma gelenler. Kahvehane dediğime bakmayın, gerçi közde Şazili usulu kahve, kendi icadımız, naneli, türlü doğal aromalı kahveler, 50 çeşit şifalı bitki çayları, içine her bulduğumuzu kattığımız 'tekke çorbası' meşhurdur ama burası aslında kahveden çok daha fazlasıdır.
Derviş Baba'da bu sene, adının zikredilmesini istemeyen yardımseverler sayesinde 200'ü aşkın çocuk giydirilmiş, ders kitapları, defter, kalem alınmıştır. Burs verilmektedir. Parkta yatan ailelere ev tutulmuş, kiraları ödenmektedir. Hastalar ameliyat ettirilmiştir. Ayakkabı boyacılığından, pilavcılığa insanlara iş sermayesi katkısında bulunulmaktadır. Sayısız insana giysi yardımı, 30'u düzenli 100'ü aşkın kişiye yiyecek yardımı yapılmaktadır. 'Derviş Baba'nın ayrıca 3 odalı bir dersliği var, orada 50 kadar çocuğa gönüllü öğretmenler, kemandan tutun, tiyatro, okuma yazma, hatta konuşma, inglizce, ispanyolca destek dersleri vermekte. Allah hepsinden razı olsun. Dersliğin odadan odaya taşınan bir tahtası, bir masası var, ısıtma yok, eksikleri çok. Zaten Ali tümünü organize etmeye zor yetişiyor. Destek lazım. Tüm bunlara bir de kahvehanede düzenlenen -tasavvuf'tan dünya müziğine- konserleri, mesnevi sohbetlerini ve unuttuğum binbir şeyi ekleyin (Küçücük yerde kütüphane bile var).
Hani yazsam roman olur derler ya, yerimiz kısıtlı. Gelir kendiniz yaşarsınız, hikayenin parçası olursunuz…

Haberin Devamı

Fotoğraf çekimini yaptığımız bugün hava güzel, böyle havalarda misafir daha fazla oluyor. Ali mangalı yakmış, mahallenin teyzeleri, kiralık yer arayan gençler, baş müşterilerimizden bazıları, başımızın tatlı belaları sokak çocukları çetesi derken bir de turist kafilesi mekana doluşunca yer kalmıyor. 15-20 kişiyle burası tıklım tıkış. Karşılıklı sedir düzeni olduğu için bir süre sonra ortak bir sohbete bağlanıyoruz. Turistler dünyada böyle bir yer olmadığını söylüyorlar. Bir türk müşterimiz kültürümüzün aslında bu olduğunu söyliyerek gururlanıyor. Keşke öyle olsa. Bir diğer saf arkadaş devletin katkısını soruyor. Duvardaki semazen resimlerini gören turist hanım sema öğrenmek istediğini söylüyor. Tasavvuf müziğine meraklıymış. Onlara efsanevi gelen 'Derviş'leri soruyorlar. Neredelermiş. Ali "dervişleri hizmette bulursun, kıyafetlerinden, görünüşlerinden anlayamazsın" diyor. Uzun süredir köşede kitap okuyan -rum olduğunu zannettiğim- yaşlı beyefendi "Ah!" diyor, "Çocuklar müthiş bir iş bu yaptığınız, sizden iyi derviş mi olur, bu mahallede terk edilmiş eski dergahlar var, Fatih belediyesi size birini tahsis etse ya, hem gönüllülük esasına dayalı hizmetlerinizi daha rahat yürütürsünüz, hem orayı da bu havada dayar döşer kültürel bir yer yaparsınız, canlı tasavvuf müziği, sema, hepsini organize edersiniz. Bir zamanların ruhunu canlandırırsınız, turistler için de müthiş bir yer olur, mahalleli için de."
İşte ben buna 'gerçek kentsel dönüşüm" derim… Neden olmasın? İnş'Allah! Günün delisini oturttuğumuz 'deli koltuğu'nun üzerinde hazır bir post var zaten. Kahvenin delilerinden birini de şeyh yapar posta oturturuz, kimse anlamaz nasılsa deli mi, veli mi… Huu

Haberin Devamı

* 'Derviş Baba' Deliler, Abdallar, Meczuplar, Aşıklar Kahvehanesi’ne nasıl ulaşırsınız? Kürkçü çeşmesi sok. No.10A Balat-Fatih
facebook : Dervis Baba (açık grup) tel.0539 719 19 59

Yazarın Tüm Yazıları